Pazartesiden beri yine ”Ortadoğu’da Danimarka Kafasıyla Yaşamak” ismini koyduğum kronik hastalığımın yeni bir atağı ile mücadele ediyorum. Üstelik konu Emre olduğu için atak oldukça şiddetli, belirtiler zorlayıcı. Tetikleyici unsur pazartesi günü yapılan veli toplantısı. LGS’nin adının bile geçmediği, müdür ve 2 ana branş öğretmeninin sadece şikayet ettiği, tipik bir devlet kurumu tavrı olarak sorumluları hep başka yerlerde aradığı toplantının ardından 5 gündür kömür yemiş tavuk gibi kara kara düşünüyoruz.
Özel okullar seneye tarifeyi 200 binden başlatacak, devlet lisesi seçeneği Bodrum dışına gitmeyi göze almadıkça yok. Yedi yıl daha (dört yılı iki çocuk olarak) özel okullarda çocuk okutacağız; durum bu. O kadar eğitimli, akıllı başlı insan yemeyip içmeyip bu kurumlara para ödüyorsa vardır bir bildikleri demediğim için şimdi çok üzgünüm ve kendimi de suçluyorum. (Analık= Suçluluk)
İki özel okulla görüştük; içimize çok sinende maalesef kontenjan yok. Diğeri için hiç vakit kaybetmeden süreci başlatmak lazım. Kurduğumuz düzen; servis, memnun olduğu yemekçi abla, Eren’le birlikte olma, beraber gitme gelme hepsinin bitecek olması beni çok sarsıyor. Üstelik 5 ay sonra bu okulla da vedalaşacak.
Bu seneye kadar kaçmak kolaydı yazılı vs dert etmiyorduk, dinlediği kadarıyla idare edip gidiyordu. Not ortalaması da yüksekti fakat bu yıl Türk eğitim sisteminin betondan oluşmuş gerçek yüzüne bodoslama çarpmaktan kaçamadık. LGS bir yana , oğlum ortaokulu bitirecek ve zayıf bir alt yapı ile liseye başlayacak korkusu sardı beni.
Bu satırları tecrübeli anneler görmüş geçirmiş bir gülümseme ile okuyordur . Çocuğu ortaokula başlamayanları da ben uyarıyorum: Sürüden ayrılmayın. Etrafınıza iyice bakın; realist ve geleceğe dönük yaşayan – hep paradan bahseden, birikim yapan, bir şeyleri bedavaya getiren- bir ebeveyn bulun ve o ne yapıyorsa siz de onu yapın. Onun çocuğu hangi okula gidiyorsa siz de oraya göndermeye çalışın. Hayalperestliğin özellikle okul konusunda hiç gereği yokmuş.
Başka diyeceğim yok sayın yargıç.
TÜM YORUMLAR
Söz ederken 2023 Eğitim- Öğretim Yılı diyoruz. Ancak sınamak, denemek, ölçmek gerek. Bu yıl öğrenciler ne kadar eğitildiler, neler kazandılar, neleri nasıl öğrendiler, bu bilgilerin ne kadarı kalıcı oldu. Çok eskilerden bir şiirden dizeler geliyor aklıma:” Bana sual sorma, cevap müşküldür/ Her sırı ben sana açamam hocam! ”
Yıllardır toplu sınavlarda başarı ortalaması en düşük iki ders Fen Bilgisi ve Matematik. Ama yıllardır bu sonuçlar giderek daha kötüye gitti. Okul birincisi olarak mezun olan çocuklar bile bazen genel sınavlarda çok çok düşük puanlar alıyorlar. Sağlıklı bir Ölçme- Değerlendirme sistemimiz yok. Çocuklara özellikle okuduğunu anlama, anladığını aktarabilme, düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak ifade edebilme becerilerinin kazandırılması lazım. Sınavlarda paragraf sorularında çok başarısızlar. Denetim sistemi kaldırıldı. Öğretmen de planlı- programlı yol göstericilerden yoksun.
Çocuklar düşünmeden ezberlemeye alışıyorlar. Oysa düşündürmek, soru sormaya alıştırmak, okuma sevgisi kazandırmak, başarma zevkini tattırmak… Yapılacak öyle çok şey var ki. Umutsuzluğa kapılmadan, çocukları bunaltmadan yönlendirmek, yardımcı olabilmek…
Kolay gelsin. Yolunuz uzun, işini zor ama pes etmeyin lütfen.
Her yazdığına yorum yazmak değil saatlerce oturup o konu hakkında konuşmak istiyorum. Sevinçlerimiz kaygılarımız hayatlarımız benzer olduğundan olabilir. Şu okul konusunu da bitiremedik konuşalım biraz daha.
Henüz o yaşlara gelmediyse de benim çocuğum iş yerindeki arkadaşlarımın çocukları şu sıralar bu döngü içerisindeler… Allah yardımcınız olsun dilerim.