6 şubat depremi, Blogger Kitap Kulübünün şubat ayı kitabını araya kaynatmış olabilir ama sorumluluk sahibi bir öğrenci olarak ödevimi yaptım; üstelik mart kitabını (Veba Geceleri) önceden okumuşum .
Bu kitabı Yüreğimin İklimi blogunun sahibi seçmiş ve çok kapsamlı bir yazı yazmış kitapla ilgili. Bir sürü de alıntı yapmış. Tek tek, elle yazdıysa tebrik ediyorum kendisini, epeyce uzun olmuş.
Ben alıntılardan değil de kitabın bende uyandırdığı hislerden bahsedeceğim.
Sıkılarak okudum; 1980’lerde Berlin’de yaşıyormuş Tezer Hanım. Gazete ve dergilere yazdığı sanat yazılarından oluşuyor kitap ve pek de ilgi çekici değil. 45 yıl öncenin filmleri, Almanyası, festivalleri arada Türk insanı ile ilgili yazılar vb. Okumasam da olurdu. Tezer Hanım’a özel bir ilginiz varsa belki dikkatinizi çekebilir.
Bu sıkıntının önemli bir nedeni de Tezer Hanımı birçok açıdan kendime benzetmem oldu. O da ev olgusundan hoşlanmayan, hayatı sokaklarda aramak isteyen biriymiş. Erden Kıral‘la 13 yıl evli kalan ve bir kızı olan yazar sanki bir şeylerin içine sıkışmış, çıkamamış ve çırpınıp durmuş. Berlin ve Zürih’te de mutlu olamamış. Hayranı olduğu Pavese, Zweig, Kafka gibi ölümü yaşamdan daha anlamlı bulan Tezer Özlü gencecik yaşta ölüp gitmiş.
Nur Sürer’in seslendirmesiyle 10 dakikalık bir Tezer Özlü belgeseli buldum:
Çocukluğun Soğuk Geceleri’ni de alalı çok olmuştu ama elim varmıyordu. Şimdi, yarım saatte okudum ve içim nasıl da acıdı bu kadına. İyi ki köyde büyümüşüm, hastanelere doktorlara ulaşmak zordu o yıllarda. Zavallı kızcağızın akıl hastanelerinde yaşadıkları beni çok üzdü. 60’lı 70’li yıllarda hastaların dövüldüğü, tecavüze uğradığı, elektroşokun sıradan bir tedavi yöntemi olduğu o korkunç günleri genç bir kadın olarak yaşamış. Of ki ne of.
”Bu kapıların ardına bir kez daha dönmeyeceğimi biliyorum. Direnmeliyim. Beni iyileştiren ne şok ne de ilaçlar. Beni iyileştiren bu kliniklere bir kez daha kilitlenme olasılığının verdiği büyük ve derin korku.” s.56
” …bu adamla, beni doktor ve kliniklerin eline bırakmasın diye evlendim. Evlenirken ondan tek isteğim bu oldu. Hastalanırsam evde kalmak, plaklarımla, kitaplarımla, sevdiğim bir iki eşyayla olmak ve çay içebilmek istiyordum.” ( Erden Kıral’ı kast ediyor)
” Bu evlerin her yanı eşyalarla yığılı. Her şey bir köşeye tıkıştırılmış.” s.11
” Babamla annem arasında hiçbir sıcaklık, hiçbir sevgi yok gibi. Annem onu erkek olarak hiç sevmediğini her davranışıyla belli ediyor. Bütün küçük burjuvalar gibi, sorumlulukların zorunluluğu ile bağlılar birbirlerine. Her sabah ve her gece öylesine sevgisiz ki.” s.11
1962 – 1963 yıllarında otostopla Avrupa’ yı gezer. Son durağı olan Paris’ te Adalet Ağaoğlu’ nun kardeşi tiyatrocu yazar Güner Sümer’le tanışır. Tezer Özlü başka bir adamdan gebedir. Nerede okuduğumu hatırlayamıyorum fakat küçük yaştan itibaren aslında her insan evladının merakla kalkıştığı cinsel oyunları anlattığı için ailesinden tepkiler aldığını okumuştum. Abisi de kardeşi de edebiyatla haşır neşir olan Tezer Özlü pek çok kadın gibi içindeki yaşama sevincini ve coşkuyu akıtacak bir mecra bulamamış, serseri mayın gibi oradan oraya (bir erkekten başkasına aynı zamanda) sekerken yorulmuş, tükenmiş ve acılaşmış biri benim nazarımda. Leyla Erbil’le mektuplaşmalarını da okumak isterim.
“Çocuğumu aldırdığım gün, bana kırmızı karanfiller getirdi. Sabaha dek elimi tuttu. Demek, onun için büyük bir sevgiyim. Böylesi bir sevgiye gereksinim duyuyor muyum? Hayır. Yalnızca bir erkeğe gereksinme duyuyorum. Üç, dört yaşımdan beri bir erkeğe gereksinme duyuyorum ve artık yanımda bir erkek olmadan uyuyamıyorum. Bu adamla yatınca eksiksiz bir boşalma duyuyorum ama sonunda salt bir boşluk… Bir anda karamsarlığa düşüyor, mutsuzlukla baş başa kalıyorum. Sevişme yolculuğu, çoşkusu; ölüm isteğiyle bitiyor. Bunun için ondan kaçmalıyım.”
Keşke şubat kitabımız Çocukluğun Soğuk Geceleri olsaymış. Keşke bu kadar erken göçmeseymiş Tezer Özlü. Kim bilir neler yazardı? Nasıl bakardı geçmiş yıllarına?
Hazin ve yarım kalmış bir hikaye onunkisi; yüzlercesi gibi.
TÜM YORUMLAR
Tezer Özlü’nün fanatik bir hayran kitlesi vardı. Edebiyatını sevmem ama bir kadın olarak üzer beni yaşadıkları. ÇocukluğunSoğuk Geceleri içimi üşüten bir kitaptır ismi gibi. Pazar geceleriyle ilgili yazdıkları bana da çocukluğumun o sıkıntılı pazarlarını anımsatır. Bir dönem Güner Sümer ile evli kalmıştı, çok sürmedi evlilikleri. Güner Sümer adalet Ağaoğlu’nun kardeşi ya, gelin-görümce pek geçinebilen tipler değillermiş. Hatta Adalet Ağaoğlu bir kitabında (Göç Temizliği olabilir ama emin değilim) biraz çekiştirir Tezer Özlü’yü. Bakın size dedikodu verdim :)))
Oooo, edebiyat dünyasında dedikodu 🙂
O yıllarda herkese ”rahatsızlık” veren bir kadın olsa gerek. Kalıpların dışında, cinsellik konusunda oldukça serbest, hem arzulanan hem korkulan bir kadın tiplemesi. Kadınlara hep üzülüceğiz, başka yolu yok galiba Leylak Dalı.
Katılım için sağolun. Kitabın Arka kapak yazısı hariç hepsini ben yazdım, sadece bunu değil tüm kitaplara aynı işlemi yaparım. Tezer Özlü kitabını, okuma kulübünün sahibi benim adıma seçmişti.
Sevgiler
Öyle mi? Sayenizde Tezer Özlü hakkında sadece fikrim değil bilgim de oldu. Teşekkürler.