2024’e 25 gün kalmış. Ne haftanın ne ayın ne yılın farkındayız artık, 2019 sonlarında ne olduysa oldu, 4 yıldır uyanıp da kendimize gelemedik . Aklım başımda değil, hiçbir şeye yetişemiyorum, Aramam gereken insanları arayamıyorum; hep bir şeyleri/ birilerini ihmal ediyorum, bir şeylere geç kalıyorum hissiyatı içindeyim. İnstagram’ın yarattığı bir şey değil bendeki; oraya gidemedim, beni çağırmadılar vs değil; tam olarak kuru otlar filmindeki gibi; kış çok uzun sürdü. Çok bekledim, çok beklettim, çok oyalandım, bundan sonra uğraşsam da olmaz hissi. Çabalamaya değmez, ne yaparsam yapayım fark etmez umutsuzluğu.
13 yıldır blog yazıyorum, 13 yıldır evimi toplayıp istediğim hale getiremedim.
30’lu yaşların başındayken hala umudu oluyor insanın ve sağlam mazeretleri. Tayinler, doğumlar, emzirmeler, delice uykusuzluk . Peki ya şimdi? Son birkaç yıldır bunlar yok ama yine olmuyor. Yapamıyorum. Bütün enerjimi düşünerek harcamışım gibi. İkea’dan zar zor seçtiğim dört sandalyeyi eve gelince beğenmedim (oturumu rahat ama sert ve soğuk geldiler) ; beğenmediğimi kabul etmem, sandalyeleri demonte ettirmem, eşime söylemem, paketleyip arabaya yükleyip beş dakika uzaklıktaki mağazaya götürmem 3-4 günüme mal oldu. Ya geri almazlarsa, hangi parçaları nasıl paketleyeceğim vs vs uykularım kaçtı. İade alan görevli bakmadı bile vidasına-puluna, zaten paketleri açıldığı için hediye karta toplam ücreti yükledi geçti. 10 dakikalık işler için onlarca saat harcıyorum. İki adet kitaplık sipariş etmiştim bin bir zahmetle, stokta yoktu bekledim, biri diğerinden daha uzun oldu mecburen, o renk zaten sorunmuş, herkes düz beyaz alıp geçiyormuş. Sonradan onları da iptal ettim. Kala kala elimde bir masa kaldı. Şükür ondan gayet memnunum. Şimdi yine sandalye seçmem lazım ya da üstüne para verip kanepe mi alsam?
Bu mevzuda epeyce paragraf dolduracak kadar sızlanabilirim ama neye yarar? Sonuca bakmak lazım.
Bu ev mevzusu bir anda çözülse hayatımda ne değişir? Çözülmemesi neye hizmet ediyor? Başka sorumluluklardan bu sayede mi kaçıyorum? Her şeyi anladık da ne oldu? Keşke anlamasaydık. Bu kadar yorgun olmazdım belki o zaman. Eline yüzüne bakılır, durumu kurtaracak seviyede, ortalama eşyalar alıp geçseydim 5 yıl önce ne vardı sanki? Aman öyle olsun aman böyle olsun derken sonuç hem sıfır hem koca bir yorgunluk. Neyse ki tesellimiz çok; alışveriş yapabilme lüksüne sahibiz, çocuklarımızla aynı çatı altındayız, sağlıklıyız. Daha ne olsun. Gerisi de bir şekilde hallolur.
Çocuklar hala benim seçtiğim rengarenk pijamaları giyiyorlar. Bu pijamalar da kasım indiriminde pentiden, 1 alana 1 bedava kampanyasından. İsim bile taktılar ” Duolingo pijamaları” . Birlikte History Channel’da Ateşten Doğan, Pawn Stars, Storage Wars gibi çok ilginç şeyler izliyoruz. Hele geçenlerde bir film izledik ki böyle bir güzellik olamaz. Seslendirmeler, diyaloglar, mesajlar on numara beş yıldız. Çocuk filmi görünümlü şahane bir yetişkin filmi aynı zamanda.
Emre ile Savaş Atı’nı okuyoruz. LGS için program yapıp uymaya çalışıyoruz. Hala ”Yapamam ki, anlamıyorum ki” meselesini aşamadık çünkü Emre 5 dk çalışıp 500 soru çözmüş gibi konuyu anlamış olmak istiyor. Eren’in okul formasının kapüşonlu dış parçasını evin içinde kaybettik. Hala arıyorum, bulamadım. Bu sabah Emre’ye rendelenmiş patatesle omlet yaptım ve yedi diye çok sevindim. Eren’e 3 yumurta ile omlet yapıyorum – yumurtalar baya küçük- ve yiyip bitiriyor sabahları. Kedimiz Cingöz ve Ağlak Şakir hep evin içinde, sürekli onlarla mücadele halindeyim.
Dün Güvercinlik’e kahvaltıya gittik, akşam da Zeki Müren Konserine. Mandalina zamanı geldi. Balkona tül sipariş ettim.
Ve böyle irili ufaklı daha neler neler… Gerçekten önemli olanın küçük şeyler olduğunu anladığımız o güzel yaşlardayız.
Şimdiden hepimize mutlu yıllar o zaman.
TÜM YORUMLAR
Musmutlu bir yıl olur umarım. 🙂
Son cümleniz harika: ” Gerçekten önemli olanın küçük şeyler olduğunu anladığımız o güzel yaşlardayız. ” O güzel yaşlarınız, yıllarınız hep sürsün diliyorum.
Sevdiklerinizle birlikte kaliteli zamanlar ve uğraşlarla dopdolu günler, yıllar…
Ne güzel dilekler:) Bilmukabele Makbule Hanım. Teşekkürler okuduğunuz için.
“Çok bekledim, çok beklettim, çok oyalandım, bundan sonra uğraşsam da olmaz hissi. Çabalamaya değmez, ne yaparsam yapayım fark etmez umutsuzluğu”
Bende de hep böyle… Uygulayamadığım ama anladığım çözüm şu ki; “sadece yap”, her neyi yapamıyorsan git, kalk, hareket et ve sadece yap…
Arayamadığında mı şikayetçisin. Birinden başla ara. Spor mu yapamıyorsun, sabah yürüyüşe git. Düşünme, yap!
.
Sevgiler. İyi yıllar şimdiden…
Gerçekten öyle. Yapılabilecek tek şey de o aslında. Hiçbir şey yapamamaktansa en küçük şeyle başlayıp yapmak. Yine de o his, o umutsuzluk öyle taş gibi oturuyor içimde ; anlıyorsun değil mi?