Taşınmak geçmiş senenin en büyük olayıydı. İyi mi oldu kötü mü oldu zaman gösterecek. Bu evde ne kadar kalacağımıza veya birkaç ay sonra ne yapacağımıza dair bir fikrim yok ama bu taşınma olmak zorundaydı. Son tahlilde benim isteğimle oldu gibi görünse de esas sebep çocukların iyiliğiydi. Okula yakın olmaları, 10 dakikada gidip gelmemiz, bize bağımlı olmadan arkadaşlarıyla bir yerlere gidebilmeleri, dijital dünyanın labirentlerinde kaybolmaktan az da olsa uzaklaşmaları için taşındık o evden.
2024 ‘ün diğer mevzusu psikolog seanslarıydı. Serdar Çankaya ile 4-5, Kıvılcım Hanım ile 3-4, Ervin hanımla en az 10 seans yaptık. Çift terapisti ile 4 ay devam ettik. Bu görüşmeler, pek çok şeyin sadece ”zan” olduğunu anlamama yardım etti . Bizi ışıklı, aydınlık bir şehre çıkaracağını zannettiğim o konuşmaların ve nice gözyaşının sonunda kendimi sönük, solgun, kırık-dökük , eski bir kasabada buldum.
Çok paranız yoksa psikolog işine girmemenizi tavsiye ederim. Günlük hayatınızı etkileyen yeme-uyku vb sorunlarınız varsa da tıp doktoru bir psikiyatriste gidip paşa paşa ilacınızı alın.
Bazı şeyler şimdi geriye dönüp baktığımda çok anlamsız; kimse için o kadar değerli değiliz. O anlamı ona yükleyen ve kendi şizofrenik dünyasında sevgiden veya öfkeden yanıp kavrulan sadece kendimiziz. Dışarıdaki kişiler senin içinde ne olduğu ile zerre ilgilenmiyor, bilmiyor, bilse de umursamıyor, umursasa da eli kolu bağlı hissediyor. Velhasıl-ı kelam:
” Kadınların ömrü zannetmekle geçiyor.”
Not: 2024’te izlediğim en iyi yapımlardan biri Kuvvetli Bir Alkış’tı. Zannetmek bahsinde aklıma geldi. Hakkında yazılmış çok iyi bir yazıyı paylaşıyorum: