İlk durak Salda gölü. Gerçekten de uzaktan görünüm Maldivler ayarında. Bir heves kenarına kadar gittik. Emre yüzdü. Ecem tek başına girmek istemedi. Tabanı kil olduğu için ayakları batttı ve tedirgin oldu. Birçok kişi sudan çıkardığı kili vücuduna sürüyordu. Ecem’e eşlik edeyim derken suya gömülüverdim. Çocuklara her türden yedek almıştım, kendime de bir tişört ama şort yoktu yanımda. Göl kenarındaki derme çatma dükkanların birinden nedense kırmızı-mavi çizgili penye bir şort alarak asla bir instagram gızı olamayacağımı bir kez daha anlamış oldum. Tüm günü öyle geçirdim. Eşimin tişörtü de Eren’in kafasından akan kanlarla güzelce lekelenmişti.
Salda kenarında olsun, Kuyucak’da olsun beni çok rahatsız eden bir ”gecekondu havası” var. Bir tür olmamışlık. Konteynerlerden çatılmış kafeler, bol bol plastik, çin işi magnetler, içine azıcık mor gıda boyası konmuş dondurmalar, pek ucuz duran mor kolonyalar vb. Kadınlar lavantadan taç örüyordu , çok hoştu , aldık birkaç tane. Kapı-duvar süsü olur diye ama kurudukça boncuk boncuk döküldü.
9 temmuz 13. evlilik yıl dönümümüzdü. Ecem’in yakaladığı bu kare sembolü olsun 13 yılın. Eksiklerle (kanlı tişört- çizgili şort, ha bire mızmızlanan çocuklar) , anlaşmazlıklarla, huysuzluklarla (genellikle benim) gölgelenen anlar oluyor ama yol arkadaşıyız biz. Aynı yolun yolcusuyuz. Ben bazen önden gitmek istiyorum, kimseyi beklememek..Kimsenin adımlarına ayak uydurmamak..Kısa bir süre sonra anlıyorum ki yorulunca yaslanacak bir beden, sıkılınca bir nefes, üzülünce bir omuz olmadan yol yürünmüyor. İsterse cennet gibi manzaralar olsun kenarlarda. Yol dediğin, arkadaş istiyor. Anlatmak ve dinlemek istiyor. O ise bunları büyük bir zarafetle ve sanki çok kolaymış gibi yapıyor. Şükürler olsun.
Dönüşte akşam yemeği tantanası, Eren’in hala kan sızan yarası, yorgunluk, güzel bir şeyi bitirip uzunca bir süre için rutine döndüğünü bilmek gibi nedenlerle içime tuhaf bir keder çöreklendi ve sessizce geldim eve kadar. Emre bu aralar benim ruh halimi çok rahat anlıyor. ”Gene daldın anne, ne düşünüyorsun” diye soruyor. Birkaç kez laf attı bana , nasıl anlatırsın bunları çocuğa? Öyle işte oğlum, hayat..Bir gün belki burada yazdığım her şeyi okursun. Yetişkin olmak herkese göre değil yavrum. Bazıları zaruret denen şeyleri bir türlü kabullenemiyor. Hayal dünyasında yaşıyor mu demeli? Gerçekler için fazla dayanıksız mı? Hayat adamı olamamak mı? Annen de onlardan işte…