30.01.2016, zemheride dondurma keyfi |
Her sabah ve her akşam bizi gerdikçe geren Emre ile perşembe sabahı (28 0cak) okula gidene kadar pek kullanmadığım bir ses tonu ile konuştum. Yine evden çıkana kadar bin bir türlü eziyet, işe geç kalma, mız mız etme rutini ile başlamıştık güne . Dedim ki:
Sonra doğumgününe gittik, bir sürü çocuk, gürültü, müzik, karmaşa, Eren de var, bir saat kaldık sonra tuttuk yolu, uzaklaştık. Önce çocuk parkına sonra pazara uğradık. Epeyce yorulup eve döndük. Evin kapısında Eren arabada kalacağını söyledi. Emre bunu ciddiye aldı ve kapıyı kapattı. Eren ağlamaya başladı, Emre ısrarla kapıyı açmadı. ”Bu yaptığın kötü bir şey” dedim ve kıyamet koptu. Onu suçluyormuşum. Eren inmiycem demişmiş. Ağla bakalım ağla..Babam ayakta, huzursuz, söylenmekle meşgul. (3 haftadır buradalardı, bu sabah gittiler.)
İlk kırtasiye malzemeleri ile yazım, çizim |
Bu arada ,unutmadan yazayım, ocak 2016 itibariyle ilk kez, Emre’yi okulun dış kapısında bıraktım ve kendisi koşarak sınıfına gitti, tek başına. Fatinur’a ”Evden yürüyerek geldim” demiş. Bu aralar böyle bir senaryo yazma huyu var. Babasına gidip benim hiç söylemediğim şeyleri, öyle bir ballandıra ballandıra anlatıyor ki adam inanıp beni arıyor, doğru mu diye. (Annem Ata’nın annesini aradı, müsaitlermiş, beni bekliyorlar gibi)
Pazar günü kahvaltı sonrası sıcacık güneşin de etkisiyle sitenin içindeki ormana gidelim dedik. Çocuklar ve ben. İkisinde de bisiklet vardı. Eren neden Emre’den önde gidip, onu beklemiyormuş? Mızık mızık, dayanamadım artık.Birkaç saniye video çektim, ”sonra sana seyrettiricem bak ne kadar hötü bir şey bu yaptığın” dedim. Bu sefer de vay beni nasıl videoya çekersin ağlaması başladı. Top oynuyoruz diyelim ve ben onun kalesine gol attım, hemen bir vızıldama, oyunbozanlık. Günlerdir aynı olunca sabır taşı dayanmıyor neticede. Zor bela eve ulaştık, bu sefer de beni atalara götür tutturması başladı. Annemin babamın tansiyonu çıktı (mecazi anlamda), bir sinirle götürüp bıraktım Ata’ya. Sonra eve gelip 3 saat uyudum.
Pazartesi akşamki krizin nedeni ise ayak altında dolaşıp duran uyduruk bir faaliyet kağıdını şömineye koymuş olmam ve Emre’nin onu en sevdiği faaliyet ilan etmesi.
Bu ara böyle. Emre bizi sınıyor. Sabır sabır sabır. Eyüp peygamber mertebesine erişeceğiz inşallah.
Hakkını yemeyelim, gülümsediğimiz anlar da çok. Dün gece uyku öncesi benim gıdıklanmadığımı fark edince ,”Benim özelliğim bu” deyiverdim. Peki benim özelliklerim neler diyes ordu, düşündük,11-12 şey sıraladık. Bu sabah iki arada bir derede onları babasına anlatmaya çalıştı (Babası, kardeşini motosiklete bindirirken ):
-Tatlı olması
-Her spora ilgi duyması
-İyi bir kitap dinleyicisi olması
-Hayvanları koruması (Köpekleri korkut, çöpü karıştırmasınlar diyen anneanneye feci tepki verdi )
-Yazmaya meraklı olması
-Galatasaraylı olması
-Eren’i kalabalık yerlerde koruması
-Kibar olması (Öyle getir, götür yok, mutlaka kibarca soracaksın)
Aklımda kalanlar.
Ocaktan enstantaneler:
14 ocakta ilk kez anestezi alarak, dişlerine dolgu yapıldı. Genel olarak uyumluydu. Açlıktan çok şikayet etti. Sonrasında bir süre sersemlik ve huysuzluk devam etti (1 saat kadar) |
Ailemizin kuaförü Evren İlhan |
ah kardeş olmak denen o çok katmanlı olgu Favorimiz Maşa ve Büyük Ayı.. |
artık parasını kendi ödeyip, simit ekmek alıyor Emre Bey |