En bilinen yerleri 3 günde bitirince dördüncü gün boşluğa düştük. Uzaktan pek heybetli görünen St. Angelo kilisesine gidip bir tur daha Trastevere’de dolaşalım, favori listemizdeki pizzacı Dar Poeta’ya gidelim dedik. Başımıza gelecekleri bilmeden düştük yollara.
Her sabah kalkıp, ayılıp, soğuk havaya uygun giyinip kuşanıp kahvaltıya gitmek zor gelmeye başlamıştı. Ben sabah insanıyım, en geç 7-8 arasında güne başlamam lazım. Eşim tam tersi, sabahları kolay kolay kendine gelemez. Uyandıktan sonra 2-3 saat onları beklemeye üç gün dayandım. Dördüncü günün sabahı markete gittim. Öyle bizdeki gibi adım başı A101-BİM-ŞOK-Carrefour filan yok. Küçük mahalle bakkalları var. Bizim bünye markete gitmeyi sosyal faaliyet gibi görmeye, peynir alırken çorap ve su bardağı almaya alışmış Evden çıktım; Bu sefer ters istikamete gideyim dedim. 10 dakika yürüyüp birine market sordum. Karşı kaldırıma geçip yürümemi, 5 dk ilerde süpermarket olduğunu söyledi. Karşıya geçtim ve yine eve ters yöne doğru yürümeye başladım fakat birkaç dakika sonra kendimi evin önünde buldum 🙂 Epey şaşırdım. Herhalde karşı tarafa geçince kafam karıştı ve sağa gideceğime sola gittim. Bebek arabası iten bir kadın görünce bilse bilse analar bilir diyip ona sordum ve güzelce tarif etti. Tigre imiş marketin adı; anlamadığımı görünce ”Like tiger” dedi sağolsun. Kuytu bir girişi olan marketi bulup da market arabasını da alınca bana bir ferahlık geldi . Birkaç çeşit peynir, nadir rastladığım yakışıklı görevliye sorarak aldığım hindi salamı, tost ekmeği, nutella, marmelat, makarna ve hatta koca bir paket tuz ile elim kolum dolu eve döndüm.
Yine otobüsle gittiğimiz St. Angelo Kilisesinin civarında epeyce vakit geçirdikten sonra Trastevere otobüsünü beklemek üzere başka bir durağa yürüdük. Tam da güneş vuran tenha bir sokakta yarım saate yakın bekledik, otobüs gelmeyince bir önceki durağa doğru yürümek istedik. Emre beklemekte ısrar etti fakat dinlemedik ve şaşmaz bir kural olarak 50 adım gitmiştik ki beklediğimiz otobüs yanımızdan geçip gitti. Diğer durakta da uzunca bekleyince Emre söylendi, huysuzlandı ve ”Ben yürüyerek giderim” dedi. O arada babası ile de biraz ağız dalaşı oldu ve oğlan bastı gitti. Ben sokağın başından geri döneceğine emindim, eşimin peşinden git demesini pek ciddiye almadım. En fazla 2-3 dakika bekledikten sonra eşim Emre’nin peşinden koşturdu. 10 dk geçti, 15 dk geçti; gelen giden yok. Aradığımda bana demez mi ”Emre yok, bulamadım. ”
O dakikadan sonraki yarım saat boyunca korku, sükunet, Eren’i teselli etmek, eşimi ve Emre’yi aramak (telefonu çalıyor gibi görünüyor ama aslında çalmıyormuş interneti olmadığı için), sinirlenmek, hayatı sorgulamak arasında gittim geldim. Google’dan pizzacının telefonunu bulup aramayı bile denedim; mavi montlu bir çocuk geldi mi diye soracağım aklım sıra. Ülke kodu olmadığı için arama gerçekleşmedi elbette.
Emre gerçekten de GPS’i takip ederek restorana gitmiş ve birinden internetini paylaşmasını rica ederek beni aradı. Sakın kımıldama, baban geliyor deyip Eren’le bir taksiye atladık ve 10 dk içinde restorana ulaştık. Uzun uzun sarıldık ; aslında o da çok korkmuş fakat yarıya kadar gittikten sonra geri dönememiş. Aşırı sinirlenip gerildiğim bu tip durumlarda sessizleşirim ve çok sakin davranıp durumu yok sayarım fakat yüzümden her şey anlaşılır. Gene de pizza söyledik, hiç konuşmadan yiyip kalktık.
O kadar stresten sonra doğru eve gittik. Ben tipik olarak yatıp uyudum. Ertesi sabaha kadar neredeyse hiç konuşmadık. (Olayın kritiğini hala yapmadık) . Dürtüsellik mi ergenlik mi adı her ne ise başımıza ne işler açılacağını az-çok anlamaya başladık.
Ertesi sabah market ürünleriyle güzelce kahvaltımızı edip bu sefer yalnız başımıza yola koyulduk. Roma’da son günümüz olduğu için bir tur daha Trevi civarına gittik. Begüm’ün listesindeki ünlü tiramisucu Pompi ve olmazsa olmaz dondurmacı Giolitti yeme-içme duraklarımız oldu.
Giolitti benim İtalyan ruhu taşıdığını hissettiğim harika bir mekan. Garson gibi garsonlar, zarif sandalyeler, kocaman avizeler ve süslü duvarlarıyla oturup dakikalarca sokağa bakma hevesi uyandıran bir yer. Roma Bileti hesabının sahibi Ahmet Ebcim bir kafede oturup gelene geçene bakmayı ”İtalyan sporu” olarak adlandırıyor; Giolitti’de bu sporun hakkını verdik 🙂
Sonrasında herhangi bir hedefimiz olmadan, serbestçe gezindik. Dükkanlara girdik çıktık, ufak tefek hediyeler aldık. İlk gün gezdiğimiz yerlere daha sakin bir gözle tekrar baktık.
Akşam yakındaki bir restoranda takıldık yine baş başa. Yorgunluğumuzu, geçip giden yılları, çocuklarla değişen nice şeyi konuşmadık; evlilik ilerledikçe konuşmaya duyulan ihtiyaç azalıyor mu nedir?
Ertesi sabah hızlıca toparlandık. Evin temizliği için de bir para ödediğimiz için (Toplam bedelin içinde) sadece yatakları düzelttim, çöpleri tek poşete doldurdum. Bulaşık vs ellemedim.
Otobüsle Termini istasyonuna geldik. Sorarak bir üst kata çıkıp direkt havaalanına giden hızlı treni bulduk. Otomattan bilet aldık (çocuk ücretsiz, yetişkin 14 euro). Bir saatten kısa sürede havaalanına geldik ve epeyce bekledik. Hatta oğlanlar yabancı bir çiftle langırt oynadılar.
Son anda Roma’daki gümrüksüz dükkanlardan nostaljik teneke kutularda çikolata ve Limoncello aldım. Uçuşta yanımdaki hanımın dergisi ile oyalandım ve çabucak geçti. Sabiha Gökçen’e iner inmez memleketimizin alameti farikası kaos, gürültü, kalabalıkla karşılaşıp hiç gitmemiş gibi olduk. Biraz da Sabiha’nın mağazalarında oyalanıp kendimizi Mado’ya attık.
Eve vardığımızda gece 02.00 civarıydı. Yatağa nasıl girdik hiç hatırlamıyorum ama evde olmak güzel; eve dönmek çok güzel.
Yıllardır yeni yıl dilek listemde ilk üçte olan Roma seyahati böylece bitmiş oldu. Değdi mi değmedi mi sonraki yazıya kalsın.
TÜM YORUMLAR
Çok güzel bir gezi yazısı olmuş, iki çocukla bence büyük başarı. Dondurmalar çok güzel görünüyor 🙂
Emre’nin kaybolmasini ve o korkuyu iliklerimde hissettim. Çok şükür bin şükür. Milyonlarca şey saniyeler içinde akmistir. Çok akli selim bı cocukmus. Tek başına yolu bulması ve sizleri aramayı basarmasi müthiş. Dünyanın öbür ucuna tek başına gidebilir bu çocuk hiç merak etmeyin.
Bu yaşta bu özgüven beni şaşırtıyor. Umarım dediğin gibi olur.