Evet, farkındalıklara doyamayan bendeniz yeni bir ”aydınlanma” kitabı ile karşınızdayım.
Aziz dostum Erdal’ın önerisi ile keşfedip okudum.
Çeviri şahane değil, biraz ders kitabı havası var ama son sayfayı okuyup da kitabı kapattığınızda uzaklara doğru dalıp gidiyor ve ”Hımmmm…Bu kitabı tekrar okumalıyım” diyorsunuz. Benim için bu önemli bir gösterge. Anlamı: Bu kitabı kaldırıp bir köşeye atamayız .
Yazar, ”Duygusal Okuryazarlık ” kavramını şöyle açıklıyor: Kendinizin ve başkalarının hangi duygulara sahip olduğunu anlamak, onları ifade etmeyi ve kontrol etmeyi öğrenmek.
İlk bölümde çocukluktan başlayarak neredeyse her gün duygusal travmalar yaşadığımızı, bu travmaları sabırla ve sevgiyle uzun süre tekrar tekrar dinleyecek kimseyi bulamadığımızı ve sonunda tek yolun hissizleşmeye çıktığını anlatıyor. Duygularımızı fark etmekten, kabul etmekten ve ifade etmekten günbegün uzaklaşıyoruz ve anlamlı-sahici ilişkiler kuramıyoruz.
Çare: Duygusal Okuryazarlık Eğitimi.
Bu eğitim üç aşamadan oluşuyor: Açık kalpli olmak, duygusal durumu ölçmek ve sorumluluk almak
1.AÇIK KALPLİ OLMAK :
Her şeyden önce birine duygulardan bahsedecekseniz izin isteyin; olumlu bir şey söyleyecek olsanız bile. Duygulardan konuşmak bazılarımız için rahatsız edici olabilir.
” Seninle ilgili hoşlandığım şeyleri söyleyebilir miyim ?”
” Aramızda olan bazı şeyler hoşuma gitmiyor. Bundan bahsedebilir miyim?”
Temas iletileri vermek ve almak açık kalpli olmakta ikinci aşama. İyi bir ileti için öncelikle söylememiz gerektiğini düşündüğümüz şeyi değil gerçekten doğru olanı ifade etmeli/ yapmalıyız. İçimizdeki eleştirel ebeveyn bu yoldaki en büyük engelimiz. ”Aptal gibi görüneceksin, söyleyeceğin şey saçma, yanlış anlaşılacaksın, ona sulandığını sanacak” vb olumsuz cümlelerle bizi en kötüsünü düşünmeye itiyor ve felaket senaryoları yazdırıyor.
Temas iletisi istemek de öğrenmemiz gereken bir şey. Nazikçe şöyle şeyler söyleyebiliriz:
”Bu eteği çok severek aldım, senin de hoşuna gitti mi?”
”Kötü bir gün geçiriyorum ve yaptığım iş / yazdığım yazı hakkında olumlu bir şeyler duymaya ihtiyacım var. Benim için bunu yapabilir misin?”
”Çocuklarla çok kavga ediyorum. Sence ben nasıl bir anneyim?”
”Beni neden sevdiğini tekrar söyler misin? s.87
Ayrıca kendimizi övmek de kendimize vereceğimiz olumlu bir iletidir ve bunda bir sıkıntı yoktur.
2. DUYGUSAL DURUMU GÖZLEMLEMEK
Pratik yapmamız gereken ilk şey yorum yapmadan eylemi söylemek ve sonucunda hisssettiğimiz duyguyu ifade etmek:
”Telefonu aniden kapattığında kızdım”
” Yemek yerken telefonuna/ gazetene baktığında üzülüyorum ve sinirleniyorum”
Herhangi bir yorum yapmamak, eylemlere kaba/ düşüncesiz gibi ifadeler eklememek, akıl okumamak (Beni önemsemediğini hissediyorum dememek , sadece sinirleniyorum demek gibi) çok çok önemli.
Biz alıcı durumunda isek yani bize birisi ”Şunu yaptığın için çok kızdım, üzüldüm” gibi bir şey söylüyorsa kesinlikle ilk tepkimiz reddetmek, özür dilemek, kendini savunmak, aslında öyle değil gibi şeyler söylemek OLMAMALI. Dikkatle dinlemek ve duyguyu anladığını gösteren bir jest yapılacak ilk şeydir. Özür ve savunma daha sonra gelebilir. (s. 112)
Peki insanlar neden sürekli duygusal hatalar yapar?
”Çünkü insanlar temas iletisine muhtaçtır ve bu iletileri kopara kopara da olsa almak isterler ve oyunlar oynarlar” diyor yazar.
Kendisinin de hocası olan Eric Berne’in meşhur kitabı ” İnsanların Oynadığı Oyunlar” kitabını birkaç yıl önce okumuş ve çok etkilenmiştim.
”Hayatımızın başında verdiğimiz bir çeşit karar (Ben doğarken ölmüşüm, hiçbir şey düzelmeyecek, benden nefret ediyorlar vb ) duygularımızın ana uğraşı olur. Sıklıkla aşırı duygusal uçlara sürükleniriz. Bir süre sonra hissetmeyi tamamen keseriz. Duygusal kaosta kalmaya çalışırız. Sevmemeye karar veririz.
Kurgumuzu değiştirebilirsek yaşamımız da değişir. İlk iş, üç ana rolü anlamaktır: Kurtarıcı- Suçlayıcı- Kurban.
Bu üç rolün önemli bir özelliği: Eğer birini oynuyorsanız er ya da geç diğer ikisini de oynacaksınız. Kurtarıcılar sonunda kurbanlarını suçlayanlar olacaktır.” (s.137- 144)
3. SORUMLULUK ALMAK
Kurtarıcı- Suçlayıcı- Kurban rollerinden hangisini oynuyor olursak olalım ilk yapmamız gereken şey karşımızdakinden özür dilemektir.
İncitildiyseniz sizden özür dilenmesini istemeye ve bu özrü reddetmeye hakkınız vardır.
————————————————————————————————————–
Kitapta Çiftler ve Çocuklarla Duygusal Okuryazarlık, İşyerinde Duygusal Okuryazarlık ve Duygusal Savaşçı adında üç bölüm daha bulunuyor.
Ayrıca Duygusal Farkındalık Anketi ve Kontratlar olarak adlandırılmış iki ek var.
Yazarın bol bol örnek vermiş olmasını ve kendi hayatını dürüstçe anlatmış olmasını da sevdim.
Özetlemesi kolay olmayan bir okuma oldu benim için. Alıntılamak istediğim çok paragraf vardı ve dolu dolu, goygoy yapmayan bir kitap olduğunu bu yazıyı tamamlamaya çalışırken iyice anladım. Kitabı yeniden okumam gerekti.
Tavsiye ediyorum dostlar. Okuyunuz.
TÜM YORUMLAR
Elif hanım, merhaba; YouTube üzerinden bu içerikleri paylaşmayı düşündünüz mü. Teşekkür ederim.
Aslında düşünüyorum ama hem teknik bilgim yetersiz hem de telif vs sıkıntı olur mu diye endişe ediyorum. Yoksa youtube çok daha kolay ulaşılan bir alan. Teşekkürler yorumunuz için.
Umarım olur , sesinizle çok güzel olur bence; çok büyük mutluluk olurdu bizler için.
Hayattaki tutkunuzu bulmuş olmanız ne güzel. Tabii ki bizim de sizi bulmuş olmamız 🙂
Aliye hanım, gönlümü okşayan güzel yorumunuz için teşekkür ederim, çok duygulandım. Hayattaki tutkumu bulmuş olmayı çok isterdim , galiba ben böyle yaşayıp gideceğim.
Yazmak bireysel bir iş ama sizler okumasanız kuru bir laf kalabalığından öteye geçmez. Okuduğunuz, yorum yaptığınız için ben teşekkür ederim.
Oh, yeni bir blog keşfettim. 🙂
Kitaplarla, düşünce yazılarıyla dolu böyle blog’ları pek seviyorum! 🙂
Blog’umda uzun halini, instagram’da daha kısasını paylaştığım bir yazım var. Ona ilginç yorumlarınız olabilir: https://www.instagram.com/p/CBs0_gDp9O2/
sevgiler 🙂
Selam, aslında biz sizinle takip ediyorduk birbirimizi, yeniden bulmuş olduk. Yazınıza ilk boşlukta bakacağım.