29 ekim 2014’den beri ilk kez derin bir nefes alıyorum. Çocuğumu, içim rahat, gülümseyerek evde bırakıp işe gelmeyi öyle özlemişim ki..Eve dönerken vicdan azabı duymamayı, ”Hangi para huzursuzluğumun bedelini ödeyebilir” diye sormamayı, çocuklarımla evin içinde koştururken birinin mutfakta olmasını, hazır sofralara oturmayı..Ne kadar mutluyum, çocuklar da keyifli, huzurlu, neşeleri yüzlerine yansıyor.
İlk bir kaç günden sonra garip bir keyifsizlik kapladı beni. Demek ki böyle de olabiliyordu. Ya tekrar kaosa düşersek? Ya kaybedersek huzurumuzu? Yavaş yavaş geçti neyse ki bu hal.
KonMari metodu ile evi toplamaya başladım . Çok hızlı ilerleyemiyorum, önerilen yöntem tüm kıyafetlerin / kitapların/ ıvır zıvırın aynı gün toplanıp ayıklanması ama bu çok büyük bir iş. Giysiler gözümü çok korkutuyor. İki adet depo, baza altı, çekmeceler, çocukların dolapları derken yüzlerce parça ortaya dökülecek. Altından kalkabilir miyim ki? İlk etapta yatak odasındaki çorap, pijama, iç çamaşırı çekmecelerini boşalttım. Atılacakları ayırdıktan sonra her şeyi dikdörtgen katladım. Özellikle çorap ve tişört çekmeceleri harika oldu. Oldum olası tişörtler sorundur benim için, üst üste koydum olmadı, askıya astım olmadı. Çekmeceye dik şekilde dizmekmiş meğer aradığım yöntem. En güzeli çekmeceyi açar açmaz hepsini görebilmek. Ben, çok satın almak ve depolamaktan ziyade neyi nereye koyacağımı bilemediğimden düzen sağlayamıyorum evde. Aradığımı bulamıyorum ki. Kimi orada, kimi burada olunca tam bir karmaşa oluyor kıyafetlerde.
Kitapları ayıkladım. Kronik okur olarak yüzlerce kitap dolu bir kütüphanem olacağı düşünülebilir ama öyle değil. Defalarca okumaya değer bulduğum kitapları saklarım yalnızca. Yine de sanırım 100’e yakın kitap atılacaklar torbasına eklendi. Tabi ki hiç bir şeyi atmıyorum, bağışlıyorum gereken yerlere. Biliyor musun sevgili günlük, insanın kitaplığa baktığında ya da çekmeceyi açtığında sadece sevdiği nesneleri görmesi çok güzel bir his. Bu kadarı bile beni heveslendiriyor evi toplamak konusunda.
Ev demişken, bu konuda önemli bir adım attım. Bir iç mimarla anlaştık. Evimize geldi, bütün odaların, balkonun ölçülerini aldı. Dekorasyon, eşya yerleşimi, renk ve mobilya seçimi, tadilat gibi konularda bize yardımcı olacak;. Merakla bekliyorum sunumunu.
Ev arayışlarımı şimdilik sonlandırdım. Bodrum’da emlak piyasası çok değişken, evler ya çok küçük ya çok pahalı ya merkeze çok uzak. En akıllıcası yine kendi evimizi adam etmek gibi görünüyor. Epey iş var ama sonuç çok iyi olacak . Yemyeşil, çiçeklerle dolu bir bahçe, kocaman bir zeytin ağacı, ağacın altında bir masa olacak ve ben sabahları çıplak ayakla çıkıp, huzurla çayımı içeceğim. Yazın rengarenk fenerler, kışın ışıklar asacağım ağacımın dallarına.
|
Hayalimdeki bahçenin bir köşesi |
|
Yatak odam mor tonlarında olmalı diye düşünüyordum ama buna da bayıldım |
|
Biraz renk olmalı mı? |
|
Pastel her zaman daha mı iyi? Seçmek çok zor! |
Resimlerden ve gündemimden anlaşılacağı üzere iyiyim , keyifliyim. Üstelik pek yakında koskoca 2 gün tatil yapacağım. Çok seveceğimi umduğum yerler görüp, şarj edeceğim kendimi.
Bana böyle gel ey hayat. En azından arada sırada 🙂