Yaşadığım Şehirlerden Bana Ne kaldı?

Aralık 25, 2019
249
Views

Kastamonu Taşköprü

Eşimin tayini Alatarla sağlık ocağına çıkınca haritaya bakıp Kastamonu’yu bulmuştum:) Bir kez ev bakmaya diye gittik. Acaba eşimle orada mı buluştuk? Unuttum şimdi. Tamamen şansımızın yaver gitmesi ve tıpkı Bodrum’da olduğu gibi önümüze düşüp bize ev arayan acar bir abla sayesinde sıfır bir daire tutup dönmüştük. Ev sahiplerimiz ne hoş insanlardı. Bize ev hediyesi olarak getirdikleri çelik çaydanlığı hala kullanıyorum.

Bir kez daha gittik; çeyiz götürdük. Dolapları, yatak odasını yerleştirdik. Sadece görümcem mi vardı? Yoksa kayınvalidelerin gelip de yerel bir mağazadan sıradan bir koltuk takımı ve yatak odası takımı almamız bir önceki seferde miydi?

9 temmuz 2005’de düğünümüz yapıldıktan 3-4 gün sonra otobüsle gittik Taşköprü’ye. Göreve yeni başlamış iki pratisyen doktor olarak, parasız da değilken neden balayına gitmemiştik? Hayat işte, o zamanki ruh halimiz uygun değildi herhalde.

Perdeleri yoktu yeni evimizin. Duvarları boş. Bir soğukluk, ıssızlık var ki sorma gitsin. Her şeye benziyordu ama yeni gelin evine benzemiyordu. Çok da dert etmemiştik. Değil mi ki evlenmişiz, 2001’den 2005’e kadar kavga gürültü devam eden ilişkimizi birçok şeye rağmen evlilikle sonlandırmışız.

Taşköprü’den neler anımsıyorum? Bol bol sarımsak. Yeşillik. Pek abartılan ama nedense iyi yapılmışına denk gelemediğimiz kuyu kebabı. Üst komşum Filiz. Minik kızı. Evimizin çok iyi ısınması. Kısa bir süre sonra aldığımız ilk arabamız: Peugeot 206. 1 saat ötede görev yapan Metin ve Fatma’lara gidişimiz. Onların ilk çocuklarının yeni doğan halleri.

Kastamonu-Taşköprü yolu. O yolda hep dinlediğimiz Hüsnü ve Söz vermiş şarkılar albümü

Bir keresinde yine Taşköprü’ye dönerken rastgele bir restorana girmiştik ve yanan bir şömine ile karşılaşıp ne sevinmiştik.

Babam ve Oğlum’u, Karagöz Hacivat Neden Öldürüldü’yü Kastamonu’da bir AVM’nin sinemasında izlemiştik.

Kastamonu’ya giderdik hafta sonları. Yolda Ilgaz dağlarının heybetli ağaçlarını görmeyi çok severdim. Nasrullah meydanı ve camisi kaldı bir tek aklımda. Saat Kulesi ve Kastamonu Kalesi ‘ne gitmiş olmalıyız ama hatırlamıyorum.

İlk taşındığımız günlerde bir keresinde çok şiddetli bir yağmura yakalanmıştık. İç çamaşırlarımıza kadar ıslanmıştık.

Akıllı telefonlar ve internet ya yoktu ya erişim azdı. Sosyal medya daha doğmamıştı bizim için. Şimdi bakıyorum da gezilecek yerlerin hiç birine gitmemişiz.

Adli nöbet korkusuydu Taşköprü. TUS kabusuydu. Yeni evli olmak, çocuksuz olmak, uzun pazar kahvaltılarına eşlik eden gazete ve Sünger Bob’du. İlk ev hanımlığı facialarıydı. Gençlikti. Çok genç olmaktı. Bir çok şeyin ilk kez yapıldığı yerdi.

İstanbul

Asistanlık. Gözümüzde onca büyüttüğümüz Çapa Tıp Fakültesi’nin harabe hali. Temel bilimler asistanı olduğumu, kalan meslek hayatımda hasta-reçete-tedavi kelimelerini kullanmayacağımı kabul etme süreci. Dinozor öğretim görevlileri. Yeniliğe sıfır tahammül.

2011’mi?

Hala süren arkadaşlıkların temellerinin atılması. (Sadece bir kişi ile düzenli görüşüyorum). Teyzemin kızı ile komşu olmanın dayanılmaz hafifliği. Onların evinde geçen onlarca saat. Kahvaltı-yemek sofraları.

Gebelik ve annelikle tanışmak. Ezberimin sonsuza dek bozulması. Sorgular sorgular. 2010’da bloga başlayış. Emre’nin olağanüstü varlığı ile şekil değiştiren ben. Eşimin başka bir şehre gidişi. Karanlık dönem. Yazılamayan tez. Verilemeyen sınav. Kabus.

Sosyal medyanın hayatımızı istila etmediği yıllarda, facebooka koyduğum İstanbul fonlu nadir resimlerden biri

Ama İstanbul. Ah İstanbul. Romanlardan filmlerden sevdiğim istanbul’da çocuksuz olduğum 4 yıl boyunca her fırsatta Taksim’e, Sultanahmet’e, Ortaköy’e gitmiş olduğuma şimdi çok memnunum, Beyoğlu Markiz, The Marmara’nın giriş katındaki Kitchenette, Nuruosmaniye, Beyazıt..Şükür hepsinde gezdim tozdum. Hala severim, İstanbul benim için büyüsünü kaybetmemiştir.

İlk evimizi İstanbul’da aldık. Kredi belasına da orda bulaştık.

Arkama bakmadan Urfa’ya kaçtım sonra.

Urfa-Siverek

Tez sürecim 3 ocakta bitti; 6 ocakta Siverek’deydim. Eşimle uzman hekim olarak ilk görev yerimiz. Uzmanlıktaki ilk tecrübeler, sudan çıkmış balık hallleri. 20 yıllık teknisyenlere işleri teslim edebilmenin rahatlığıdır Siverek.

5 yıllık İstanbul kaosundan sonra uçsuz bucaksız düzlükler, taşlı taşlı tarlalar, ucuzluk ama nasıl ucuzluk?

2012

Komşu rahatlığıdır Siverek. Karşı dairemizdeki Ayfer Abla ve Helin’in hep açık kapısıdır. Emre’yle ilgilenmeleridir. Esnafın saygılı tavrıdır ama içten içe hissedilen yabancılıktır aynı zamanda.

Mardin’e ve Hatay’a gidebilmektir. Büyülü bir coğrafyada olmaktır. Kardeşimin taa Almanya’dan, hem de 25 kilo vermiş olarak gelmesidir. İlk ve belki de son kez birlikte bir şehri keşfetmektir. Yemek içmek, şaşırmak, sırları paylaşmaktır. Ah Elvan ah..

Emre’yi uyutmak için yapılan kilometrelerdir Siverek. İkinci gebeliktir. Yarı deli yarı akıllı bir haldir Urfa’dan bana kalan.

2020’ye 5 gün kala açtık mı yine tozlu defterleri? Olduk mu buruş yemiş gibi?

Sağol varol hayat. Gün görmedik demek haksızlık olur ama bakıyorum da hep bir arayış ve bulamayış sanki benim hayatım. Hiçbir yere, şehre, role yerleşememek. Yeni evliyken de kafam-ruhum allak bullaktı, şimdi de.

Geriye kalan bu; kendini olduğu gibi görmek.

TÜM YORUMLAR

  • Çok net bir özet geçmiş parantezleri bizim doldurmamıza müsaade etmişsiniz. Tebrik ederim. Belki sayısalcı kafası da budur. Net olmak. Her ne kadar öyle olmadığınızı söyleseniz de yazı diline farklı yansımış. Şimdi sizin yazdığınızı okurken acaba ben de böyle bir özet geçsem nasıl olur diye düşündüm. Kafam allak bullak ,hedefe yönelemiyorum. Yapmayı deneyeceğim.İyi seneler

    Blue agenda Aralık 25, 2019 10:00 pm Cevapla
    • Size de iyi seneler:)

      Taşköprü o kadar uzadı ki, Urfa ve İstanbul’u biraz kısa kestim. Net olduğumu söylemeniz güzel, yazı diline öyle yansıttığım yerinde bir tespit olmuş. Teşekkür ederim.

      Aydınlık Yüz Aralık 26, 2019 11:48 am Cevapla
  • Kastamonu’nu çok seveceğimi düşünerek gitmiştim ama özellikle lokantada çalışan gencin bıkkınlığıyla hayalim yıkılmıştı. Burada nereleri gezebiliriz diye sormuştuk. Kız geldiğiniz arabaya binin geri dönün demişti. 🙂 Bir de etliekmek tavsiye ettiler ki faciaydı…

    Ortaköy ise mükemmel bir yer. Hele Beşiktaş’ın stadı var ki of of…

    Abdullah Aralık 28, 2019 10:08 pm Cevapla
    • Kız baya bunalmış demek ki:) Biz ordayken internet kullanımı bu kadar yaygın değildi, olsaydı fellik fellik gezermişim.
      Ortaköy çok şükür, büyüsünü kaybetmedi

      Aydınlık Yüz Aralık 31, 2019 3:45 pm Cevapla
  • Ne kadar güzel yazmışsınız, yeni gördüm bu yazınızı.

    Serpil Kasım 29, 2022 10:24 pm Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir