2013 yılında 35 haftalık hamileyken ilk kez konserine gitmiş, ağzım açık, hayranlıkla dinlemiş, 10 gün sonra da Eren’i doğurmuştum. Hem biletlerin pahalı olması ve ruhu beslemenin diğer ihtiyaçların yanında maalesef ikinci planda kalması hem de Sezen etkisini unutmuş olmam gibi nedenlerle bir daha gidemem sanıyordum . Şu ruh haliyle her sene Sezen konserine gitmeye kararlıyım.
Sevgili arkadaşım Astrid’in teşekkür niyeti ile bana konser bileti hediye etmesi şahane oldu. Eren’in doğum gününün ardından (elbette ki telaş ve gerginlik oldu ne kadar arzu etmesek de, bu ayrı bir yazı konusu, son haftalarda stresliyiz evcek) kaçarcasına çıktık evden Astrid’le. Biraz uzağa park edip yürüyerek konser alanına ulaştık.
Muhteşem orkestranın açılış müziğine kapılmışken bir alkış koptu. Sezen Aksu çıkmış sahneye. Önceki yıl sağ taraftan gelmişti, bu sene sahnenin soluna kurmuşlar kulisi. Ben onu fark ettiğimde kadın tam ortadaydı, hani şu PKK bayrağına benzetilen elbisesi ile. Oysa ilgisi bile yoktu ve ipekten çok şık bir elbiseydi.
2015, Bodrum |
Kendisinin de ifade ettiği gibi her zamankinden farklı bir repertuar hazırlamıştı. Müslüm Gürses’le (Türkiye’de yetişen nadir gerçek sanatçılardan biri olarak bahsetti ondan) düet yaptığı ”Eşref Abi” ve son şarkılarından ”Öptüm” ü ilk kez duydum. Çok bildiğimiz klasik şarkıları azdı ama benim de en ama en çok sevdiğim ve her daraldığımda dinlemeye çalıştığım ”Gidemem”i öyle güzel, öyle yürekten söyledi ki..Bu şarkısı için ”Kendim yazıp da bu kadar sevdiğim ve beni yükselten çok az şarkım var” ve ”Aslında hepimizin hikayesi” dedi. Şu sözlerdeki güzelliğe bakar mısınız?
Bazen daha fazladır her şey
Bir eşikten atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır anlam
O zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut
Ya da bir kitap oku mutlaka, iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır, bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bir şiirden, bir sözden
Bir melodiden, bir filmden
Geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor
Konser sona erdi ama alkışlar ve ”Sezen, Sezen” tezahüratları bitmeyince geri geldi ve o olağanüstü ”Geçer” parçasını söyledi. Sanıyorum o noktada, öz hakiki Fransız arkadaşım dahil kimse gözyaşlarını tutamadı ayrıca benim için harika bir sürpriz oldu bu ; çünkü en bunaldığım, ” Artık bittim” dediğim zamanlarda bu şarkı bana güç verir. ”Geçer geçer daha öncekiler gibi, bu da geçer, neler neler geçmedi ki..” diye fısıldarken bulurum kendimi.
Ekibini sık sık övdü. Çello çalan Özer isimli beyefendiyi iki kez vurguladı ve dedi ki ” Dünyada pek çok yer gezdim, çok sayıda müzisyenle çalıştım. Bizim topraklarımız kadar imkansızdan mucizeler yaratan başka bir yer görmedim” ve sanıyorum ”Gidemem’in girişinde Özer Arkun (Google böyle söyledi) gerçekten harika bir çello solosu yaptı.
Bayan vokalistlerini sahneye çağırdı, her birini ayrı ayrı övdü . Benim aklımda ismi Sibel olarak kalan vokalistini çok kıskandığını, her pozisyonda şarkı söyleyebilen (pozisyon bir ses deyimiymiş) , olağan dışı bir sesi olduğunu söyledi. Sibel sesini enstrüman gibi kullanarak çok etkileyici bir performans sergiledi, sonrasında çok sevdiğim ” Ben annemi isterim” i seslendirdiler birlikte ki :
”Bir bezden bebem vardı, bohçamda hayallerim,
”Kızlığım yarım kaldı ben annemi isterim” sözlerini hala mırıldanmaktayım..
Aklımda yer eden bazı anlar:
Murathan Mungan’ın adının geçmesi beni mutlu eden anlardan . Onun ismini bile seviyorum.
Masum Değiliz’i ilk başlarda söyledi. Herkes eşlik etti.
”Seni ham yapar bu zilliler” i söyledikten sonra yıllar önce bu şarkıdan dolayı hakkında ”Edepsiz Sezen” başlığının atıldığını söyledi ve ”Ben de az değilmişim” dedi.
İkinci yarının ilk şarkısında piyanoya dayanmışken parmağı ile toz kontrolü yaptı ve ”Biri gelip şunun tozunu alsın. Çok da iyi bir ev hanımıyımdır, içinizdeki kellere söylüyorum bunu ” dedi. Kel erkekleri çok çekici bulurmuş ve çocukken aşık olduğu ilk adam Yul Brynner imiş.
İlk elbisede göğüs dekoltesinden rahatsız oldu ve Çengelli iğne taktırdı. ”Böyle de namusluyum. Namus işte bu demektir. Dürüstlük vs önemli değil ” diyerek güzel bir noktaya parmak bastı.
İkinci yarıda yüksek topuklu şık bir bot giymişti, bacak bacak üstüne atınca herkesin ”Ooooo” cekmesi üzerine ”Bir bacaklık işiniz var erkekler. Bu ülkeyi nasıl koruyacaksınız ” dedi. ”Sıradan bir bacak değil ama” cevabı gelince ”Ben çok sıradan, basit biriyim. Sadece Tanrı bana büyük bir hediye verdi ve Sezen Aksu oldum” dedi.
Bu kadar çok sevilmesinde içtenliği ve hazırcevaplığı çok önemli bana kalırsa. Küçükken hep sokakta olduğunu babasının ”Onun adı Sezen, kapı kapı gezen” diye şarkı söylediğini ,kızının evlenemeyeceğini ima ettiğini anlattı ve ”dört koca aldım naber” diyerek hepimizi gülümsetti.
Özetle bulunduğunuz şehre gelirse parayı pulu boş verin ve Sezen’i canlı dinleyin. Benim kadar keyif alır mısınız bilmiyorum ama ölmeden önce yapılacaklar listesine konmayı kesinlikle hak ediyor Sezen Aksu…