Ege’nin en güzel zamanı geldi. Oldukça soğuk ve -çok şükür- yağışlı bir kışın ardından gelen baharı sevinçle karşıladım. Bir ara bana bile ”Bu kış çok uzamadı mı?” sorusunu sorduran bir kış mevsimi geçirdik. Yeni evde ısı pompası olmadığı için soğuk sabahlara uyanmak özellikle eşimi epeyce zorladı. Artık mimozalar ve mor salkımlar zamanı geldi. 1-2 haftaya kalmaz ortalık çeşit çeşit çiçekle dolar 🙂
İçimde de yeni bir mevsim başladı. Bir sakinlik, kabullenme hatta koyvermişlik hâlindeyim. Ne tatlı bir duygu. Çabalamakla çırpınmak aynı şey değilmiş. Deneyimle öğrenilen bir şey daha.
Yarın İzmir’e gideceğim. Oradan Lizbon’a uçacağız. 3 gün Lizbon, 2 gün Porto planladık. Benim tek katkım bavulu alıp yola düşmek. Bütün programı seyahat profesyoneli olan arkadaşım yaptı. Kız kıza, çok şey beklemeden, olumlu-olumsuz her şeyi kabul ederek geziyoruz ve sadece ”Başka bir coğrafyada olmak” bile bize iyi geliyor. Umuyorum Lizbon’la ilgili güzel şeyler yazarım. Nasıl bir tesadüf ki geçen yıl ki Kopenhag gezisine de 14 martta çıkmışız. Resmen yıldönümü kutlaması olacak.
8 martta Kadınlar Günü etkinliklerine katıldım. Önce Tepecik Camii’sinden Belediye Meydanı’na yürüyüş, sonra dans-ritm gösterileri ve müzik dinletisi vardı. (Biraz erken gidip arada kalmış küçük bir dükkandan 3 çift küpe, Mavi’den siyah-beyaz tişört, başka bir yerden beyaz gömlek aldım. Bir gardropta olması gereken temel parçalara özen göstermek gerektiğini hatırladım son zamanlarda.)
Bir sürü kadın ciddi emek harcamıştı. Hava harikaydı. Farklı bir gün oldu benim için ama bu işlerdeki gürültü-patırtı bana göre değil 🙂 Azıcık coşacak gibi olduğumda kulağımda bir slogan :
” Dünya yerinden oynar
Dünya yerinden oynar
Kadınlar özgür olsa ”
Sonrasında müzikli bir buluşma olacaktı aynı ekiple ama hem yoruldum hem üşüdüm. Akşam yemeği için yer aradım. Diyetimde saati çok geçirmemeye çalışıyorum. İftar meselesi olunca yine belediye kafede tavuklu salata yedim ve şu güzel resmi çektim. Bu basamakları, ağaç altındaki çarşı ve kafeyi pek seviyorum.
Çocukların büyümesi iyice görünür oldu. Eren’le aynı ayakkabıyı giyiyoruz şu anda. Eski yazılar olmasa ” Hepsi rüyaymış” diyeceğim. Geçip gittikten sonra insan hayret ediyor ama o ”Geçip gitme” kelimelerinde saklı olan kan, ter ve gözyaşı anlatılamaz…
TÜM YORUMLAR
kazasız belasız cok keyifli bir seyahat olmasını dilerim. bu iki kadın da mutlu olmayı cok cok hakediyor. sevgiler
Geçip gidiyor mu gerçekten, ben henüz yolun çok başındayım da biraz umuda ihtiyacım var. 🙂