Gümüşlük, 14 temmuz |
Yazın ve senenin yarısını bitirdik.
Şu ana kadar oldukça hareketli bir yıl oldu. Çok önemli bir adım atarak işimi değiştirdim; neredeyse tüm yaşantımızı değiştiriyorduk. Kısmet Ege’deymiş, Bodrum’da yaşamaya devam..
İstanbul, İzmit, Sakarya, Paris, Hatay ve Düzce’ye gittik geldik. Seçim geçti ve 25 haziran itibariyle kamuda çalışan ve kedisi olan bir kadın oldum.
Kedili hayata alışmaya ve sevmeye başladım. İlk günlerde çiş-kaka kokusu tüm gün burnumda gibiydi. Şimdilerde Zack’in hareketleri , bedenindeki müthiş esneklik, dikkat, bebek gibi patilerini yüzüne kapatıp uyuması çok hoş.
Çocuklar hayatın en somut ve canlı gerçeği olarak yanıbaşımızdalar. Belki bir on yıl daha. Yaz için bir planımız olmadı. Emre evde, Ecem’le. Çoğunlukla ekran karşısında. Eren’i okula götürüyorum ama arada fire veriyor illa ki. Hasta oluyor, gitmek istemiyor vs.
Nasılım? Dinginim. Kendimi tanımlama- başkalarının beni nasıl tanımladığını dert etme çabasına ara ara boşverebiliyorum. Ben benim işte. Şöyleyim böyleyim diye ha gayret varlığımıza şekil vermenin ”Ben farklıyım, özelim” demeye çalışmak olduğunu fark ediyorum. Kimse farklı değil. Herkes aynı. İnsan. Özel olduğun iddiası yaşamın geçip gittiğini unutturuyor bize. Evet, büyük laflar ediyorum yine. İyiyim özetle.
Okuma hızım düşük. Yeni bir şeyler okuyasım pek yok. Tanpınar, Tomris Uyar, Çehov, Mario Vargos okumak istiyorum. Eskileri okuyorum döne döne. Cihan Aktaş, Mahir Ünsal, Barış Bıçakçı. Masumiyet Müzesini okudum bir daha. Gene Kemal ve Füsun’a girişesim geldi. Ağustosta nefis bir atölye var Pelin Özer’in, malesef burda olmayacağım.
Ev işleri yüzünden bir gerginlik yaşadık evdekilerle, geçti bitti. Şimdi daha çok iş bölümü var.
Teyze kızım ve çok değerli bir dostum ziyaret etti evimizi bu yaz. Ne iyi geldiler bize. Eski dostların kıymeti yaş ilerledikçe anlaşılıyor.
Letgo’da ürün sattım iki tane. Çok kolay bir uygulama. Küçülen ne kadar ayakkabı varsa elden çıkarmalı beş-on liraya. Evde sadeleşme işi bitecek gibi değil.
Bayramda Hatay’da olacağız. Hem de ilk kez arabayla gidip geleceğiz. 12 ağustos Sertab ve 31 ağustos Yıldız Tilbe konserlerine gitmeye niyet ettim. Rubato’yu canlı dinledim geçen hafta, harikaydı. İşte böylece yaz bitmiş olacak. Vay be! Şaka gibi.
Görüşmek üzere sevgili blog.
Not: Platon’u okuyan tatlı Eren. Sünger Bob’daki planktonu biliyormuş çünkü.
TÜM YORUMLAR
Bir gün bende deniz kıyısında yaşayacağım Allah ömür verirse. Kedili yaşam bana ters.:)