Hemen karşımızda yer alan Yunan Adası Leros’a nihayet gidebildik. Aslında paradan yana sıkıntın yoksa (Gidiş dönüş kişi başı 75 euro maalesef) o kadar basit bir iş ki…Biletleri internetten alıp -limanda da satılıyor uğraşmak istemezseniz- 08.00 civarında limanda olmak yeterli. Öyle çok uzun kuyruklar yok. Feribot 09.00’da kalkıyor. Biz ne olur ne olmaz erkenden gittik. Gerek yokmuş. Tam bir Bodrum klasiği olarak da feribot sırasında arkadaşlarımızla karşılaştık 🙂

Gitmeden önce eşe dosta danıştıysam da anlatılanlar çok şey ifade etmiyor çünkü söyledikleri yerleri-koyları vs bilmeden dinliyorsunuz. Şimdi biri bana Leros’da ne yapalım derse şunları söylerim:
1.Alinda koyunda denize sıfır otel bul. Sahiller ücretsiz, kitabını içeceğini alıp ”ada” duygusunu hisset.
2. Harris Bar ve Mylos Taverna dışında her yer üç aşağı beş yukarı aynı, yemeğe çok kafa yorma.
3. Tadını çıkar, canın ne istiyorsa onu yap.
4. Kesin bilgi: Yunan esnafı uyanmış; birkaç sene önceki ”ucuzluk” yok. Ana yemekler 10-15 euro’dan ucuz değil. Kahve 2-3 euro. (4 kişi olduğumuz için de yemeye içmeye baya para harcadık.)
5. İlla gezip tozucam, sahilde uzun uzun siesta yapmayacağım diyorsanız araç kiralayın. Nereye giderseniz gidin 10 euro ile açılıyor taksimetre- lafın gelişi, hiç taksimetre görmedim- , 15 oraya 15 buraya derken günlük 45-50 euro ulaşıma gidiyor. Bu arada biz 4 -5 kez taksiye bindik, sonuncu hariç hepsi eski ve klimasızdı hatta ilk bindiğimizin yan aynası bantla tutturulmuştu. Oğlanların çok dikkatini çekti.



Ne güzel seninle olmak. Boyumu geçtiğini görmek.

Büyük fotoğraf makinesini de getirdik ve çok güzel resimler çektik bu sefer.

Leros’da Ne Yedik?
2 günde gidebildiğimiz mekanlar :
1. HARRİS BAR (Kokteyl, Atıştırmalık, Alkol)
Leros’a yolunuz düşerse buraya uğrayın. Oldukça yüksek bir tepede olduğu için nefis bir manzarası var. Menüden bir sayfayı aşağıya koydum. Fiyatlar euro 47 lirayken bile Bodrum’da herhangi bir yerle aynı . Yemek yok, alkollü-alkolsüz içkiler ve ekmek üstü atıştırmalıklar var. Rezervasyonsuz gittik ve bara yakın olan masalı kısımda değil biraz daha girişte oturduk. İyi ki de öyle olmuş; hesap ödemek için bar kısmına gittiğimde yüksek müzik ve uğultudan hiç hoşlanmadım. Adanın sembolü olan yel değirmenleri bu barın hemen yanında sıralanıyor. En güzel fotoğraflar da değirmenlerin önünde çekiliyor. Bize kalsa akşamı Harris’te tamamlardık ama oğlanlar açız diye feryat edince restoran konseptli bir yere gittik.

Guacomole sosunda çıtır bir şeyler istedik 🙂 Patates kızartması gelecek sandık ama böyle bir şey geldi; 4 kişiyi rahatça doyuracak boyuttaydı. Oğlanlar yemedi, eşim biraz tırtıkladı. Bizim yemeğe verdiğimiz para boşa masraf:(


Bu kokteylin adı Juniper. Acılı bir tadı varmış. Eşim beğendi.



Erkek çocukların keçi gibi dağ bayır dolanması konulu görsel

Seyahatin en güzel yanı rutinden çıkmak. Çocukları farklı bir gözle görmek. Beklemediğimiz şeyler duymak. Emre’nin ”3. çocuk ben istemedim diye mi olmadı?” demesi. Eren’in Leros’da olmayı Roma’dan daha zor olarak nitelemesi. Çünkü Roma’da airbnb evi kiralamıştık. Mutfağı kullanmıştık. Netflix vardı demesi.


Evliliğimiz 20 yaşında ve bu sene askere çağrıldı 🙂 Her gün yeni bir mücadele, farklı cepheler, ateşkes zamanlarında toparlanma çabası ve bizden büyük bir şeylerin bizi zorlayıp durması. Umuyorum ki askerliği kısa dönem yaparız .
2. Taverna Dimitris O Karaflas (Balık, Ana Yemek)
9 temmuz evlilik yıldönümümüz olduğu için Leros’un en ünlüsü Mylos Taverna‘ya rezervasyon talebi göndermiştim 1 ay öncesinden. Onlar da ”Sizi bekleme listesine aldık” şeklinde cevap verdiler ama bize sıra gelmemiş 🙂 Güya insanlar 5-6 ay önceden rezervasyon yaptırıyorlarmış. Alternatif olarak da Dimitris O Karaflas’ı not almıştım. (İnstagramda görüp kaydetmiştim hatta paylaşan Didem Uzel’miş ; sonradan anladım. Kendisi otelde de alt katımızda konaklıyordu . ) 15 masa filan ancak var, yüksek bir noktada, manzarası güzel ama uğultulu, kalabalık ve herkes Türk. (Maalesef gürültücü bir milletiz) . Oğlanlar tavuk ızgara istedi, çok sempatik Panos ismindeki garsonun hem de Türkçe konuşarak önerdiği orfoz balığını paylaştık; lezzetliydi. Çocuklar tavuğu az pişmiş diye beğenmediler. Harris’de atıştırdığımız için biz de yemeğimizi bitiremedik .
Bir daha Leros’a gitsem burayı tercih etmem, hem ulaşımı zor hem de sıkış tıkış.

Eşim balık sevmez ama orfozu beğendi. Sırf denemek için fava istedim, karamelize soğan tadına bayıldım.

Buraya da rezervasyonsuz gittik. Masa bulduk ama manzaranın olduğu balkon kısmını isterseniz mutlaka aramak lazım.


3. Ta Kroupia (Döner-Ana Yemek)
Açık ara seyahatimizin en lezzetli ve keyifli yemek durağı oldu. Limana dönmek için bindiğimiz taksinin şoförüne hamburger-pizza vb nerde yiyelim diye sorunca burayı gösterdi. İsminin İngilizcesini bulamadım. Aslında dönerci; hem porsiyonların büyüklüğü hem fiyat hem lezzet on numaraydı.



Limanın hemen dibinde. Denizin içinde oturuyorsunuz neredeyse. Tavsiye ederim.
4.Sorbet Gelateria (Tatlı-dondurma-kahve)
Dimitris’den sonra yürüyerek sahile indik ve dondurma molası verdik. Güzel tatlılar ve kahve vardı ama tok olunca deneyemedik.
5. Mocal Cafe (Kahve, kokteyl, yemek)
Dönüş feribotunu beklerken çocukları ve eşimi burada bırakıp dolaşmaya çıktım. Evet güzeldi, yeniydi, temizdi filan ama şu mekan Ankara’da da olabilir, Kolombiya’da da, Londra’da da. Yunan Adası duygusu yoktu .Haksızlık etmeyeyim; biz içerde oturduk. Dışarıda özellikle deniz kenarı masalarda otursak farklı hissederdik herhalde. Dönüş günümüz aşırı rüzgarlı, fırtınalıydı. Eğer o hava feribottan indiğimizde olsaydı acayip tatsız olurdu. Çok şükür ilk günümüzde hava şurup gibiydi. Denize de girdik, yüzdük, uzun uzun yürüdük.
Not: Gidemediğimiz meşhur Mylos. Gece yürüyüp önüne kadar gittik, boş masalar vardı, belki barda bir şeyler içebilirdik ama Eren yanımızdaydı. Geç olmuştu, şansımızı denemedik.

Leros’da Nerede Kaldık?
Tamamen görüntüsünü ve atmosferini beğendiğimiz için Booking’den Nefeli Otel‘i seçtik. Bulunduğu bölgenin adı Krithoni imiş ve bilinen koylara çok yakın değil. İlk kez gelip etrafı görmek istiyorsanız doğru tercih olmayabilir ama şimdi gitsek burayı yine seçeriz çünkü gerçek bir ada oteli. Fotoğraflardan anlayacaksınız ne demek istediğimi; ailece gidince odada vakit geçirmeye mecbur oluyoruz , öyle haldır-huldur sırtta çanta gezebilecek insanlar değiliz. Otelin güzelliği ve konforu benim için önemli oluyor.



Otelde kahvaltı vardı. Muhteşem değildi ama bize fazlasıyla yetti. (Kahvaltı büfesi 10.30’da kapanıyordu, Eren ve eşim iyi uyumamışlar, Emre zaten geç kalkıyor, uyanıp kahvaltı bile etmediler )

Not: Otelin çok tatlı bir resepsiyoncusu vardı. ”Bir daha gelirseniz direkt otelin sitesinden rezervasyon yaptırın, daha ucuz olur” dedi.
Hemen otelin karşısında tertemiz bir sahil ve Stis Anna isminde güzel bir restoran var. Sahile, ağaçların altına 5-6 masa koymuşlar ve hep doluydu. Sanırım erkenden kapılıyor. Biz de kahvaltı sonrası çocuklar hala uyurken gittik ve şansımıza en uçta tek bir masa boştu. Uzun uzun oturup kahvemizi içtik ve sohbet ettik.
Bahsettiğim plaj bu videoda ve otele yürüme mesafesinde.

Nasıl da mutluyum 🙂 Yine aynı plaj.
Özetle biz oteli sevdik. Şimdi olsa yine buraya gider, hiç yerimizden kımıldamadan karşıki sahilde yüzer, çayımızı kahvemizi içer otelimize döneriz.
Leros’da Alışveriş
Bu başlığa yazacak çok bir şey yok 🙂 Burası küçük bir ada sonuçta ama ben yine de kolye-bileklik takımı, terlik ve kahve fincanımı alabildim. (İlginç bir şekilde kolyeyi aldığım dükkandaki tezgahtar çantanın içine bir parfüm ve yüz kremi numunesi koymuş. ) Çok güzel kıyafetlerin olduğu dükkanlara da girdim çıktım. Zihinsel işleri bir yana bırakabildiğim için tatillerde kendimi hafiflemiş hissediyorum ve özellikle tek başıma dolanmayı, keşfetmeyi, alışveriş yapmayı çok seviyorum.

Fincan el yapımı ve 15 euro. Diyorum ya, onlar da uyanmış arkadaşlar.

Küpeler yıl dönümü hediyem 🙂 Aldığım kolye ise sağ alttaki görselde
2 gün de olsa bizi mutlu eden, hoş anılar kazandıran minnoş bir zaman dilimiydi . Umarım yolunuz düşer ve sizler de gidersiniz dostlar.






TÜM YORUMLAR
Leros gidip beğendiğim yunan adalarından biri. Kaç yıl oldu hatırlamıyorum ama oradan da patmosa geçip kalmıştık. uzun uzun gezilecek adalar bunlar. Kalimnos kaldı gidilecek bakalım ama Bodruma gelmek gözümde çok çok büyüyor.
Leros yazınızla tekrar adayı yaşadım 🙂
Bu ekonomide çok zor biliyorum ama gezmek-görmek iyi geliyor. Blogda yazın var mı Leros hakkında? Merak ettim Buket. Lütfen Bodrum’a gelebilirsen haber et, bir çay içelim beraber. Blog dünyasından gerçek dünyaya taşınan dostluklara pek özeniyorum.
Elif hanimcim,3. çocuk olsaydi diyor musunuz bazen.
Diyorum tabii, demez miyim? Neyse ki ”İlerde pişman olmayayım” mitivasyonu ile çocuk büyütülemeyeceğini idrak ettiğim yaşlardayım 🙂