Her Şeyin Bekçisi Olmak

Aralık 20, 2023
85
Views

Dün akşam Emre, uykudan önce okul çantasını hazırlarken İnkılap Tarihi kitabını bulamadı. Her dersin birkaç kitabı var, okulda kullandıklarının üzerinde Orijin Yayınevi yazıyormuş. Birkaç kez söyledi bunu. Birlikte aradık, taradık; yok. Epey morali bozuldu. ”Okulda kaybettiysem bulamam artık”  diye baya mızmızlandı. Böyle durumlarda vıdı vıdı yapmanın, ”Sana kez kez söyledim, eşyana sahip çıksaydın” tarzı nutukların faydası olmadığını çok iyi bilirim. Sessiz kaldım, sabah olunca tekrar ararız, bulunur bir çaresi gibi yuvarlak laflar ettim. Uykusu geldiği için huysuzlandığını anlıyordum. Çocukları bir an önce uyusun istemeyen anne var mıdır? O dakikaları kazasız belasız atlatmaya uğraşmayan?

Emre’nin uykuya geçmesi ve sakinleşmesi benim sesimden bir şeyler dinleyerek oluyor. Bir an önce okuma faslına başlayayım da gerilim azalsın diye düşündüm. Savaş Atı kitabını bitirmiştik. Epeydir elimizdeydi. Dün akşam eski kitaplardan birini alıp kısa birkaç sayfa okudum. Bir sayfada Darwin vardı. Ünlü bilginler hakkında özet  bilgiler veriliyor, yaptığı önemli işler, yazdığı kitaplar vs. Darwin’in ünlü kitabı Türlerin Kökeni’nden bahsedilirken hem İngilizcesi hem Türkçesi yazılmıştı ve ben Origin Of The Species kelimelerini okumadım. Emre kaybolan kitabı hatırlamasın diye. Hatırlayıp tekrar mızmızlanmasın diye.

 

Domingo Yayınevi şahane işler yapıyor. Neredeyse hiçbir kitabı kötü değil.

Birçok kişi  ”Aman canım, ne var ki bunda?” diyecek belki fakat annelerin taşıdığı ve asla görülmeyen / takdir edilmeyen hatta onaylanmayan zihinsel yükü görebiliyor musunuz? Hangi çorabı daha rahat, okul tişörtü temiz mi, makarna sosunda neyi sevmiyor, salataya maydanoz koymamalı, bu hafta tenis dersi yapamadılar, tekrar futbola başlamak istiyor,  kış saati basiretsizliği yüzünden karanlıkta uyanıyorlar, çorabını ne zaman değiştirdi , saç spreyini nerede bıraktı, ders notları basıldı mı, vitamin şurubunu ihmal etmemeli, alınan abur cuburun bir kısmını saklamayı unutmamalı (çünkü kesinlikle sınır koymuyor ve hepsini aynı gün tüketiyorlar), dişleri sarardı yine, ortodontiye de götürmedik…

Bekçilik sadece insanlarla ilgili değil; mandalina ve muzların da bekçisiyiz. O kadar para veriliyor, bozulmaya başlayanları önce yemek lazım. Yaptığımız keklerin, kurabiyelerin, yemeklerin bekçisiyiz. Yensin, ziyan olmasın diye uğraşmak lazım. Kanepelerin, sehpaların bekçisiyiz; leke olmasın, örtüsüz kullanılıp çizilmesin çünkü onları temizlemek veya yıllarca o çizikleri görüp hayıflanmak da bizim işimiz. Emre açılmış çekirdek paketi varken yeni bir tanesini mi açtı? Akşamdan açık bırakılan kuruyemişler tekrar paketlerine konup ağızları sıkıca kapatıldı mı? Çöpün bile takibindeyiz. Çöp çıkarıldı mı? Kağıt-cam vb geri dönüşüme gidecekler günlerce mutfağın köşesinde bekliyorsa bundan sadece kadınlar rahatsız oluyor herhalde ki onları çöpe taşımak mutlaka bize düşüyor. Eski ders-okul kitapları, boşalan konserve şişeleri, kağıt mağaza torbaları, geri götürülmesi gereken yoğurt kovaları, kırılan bahçe hortumu, biten sıvı sabunların takibini de unutmayalım.

Eren okul kimliğini kaybetmiş, acaba nerede? (Kapıda bir kadın güvenlik var; poliste yoktur o otorite, kartı olmayanı yemeğe çıkarmıyor). Bu arada kediler de bizim bekçilerimiz. Kapının önünde belki on tane kedi var. Onların eve girmemesi için dikkat etmeliyiz çünkü çiş ve kaka kazası olabiliyor yılda bir de olsa. Bu listeyi sayfalarca uzatabilirim ve bunlar her gün yaşanıyor, tatili yok, çocuklar uyuduktan sonra zihinsel işler gece de devam ediyor. Evle, işle, eşle, akrabalarla ilgili atlanmaması gereken doğum günleri, edilmesi gereken teşekkürler, geçmiş olsunlar, hal hatır sormaları da ekledik mi alın size yıllar süren sessiz bir cinnet hali.

Daha da kötüsü kadınlar bu yükü öylesine içselleştirmiş ki çoğu zaman hemcinslerinize bile içinizi dökemiyorsunuz. Devlet, gelenek, eğitim, aile ve elbette dinler, nasıl yapmışsa yapmış ”Kol kırılır yen içinde kalır” ve ”Kan kussan da kızılcık şerbeti içtim diyeceksin” söylemlerini asla sorgulanamayan bir kutsal inanca dönüştürmüş.

Neyse ki Orta Doğuluyuz; mağduru suçlamayı çok iyi bildiğimiz gibi teselli etmeyi de iyi biliriz:

Allah dermansız dert vermesin kızım !

 

 

TÜM YORUMLAR

  • Ahh ahh okudukça annelerin akıllarında tuttuklarını hatırladım da evet yaa, süper kahraman gibiler.
    Kızkardeşim bir trafik kazası geçird, 2-3 hafta kıpırdamadan yattı ben de yardıma gitti, sabahları okula giden 3 çocuk gene de odadan ofaya ona bağırıyordu; anneee okul tişörtümü bulamıyorum, anneee mat kitabım yok, anneee beslenmeme elma koymasın babammm. Babaya denmiyor bunlar:-)) Zor çok zor… 🙂 Kolay gelsin..

    Azize Aralık 22, 2023 3:30 pm Yanıtla
  • Oyy nenem yarabbim. Hakikaten de öyle zihinsel olarak yükümüz aklımızda tuttuklarımız dikkat ettiklerimiz… Bunlar kimsenin görmediği, bilmediği, takdir etmediği şeyler…
    Öyleyse Allah dermansız dert vermesin efenim. 🙂 (Sinirinden gülüyor.)

    Huriye Ocak 16, 2024 10:34 am Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir