”Yetişkin çocuğunun ruhunu kendi malı gibi kullanır” Alice Miller |
Ebeveyn olmak..Bir insanın dünyaya gelişine aracılık etmek. Ona biçim vermek, sınırsız emek harcamak, sonsuz bir kaygı ve suçluluk sarkacında gidip gelmek yine de tarifi zor bir mutlulukla dolup taşmak..
Pek beğendiğim psikiyatrist Cem Mumcu’nun harika bir söyleşisine denk gelmiştim 2013’de. En sonunda demiş ki ”Bir kitap daha önereceğim; ‘Yetenekli Çocuğun Dramı’. Çok mühim bir kitaptır. Sadece anne baba olanlar değil herkesin okuması lazım. Yazarı Alice Miller”. Kitabı alma nedenim bu cümledir. İsmi bana tuhaf gelmişti, herkeste harika çocuk yetiştirme sevdası var malum. Yetenekli çocuk deyince öyle bir şey zannetmiştim. kitapta bahsedilen ‘yetenek’ çocuğun ebeveyninin mutluluğunu sağlamak adına kendini şekillendirebilme yeteneği. Orjinal ismi olan ”Drama” çok daha uygun olurdu bana kalırsa.
Aldığım yıl okuyamadım, bir heves başladıysam da uzun ve karmaşık cümleler beni bile yordu ve yarım bıraktım. Geçenlerde kütüphane temizliği sırasında elim gitmedi bir türlü ‘elden çıkarılacaklar’ yığınına koymaya ve tekrar başladım. İyi ki de öyle olmuş.
Tıpkı Hayatı Yeniden Keşfedin gibi bu kitap da kendime ve psikoterapi kavramına bakış açımda ciddi değişiklikler oluşturdu. Kafamın içinde ampuller yandı . Beynim düğün yeri gibi oldu 🙂 Hararetle tavsiye ediyorum; yalnız ayaküstü okunacak bir eser değil. Tüm dikkatinizi vermeniz lazım.
Alice Miller 20 yıllık terapi sürecinden sonra teorikle pratiği birleştirmiş bir psikoterapist . Teoride kalmayan bir yazar olması kitabın değerini bin kat artırır benim için. Altını çizdiğim, yıldız koyduğum çok yer oldu. Bazıları şöyle:
———————————————————————————————————————
”Anne kollarında tuttuğu bebeğine bakar, bebek dosdoğru anneye bakar ve bu yüzde kendini bulur. fakat annenin bu sırada sadece küçük, emsalsiz, aciz yavrusunu görüyor olması; çocuğuna kendi beklentilerini, korkularını , planlarını yansıtmaması koşuluyla. İkinci durumda bebek kendini değil, sadece annesinin ‘yoksunluğunu’ bulur ve kendini yansıtacağı aynadan mahrum kalır.”
”Var olanlarsa çocuklardır; zeki, uyanık, dikkatli, çok duyarlı, hep el altında, kullanılmaya hazır, herşeyden önce şeffaf ve güvenilir, kolayca yönlendirilebilir varlıklar.”
”Her insanın derininde, kendinden bile az çok gizlediği, içinde çocukluk dramının aksesuarlarının bulunduğu bir ‘arka odası’ vardır. Kimseyi sokmadığı bu gizli odasına mutlaka girecek olanlar yalnız kendi çocuklarıdır. İnsan çocuk sahibi olunca odaya hareket gelir, hazırlık başlar: çünkü dramın devamı için gereken ortam sağlanmıştır.’
”..sağlıklı ‘benlik duygusu’ndan anladığım , hissedilen duyguların ve isteklerin kendi benliğine ait olduğundan kuşku götürmez biçimde emin olmaktır. Kişi bu kendinden emin olma halini sorgulamaz, üzerinde düşünmez. Bu aynen nabız atışı gibi hep var olan ve denge bozulmadıkça fark edilmeyen bir olgudur”
”Bunalım /depresyon olarak adlandırdığımz ve boşluk, yaşamın anlamsızlığı, ruhsal yoksullaşma korkusu, yalnızlık olarak duyumsanan halin -kökü daima çocukluğa uzanan- benlik yitimi, dolayısıyla kendine yabancılaşma olduğuna hep yeniden tanık oluyorum. ”
”Kişinin içine düştüğü bunalım ,onu ”yara”sının oldukça yakınına götürür fakat yara, ancak yitirilenlerin özellikle de yaşamın belli, kritik bir evresinde yitirilmiş olanların yası yaşanabildiği zaman kapanır.”
”Bana iç görü kazandıran duygularım güzel ve haz verici olanlar değildi. Aksine, bu zamana kadar en fazla karşı koyduğum duygularımdı ; kendimi rezil, küçülmüş, kötü, aciz, utandırılmış, kinci ve şaşkın hissetmeme neden olan türden duygular. Fakat ben ancak bütün bu hallere girip, yaşadıktan sonra yaşamımdaki -hiç bir kitapta bulamayacağım- bir şeyi içimden çözmeye başlayarak anladığımdan kesinlikle emin oldum.” (Yazarın bir hastasının ifadesi)
Büyüklük tutkunu insan da bunalımlı insan da , ana-babanın sevgisi ve vericiliği sanki şimdi de elde edilebilirmiş gibi yaşamaya çalışarak , çocukluğun gerçeğini tümüyle inkar ederler: Biri bunu başarıları ile kendini beğendirmeye çalışarak, diğeri de sürekli, bunu kendi kabahati yüzünden yitirmekten korkarak..fakat her ikisi de , geçmişlerinde böyle bir sevginin hiç var olmadığını ve hiçbir şeyin bunu değiştiremeyeceğini kabul edemezler”
”Çocuk, duygularına doğduğu günden başlayarak saygı ve hoşgörü ile yaklaşıldığı takdirde, ayrılma aşamasına geldiği zaman annesi ile kendisi arasındaki simbiyotik ilişkiden vazgeçmeyi öğrenebilir ve özerkliğe doğru gerekli adımları atmayı başarır.
ARKA KAPAK |
Ancak bu kadarını yazabildim. Kitap kolay okunanlar sınıfında değil. Pek çok cümleyi tekrar tekrar okumam gerekti ama ‘pozitif olun, çakralarınızı açın, olumlu enerji yayın’ tarzı onlarca kişisel gelişim (!) kitabı okumaktansa böyle birkaç kitap okumak değişime ihtiyaç duyanlardansanız -benim gibi- çok daha etkili olabilir diye düşünüyorum.