197 Gün; Aşure Gibi Bir Kitap

Mayıs 27, 2015
239
Views

Eşimin duyup bana aldırdığı kitabı bir solukta okudum. Kurgu çok iyiydi diyemeyeceğim ama ilginç olduğu kesin.

Öncelikle, kitabı yazan kişi belli ki zekası fazla gelip, taşmış bir tıp doktoru. Halen aktif olarak çalışan bir nöroloji doçenti. Tıp fakültesini birincilikle bitirmesi bile yazarın ”normal” olmadığının kanıtı benim içim (Olumlu anlamda).

Kitap beş duyunun ötesine geçmekle ilgili aslında. Felaketleri önceden hissedenler, kayıp eşyaların yerini bulanlar, rüyaları gerçek çıkanlar gibi ”paranormal” konular ve kişilerle çok ilgili belli ki Sultan Tarlacı. Bu konularda kulaktan dolma şeyler dışında bilgim yoktu; okurken epeyce şaşırdım. Paranormal dünyanın, uzun zamandır askeri kuruluşlar, hükümetler ve bilim adamlarınca çok ciddiye alınan bir alan olduğunu anladım.

Keşke Sultan Hoca bildiği her şeyi tek kitaba sığdırmaya çalışmasaydı. Kitapta o kadar çok konu ve kişi var ki..Okumak çok yormuyor çünkü karakterler ilginç ama sonunda bu kişiler birbirine bağlanmıyor. Kurgu havada kalıyor. ”Bu kadar insanı niye koymuş romana” diye düşündüm kendi adıma.

Hayırsever bir iş adamı olan, çok zengin aynı zamanda da bilim insanı Federico, Aşçı Güher, öğrenciler Janset ve Gülin, Gülin’in babaannesi Prenses Somya, travesti Tugay ve manken arkadaşı Tattu, Komiser Vefa , öğretmen Jülide, antika kaçakçısı İlker ve karısı Füsun, dekan Nilgün hanım ve hepsinin üzerine Dr. Saltı (ki kendisi Sultan Tarlacı’nın öz yaşam öyküsünden yarattığı bir karakter) romanda yer alan kişiler. Tüm bu insanlar nezdinde onlarca konu irdeleniyor; doktorun Marilyn Monroe aşkı, bilimsel çalışmalar sırasındaki haksızlık ve hırsızlıklar, öğretmen-öğrenci ilişkisi, beyin ve algı ötesi ile ilgili bir sürü bilgi, antika eser kaçakçılığı, anne-çocuk meseleleri ilk aklıma gelenler. Siirt’te miydi Batman’da mıydı bir ara gazetelere, televizyonlara haber olmuştu, durduk yere evin içinde yangınlar çıkıyor, eşyalar yanıyordu, o konu bile irdelenip açıklanmış.

Kitabın bel kemiğini oluşturan duyu ötesi gerçekler ise uzun uzun konuşuluyor. Yazar kah din adamlarıyla kah bilim insanlarıyla tartışarak kesinlikle kulak arkası edilemeyecek bilgiler veriyor.

Kitap Münevver Karabulut cinayeti ile başlıyor. Talihsiz kızın ağzından ölümden sonra kendini seyretmesini okuyoruz önce ve tüm bu saydığım karakterler Cem Garipoğlu’nu bulmak için psişik güçlerini kullanmaya çalışıyorlar.

Gerçek yaşamda var olan  evrenin dili isimli web sitesinde buluşan bu insanların bazen komik olabilen konuşmalarını okuyoruz epeyce. ”Durugörür”  gibi garip bir kelime ile tanımlanan kişiler gelecekte olacak olayları bilebiliyorlar. Hatta bunu siteye yazıyorlar, filanca iş adamı ölecek şeklinde. Eğer kehanet gerçekleşirse sitede belirtiliyor. Oldukça ilginç ve dikkate değer bence. Siteyi incelerseniz pek çok kehanetin gerçekleştiğini görebilirsiniz.

Sultan Tarlacı’ya saygılarımı sunuyorum.  İşini böylesine tutku ile yapan herkese hayranım hele ki araştırmacıların asla desteklenmediği aksine sürekli engellendiği , maddi manevi hırpalandığı, Tübitak’da bile acayip işlerin döndüğü ülkemizde .Beş kitaplık malzemeyi tek kitaba sığdırmasından belli ki ismini daha çok duyacağız.

Yolu açık olsun.

Etiketler:
·
Kategori:
Kitap Yorumu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir