Tokat gibi bir kitap. Bir kova soğuk su gibi. İnsanı şöyle bir sarsıyor. Aklımda kalanları yazmak zor, değişik bir tarzı var ve 974 sayfa !
Ayn Rand ismi ile ilk kez Fi’yi okurken karşılaştım. Romandaki silik ancak son derece zeki ve entelektüel kızın, ”Hayatınız boyunca tek bir kitap okuyacak olsanız hangi kitabı seçerdiniz?” sorusuna verdiği cevaptı Hayatın Kaynağı.
Yazarı bir kadın, Rus, 1905 doğumlu. Bu kitap 1943 yılında yazılmış ve başlangıçta yayıncı bulamasa da sonradan çok beğenilmiş.
Ayn Rand’ın ideolojisi objektivizm olarak adlandırılmış. Nedir dersek, kendi kelimeleriyle şöyle bir şey:
“Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğu olan, varlığının yegane amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir.”
Yazarın mimarlıkla ilgisi nedir bilemiyorum ama roman mimari üzerinden ilerliyor. Howard ve Peter ,mimarlık fakültesinde iki üniversite öğrencisi ve aynı evde yaşıyorlar.
Peter aslında resim yapmayı seviyor ama annesinin arzusu ve yönlendirmesi ile mimarlığa başlıyor. Yakışıklı, yumuşak başlı, hayatta tek gayesi beğenilmek, takdir edilmek olan bir çocuk. Derslerde hep çok iyi ama proje çizimlerinde çuvallıyor.
Peter’in çizimlerini yapansa tabi ki Howard. O, mimar olmak için yaratılmış bir adam. Tek hedefi var, tasarladığı binaları inşa etmek. Son derece yetenekli,çizmeye başladı mı adeta ilahi bir el ona yardım ediyor, öylesine doğal bir yeteneği var. Hocaları ile hep ters düşüyor, onun felsefesinde binalar da insanlar gibi dürüst olmalı. Süsleme tamamen gereksiz. Aykırı fikirleri ve çizimleri nedeniyle okuldan atılıyor nihayet.
Peter, okulu birincilikle bitiriyor, en iyi şirketlerden birinde işe başlıyor, rakiplerini sinsi adımlarla alt ediyor ve patronun sağ kolu oluyor. Howard ise aç kalmamak için inşaatlarda çalışıyor .
Peter, ne zaman önemli bir çizim yapacak olsa Howard’ı buluyor, ona yaptırıyor hatta bu sayede çok büyük bir proje kazanıyor ve adı iyice duyuluyor.
Ülkedeki yayın organlarının yarısının sahibi Wynand ve onun gazetelerinden birinde köşe yazan Ellsworth romandaki diğer önemli karakterler. Ellsworth’un gayretleri ile Peter iyice şişiriliyor ve ülke çapında tanınıyor. Bu adam, bir taraftan bir sürü dernek kurup genç insanları o derneklerde görevlendiriyor ve ağır adımlarla kendine bir destekçi kitlesi oluşturuyor. Son derece iyi bir hatip ve analist. Karşısındaki kişinin neye ihtiyacı olduğunu anında anlıyor. Herkes ondan hoşlanıyor.
Bir de Dominik var. Peter’in patronunun kızı. Son derece güzel, zeki, sivri dilli ve cesur. Ellsworth’la aynı gazetede çalışıyor.
Roman temel olarak bu karakterlerle ilerliyor. Howard’ın yeteneğinin takdir edilip edilmeyeceğini merak ettiriyor. Oldukça uzun diyaloglar var ama sıkılmadan okunuyor.
Alıntı yapacak çok fazla yer vardı, parmaklarım yettiğince yazayım:
”Dünyanın başlangıcından beri birbiri ile boğuşmuş iki güç..ve her din farkındaydı bu güçlerin. Her zaman bir Tanrı bir de şeytan vardı. İnsanlar şeytanın biçimi konusunda yanılmışlardı, o kadar. Tek başına,iri yarı bir şey değildi şeytan. Kalabalıktı, sümüklüydü, ufacıktı.”
”Tek hatırladıkları o duyguydu. O duygu da ilk baharla aynı anlama geliyordu. İnsanın ilk görülen çimenlere, ağaçlardaki ilk tomurcuklara, gökyüzünün ilk mavisine cevabı. Şarkı söyleyen o cevap. Otlara, ağaçlara ve gökyüzüne değil, başlangıcın o büyük sezgisine, zafer dolu ilerleyişe, hiç bir şeyin engelleyemeyeceği bir başarıya olan inanca cevap. ”
”Çoğu insan hayatını yaşarken binalar yaptırır. Rutin olarak. Anlamsız bir kaza gibi. Ama içlerinden bir kaçı binaların çok büyük bir simge olduğunu anlar.Bizler zihnimizin içinde yaşarız, var oluş ise o yaşamı fiziksel gerçekliğe dönüştürmektir. Bunu anlayabilen bir insan için, sahip olduğu ev , hayatının bir ifadesidir. Eğer o evi yaptırmıyorsa hayatı istediği gibi olmadığı içindir.”
”Halkın beğenisinin artık liyakatin takdiri olmadığını, hemen hemen bir ayıbın damgası olduğunu o bile anlamaya başlamıştı.”
”İnsanların mutlu olmasına izin verme. Mutluluk kendine yeterli bir duygudur ve insanı kendi içine döndüren bir özelliği vardır. Mutlu insanlar, özgür insanlardır. Demek ki onların yaşama sevincini öldürmen gerekiyor. Onların gözünde değerli olan ne varsa, al ellerinden. Kişisel arzu denen şeyin kötü olduğuna inandır onları. Bütün büyük ahlak sistemlerine bak. Hepsi de kişisel zevki feda etmeyi öğütlemiyor mu?Hep tekrarladıkları nakaratı bilmiyor musun? ‘Vazgeç,vazgeç, razı ol, razı ol.’ İnsanlara kendilerini mutlu eden her şeyi feda ettikleri zaman, daha yüce bir mutluluğa ulaşacaklarını söylemek zorundasın. ”
———————————————————————————————————————
Ben bu kitabı bir ilham kaynağı olarak şiddetle tavsiye ediyorum. Ayırdığım zamana kesinlikle değdi ve tez vakitte sindire sindire bir kez daha okumam lazım.