Böyle saydığıma bakmayın, Efes’de Eren uyuyordu ve babası onunla arabada kalarak bize büyük bir iyilik yaptı; zira Efes sahiden de bir kent büyüklüğündeymiş! Eren gibi her taşın altına bakmak isteyen 26 aylık kıpır kıpır bir çocuk ile o dev kent bitmezdi.
Temmuzdan beri Bodrum’dan ayrılmadık. Beş yaş altı bebe ile yatılı misafirlik eziyetini bilmem mi? Elbette bilirim amma velakin içim daraldı haftalardır. Asfalta yapışmış sakız gibi uzayan ev dekorasyonu mevzusu, kararsızlık, bütçe hesapları, planla(yama)malar, projeler..Sonuç: Sıfır!
Düştük yola kaçarcasına..Önce bir Şirince’yi görelim dedik, Efes zaten hemen bitişikteymiş, oraya da uğramadan olmaz tabi. Gece İzmir’de kalacağız. Eşi dostu göreceğiz, İkea’yı tavaf edeceğiz. Plan kaba taslak bu. Biz bir işe kalkışınca pek bir esnek oluyoruz. Yanımızdaki adam gidelim derse gidip duralım derse duruyoruz. Kesin bir rotamız olmuyor (Ay, neden acaba?)
şirince |
Şirince 21 aralık 2012’de kopacak kıyamet nedeniyle epey gündem olmuştu. Şaraplarının meşhur olduğu dışında bir şey bilmiyorduk. Yolumuzun üzerinde olunca ”Görmedik demeyelim” hissiyatı ile uğrayıverdik.
Bana sorarsanız, küçük çocukla gidilecek bir yer değil. Çocuksuz da gidilecek bir yer değil. Ancak metropol insanlarına iyi gelebilir. Üstteki resimdeki manzarayı uzaktan görüyorsunuz. Bu evlerin olduğu sokaklara giremedik. Bebek arabası ile gitmek mümkün olmadı. Asıl Şirince oradaydı bence. Turist kullanımına açık olan sokaklarda ise satıcıdan başka bir şey yok. Bodrum sahillerini işgal eden dükkanlar gibi Şirince’de de iç içe onlarcası sıralanmış. İnsana fenalık geliyor. Kazıklama turizminden nasibini almış küçücük köy. Bir yeri de mahvetmeyin, bir yerde de nefes alalım yahu. Alış veriş yapacaksam niye köye gideyim? Koyarsın bir tane hadi bilemedin üç tane şık, büyük dükkan, alırsın üreticiden ürününü satarsın. Nereye gitsek magnetçi, lifçi ,ıvır zıvırcı. Ülkece 1 milyoncu dükkanına döndük.
Herkes bizim gibi düşünüp yollara dökülmüştü, hava pek güzeldi, iğne atsan yere düşmüyordu. Park yeri bulmak ne mümkün? Yol kenarında otoparkı olan Hanımağa’nın yeri isimli sevimli bir mekan ilişti gözümüze, durduk . Malesef servis vasattı ve sabah 11’de yüksek sesle Demet Akalın, Gülşen vb. çalıyorlardı. Uyarmama rağmen kapatmayıp sesi biraz azalttılar sadece.
Şirince’nin taşlı, dik yolları bebek arabası ile çıkmak için uygunsuz. Üç yetişkin, üç çocuk ite kaka kiliseye kadar çıktık (Çoğunlukla Emre pusette, Eren kucaktaydı). Yükseklerde çok sevimli kafeler, restoranlar vardı. Fazla oyalanmadan Efes yoluna düştük.
”Efes, MÖ 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender’in generallerinden Lisimahos tarafından MÖ 300 yıllarında kurulmuştur
Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır. Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1,5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir.” (Kaynak: Vikipedi)
1.5 kilometrelik yol |
Tümüyle mermerden yapılmış ilk kent olan Efes’te dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Artemis Tapınağı’nın yer aldığını biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, az önce Vikipedi‘den öğrendim:) Sekiz kilometrelik alana yayılan antik kente giderseniz yanınızda nakit 100 lira, ayağınızda çok rahat yürüyüs ayakkabıları olsun. Çünkü sesli rehberlik hizmeti var ama makinelerin çalınmaması için 100 lira depozito alıyorlar ve çıkışta geri veriyorlar paranızı. Bol bol vakit ayrılacak, olağanüstü bir yer. Tez zamanda çocuksuz gitmeye niyetliyim. Müzekart alıyorsunuz 30 liraya ayrıca. İki giriş var, aşağıdaki girişe park edip faytonla üst girişe gitmek ve 1800 metrelik parkuru tek sefer yürümek mantıklı. Fayton Yedi Uyurlar mağarasında 15 dakika duruyor , ben mağaraya çok benzetemedim, daha çok efes antik kentinden kalıntılar gibi geldi bana Yedi Uyurlar.
Celcus kütüphanesi |
Tadı damağımda kalan Efes’den sonra İzmir’e gittik. Ta Siverek’den tanıştığımız pek sevgili dostumuza misafir olduk. Büyükşehir havasını özlediğimi sadece kocaman, çok şık vitrinleri olan bir caddeden arabyla geçerken ve ertesi gün çaya gittiğimiz , yine Siverek’den kalan arkadaşım Anıl’ın ikram ettiği Joceylne pastasını yerken hissettim.
dışındaki pembelik nefis badem ezmesinden geliyor |
Gitmişken İkea’ya uğradık. Eren uyuyordu. Önce ben hızlıca kafamdaki ürünleri görmeye çıktım. Sonra Mustafa gitti baktı. Yarım saatte çıktık İkea’dan. İzmir’in yarısı oradaydı. Kımıl kımıl insan seli ve trafik berbattı.
Çocuklar dışarıdaki oyun alanında takıldı, sırayla bekledik başlarında. Onlar iyice eğlendi.
Geç olmasına rağmen bir gece daha kalmadık. ”Evcağazım evcağazım, sen bilirsin halcağazım” diyerek gece 01:00 gibi yuvamıza kavuştuk. Açtık kaloriferi, sıcak sıcak uyuduk.
TÜM YORUMLAR
Hayata bak be ne kadar yoğun 🙂 Bu arada gittiğiniz yerleri böyle açıklamanız süper ötesi olmuş çok beğendim. Yazılarınızı takip edeceğim haberiniz olsun. Sevgilerimle. (Ha bu arada sıradışı birine benziyorsunuz. Nereden mi çıkardım? Herkes gibi sıradan birisiyim diyen herkes deli çıktı 🙂
Uzun zamandır okuduğum en gülümseten yorum bu oldu Samet. Teşekkürler. Hoşgeldin 🙂