Tatil kavramına yabancıyım işin aslı. Çocuklar doğana kadar tayinler, uzmanlık eğitimleri, karı koca bir araya gelebilme gibi bizim sektör için sıradan problemlerle boğuştuk. Çocuklardan sonra ya günübirlik oldu tatiller ya da anneanne-babaanne.
Deniz kum güneş üçlüsünü hiç sevmediğimi biliyorum. Bodrum’da yaşamak ne alaka derseniz onu ben de bilmiyorum. Tatil deyince havuz-deniz kenarında yatmak, bronzlaşmak fikrini soğuk ülkeler icat etmiş olmalı, bizim gibi sıcak ülke insanları için de olsa olsa trafik çilesinden kurtulup, her şey dahil konseptiyle kazıklanma korkusu olmadan bir hafta geçirmek anlamına geliyor herhalde.
Benim için ideal zaman korunaklı, iyi ısınan bir oda varsa kış olabilir. Sonbahar ve ilkbahar da olur.
İdeal coğrafya orman, kesinlikle.
İdeal ortam sessizce kitap okumama, güzel müzikler dinlememe olanak sağlayan yerler. Nemrut, Mardin, Urfa, Toscana, Malaga, Budapeşte, Paris gibi efsane şehirlerde olsa bu yerler ne güzel olur. Ama yalnız olmamalıyım, uzun uzun konuşabileceğim, aynı dili paylaştığımız bir kadın arkadaşım olmalı veya eşim (uzun uzun konuşmasa da).
Saat koşturmacası, mutfak telaşı olmadan gün içinde canım her istediğinde uyukladığım, çıkıp dolaşabildiğim, benim gibi insanlarla sohbet edebildiğim bir tatil yapabilsem..Yılda dört kez, birer hafta..Eminim çok iyi gelirdi.
TÜM YORUMLAR
Deniz, kum, güneş üçlüsünü sevmeyen birini daha bulduğum için şu anda göbek atıyorum ofisin ortasında. Öyle güzel yazmzışsın ki ideal tatil kısmını kendim de bir anda diledim gitmeyi…
Gitmedi sanki yorumum,öyleyse özetle aynı fikirdeyim 🙂
Kadın kadına tatili deneyimleyemeden kaç yaşıma geldim yaa… Sohbet, kitap, yürüyüş, hafif çakırkeyif akşamlar… Yılda 1 haftaya razıyım…