Kasım kitabımız Hıncahınç için 1 aralık pazar günü Erkan Oğur Müzik Okulu’nda toplandık.
HınçAHınç bir mahalle hikayesi. Siz diyin Esenyurt ben diyeyim Düzce’nin bir mahallesi. İnsanlar yoksul, sevgisiz, mutsuz ve hınçla dolu. 15-16 yaşlarında üç genç; Serde, Demar ve Arif ana karakterler . Kitap boyunca Arif’in annesi, babası, Tekin, Hayal Hanım, yaşlı bir kadın (Kentsel dönüşüme direnen, adını hatırlayamadım), üveyik, iki köpek, MAMA gibi birçok kişiyle karşılaşıp her birini az buçuk tanıyoruz. Arif’in annesi ve Üveyik hakkında detaylı bilgiler verilse de hep bir şey eksik duygusu ile okunuyor hikaye.

Litera Edebiyat’taki kısa tanıtım yazısı için tık tık
Gençlerin hayali zengin olmak ve o mahalleden kurtulmak. Serde futbolcu olmayı, Demâr üvey annesinin elinden evini almayı hayal ediyor ve ikisi sevgili gibi takılıyorlar. Arif de onların yanında kendine bir yer edinmeye çalışıyor.
Ben kitabı zorlanarak okudum. Karakterleri isimlerinden başlayarak hiç sevemedim. Hikaye çorba gibiydi; futbol, kentsel dönüşüm, 15 temmuz, hayvan hakları, üvey anne olmak, holiganlık, kadın sorunu…Bu kadar çok şeyi birbirine bağlayacak bir mıknatıs yoktu. Sıkıldım, bunaldım ama 140 sayfacıktı zaten. Bir gayret okudum. Sonunu beğendim, benim için ters köşeydi ve öyle de olmalıydı.
Şule, metni edebiyatta eril-dişil dil kullanımı açısından değerlendirdi; ben öyle bir vurgu fark edemedim. Birçok arkadaşımız kadınların toplumda ne kadar ezildiği, görmezden gelindiği noktasına temas etmesini beğenmiş hatta ” Bütün mesele sevgisizlik” gibi romantik yorumlar yapanlar da oldu ama bence yoksulluğun / cahilliğin romantize edilecek hiçbir yanı yok. Cahil ve yoksul olan bu dev kitle çok tehlikeli, umutsuz, kaybedecek bir şeyleri yok ve asla okumuş tayfanın sandığı gibi eğitimle değişecek değiller.
Bu hafta grupta ilk kez karşılaştığım ve sanırım editörlük yapan genç arkadaşımız Eren Nadir çok farklı bir eleştiri getirerek Figen’in gençleri yazmakta başarılı olmadığını hatta Serde, Demar ve Arif hikayeden çıksa çok daha iyi bir roman olacağını söyleyerek beni şaşırttı. Ayrıca devamlılık, mekan, zaman olgularının karışık olduğunu, ilk sayfadaki mektubu Arif’in yazmasının imkansız olduğunu; HınçAHınç’ın özellikle editörünün kötü bir iş çıkardığını anlatınca bizim ”Sevdim- sevmedim” şeklindeki yorumlarımız çok basit ve acemi kaldı.

İlk kez 4 erkek katılımcı vardı
Geçen yıl Figen Şakacı’nın konuk olduğu Bodrum Kitap Günleri’ndeki oturumdan sonra Şule ile tanışmıştım. O da beni Kaktüs Kitap Kulübü’ne davet etme inceliğini göstermişti.
O zamandan bugüne okuduğumuz kitapları not etmek ve 10 üzerinden puanlamak istiyorum
Evlerden Uzak -10
Büyük Defter-Kanıt-Yalan-10
Kairos-8
Cüret-6
Ardından-6
Hyunam Dong Kitabevi-7
Ne Kedisiz Ne Kitapsız-7
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu-5
Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez-9
HınçAHınç-5
(Kaktüs Kitap Kulübü etiketine tıklarsanız yorumlarımı da görebilirsiniz)
Grubun kalabalıklaşmasından bazen mutsuz olsam da okumak çok yalnız bir eylem. Okuduğunu başkaları ile konuşabilmek, bambaşka açıdan yapılmış yorumları duyabilmek, çok iyi okurlar olduğunu görmek ve onların okuma zevkini öğrenmek, bir tarihe doğru geri sayım yapmak ( sonraki buluşma ocağın 5’inde ve gelecek ayın kitabını ben seçeceğim) , toplantı sonunda önerilecek kitapları merakla beklemek bana çok iyi geldi. İyi ki bu kulübe katılmışım.
Figen Hanım’ın Deniz Yüce Başarır’la olan videosunu görmemiştim, ne iyi yapmışlar.
TÜM YORUMLAR
Figen Şakacı’nın Bitirgen adlı kitabını okumuştum, çok uzun süre geçti, unuttum, siz kitaplarla ilgili kayıt tutuyor musunuz, hele sonunu unutmak en sinir olduğum şey 🙂
Deniz Yüce Başarır’ın you tube videolarına hayranım.
Yok ben de hiç hatırlamam sonları. Sevdiğim kitaplarda bile aklımda kalmıyor:)