Neredeyse 1 yaşında yani! İnanamaya inanamaya büyüyor Eren. Çok ama çok tatlı bir bebek oldu. Kıpır kıpır, hiç yerinde durmuyor. Gayet hızlı emekliyor. Eşiklerden akrobatik hareketlerle geçiyor ve istediği odaya gidiyor. Artık yürütece oturmayı istemiyor. Elini uzatıp tutunabileceği bir yer bulur bulmaz ayağa kalkıyor. Bezini değiştirmek, üstünü giydirmek , oyalamak git gide zorlaşıyor. İş dönüşü beni görünce aynı Spidermen’in ağ atması gibi kolunu uzatarak yaptığı bir hareket var. Bir de kocaman gülümsemesi var ki içimin yağlarını eriten cinsten.
Altta iki, üstte üç dişi var. İştahlı sayılabilir. Şeftali, yoğurt (bir aydan fazladır Bodrum Varvil çiftliğinden geliyor) sulu yemekler , karpuz veriyoruz. Annemle babam burda, durmadan yediriyorlar. Annem ayağında sallayarak uyutabiliyor ; çok önemli bir gelişme bizim için. Akşam uykusuna emerken geçiyor, 3-5 kez uyanıyorum gece ama yanımda yattığından mi alıştığımdan mı , çok kötü değilim gündüzleri. Emre büyürken hep enkaz halinde hissederdim, çok net hatırlıyorum.
Aaaddaa gibi bir ses çıkarıyor. Karnına dokununca kıkır kıkır gülüyor. Ağzı çok akıyordu, bugünlerde azaldı. Gözlerinde sulanma oluyor ara ara. O da azaldı. Bebekliği boyunca biraz gürültülü nefes alıyordu, kurcalamak istemedim. Bir yığın testlerle karmaşık bir süreç olur diye çekindim. Yaz olduğundan mı, büyüdüğünden mi bilmiyorum, nefesleri gayet sessiz geceleri.
Kafamda dolaşan , dile getirsem mi getirmesem mi dediğim bir konu var: Üçüncü çocuk meselesi. Kulağa delice geldiğini biliyorum ama tamamen içgüdüsel bir şey sanırım.Hamile ve bebek görünce mutlu olmamı başka türlü açıklayamıyorum. Beyni olan bir insan olduğumdan içgüdülerimin peşinden gitmemeli miyim? Yoksa gitmeli miyim?
İstiyorum çünkü:
-36 yaşındayım, hem olası riskler hem de efor kapasitesi ve sabır açısından 36 ile 39 epey farklı olur zannediyorum. Yoksa olmaz mı?
-Dört yıldır ”perişanlık diz boyu” şeklinde özetlenebilecek bir hayat tarzımız var. Babannemizin deyişi ile ”malzemeler ortadayken” bir bebek daha olsa iyi olmaz mı? Hamaktı, oyun halısıydı, emzikti, biberondu derken herşeyi elden çıkarttıktan sonra tekrar edinmek zor olacak. Kıyafetler desen hakeza. Eren büyüdükten sonra yani üç yaş civarında BÜTÜN EVİ BOŞALTMAK istiyorum. Çocuklara sade, telaşsız bir oda yapmak, oyuncak ve kıyafet dağlarını yok etmek, yeni perdeler, halılar almak, yatak odamı sıfırdan düzenlemek, hafif ve bembeyaz tekstiller almak istiyorum. Bütün bunları üçüncüyü büyüttükten sonra yapmam daha iyi olmaz mı?
-Anne olmayı seviyorum. Bir sürü eksiğim olsa da çocuklarımla çok mutluyum. Bazen ardıma bakmadan kaçıp saklanmak istiyorum ,kabul, ama onların varlığı yaşamımıza o kadar büyük bir değer katıyor ki, tarifi zor. Bu değeri üçe katlamak iyi olmaz mı?
– Biz kızımız olmalı…Tabi ki olmama olasılığı %50. Denemeye değmez mi? Ayrıca üç oğlumuz olursa da dram yapmam:)
Tereddüt ediyorum çünkü:
-Gebeliklerim çok rahat geçti ancak Eren’e hamileyken amniyotik bant şüphesi ile paranoyaya bağladığım anlarım çok oldu. Bebeğin yüzünde bir iz olabileceğini, bir yerinin eksik olabileceğini düşünüyordum. Özellikle geceleri kendimi kötü hissediyordum. Aynı ruh halim tekrar olursa diye korkuyorum.
-İki yıl ara ile üçüncü kez sezaryen olacağım. Bedenim bunu kaldırır mı ki?
-Her ne kadar etiket meraklısı olmasak da her bir çocuk gider hanesine yazılan yüklüce bir rakam demek. Cüzdanımız bunu kaldırır mı ki?
-En önemlisi büyüklere haksızlık olmayacak mı? Emre’ye özellikle. Evin içinde 3 yaş altında iki bebekle Emre ne yapacak? Şimdi bakıcı Eren’le ilgilenirken biz Emre ile vakit geçirebiliyoruz. Doğumgünlerine, sinemaya gidebiliyoruz. Sadece beş yaşında olacak Emre. Ya iki küçük iyi anlaşır da Emre’yi dışlarlarsa? İki kardeş olunca el mecbur anlaşırlar da üç olunca kavga dövüş daha mı çok olur? ( Harvey Karp evde kaç yetişkin varsa o kadar bebek olmalı der )
Eh, kadın kısmının en sevdiği iş olan ”doğmamış çocuğa don biçmek” olayında açtığım çığıra herkesi tanık ettiğime göre artık gidebilirim. Şimdi siz düşünün bakalım.