İstanbul Ansiklopedisi, Netflix Dizisi Yorum

Mayıs 27, 2025
70
Views

İstanbul Ansiklopedi’sini çok beğendim.  Beğenmekten de öte kalbimi titreten böyle işlerin hâlâ var olmasına şaşırdım ve çok sevindim. Her şeyin kısa videolara sığdırılıp, saniyeler içinde tüketildiği bu acıklı zamanlarda biri çıkmış ve Reşat Ekrem Koçu’nun G harfine kadar gelebildiği ölümsüz eseri  İstanbul Ansiklopedi’sinden dizi yapmış.  Şimdi ben ümidimi nasıl kaybedeyim?

İstanbul Ansiklopedi’sinin bölüm adlarına bakar mısınız?

  1. Alçakdam Yokuşu
  2. Bezm-i Alem Valide Sultan Camii
  3. Çarşanba Sokağı
  4. Deniz Hastanesi
  5. Emek Sineması
  6. Fener, Fenerler, Deniz Feneri
  7. Galata Rıhtımı Salaşları, Tiyatro ve Meyhaneleri
  8. Son Harf

Kadir Has Üniversitesi Bilgi Merkezi – Salt Araştırma, Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi

İstanbul Ansiklopedisi Ne Anlatıyor? 

 

Canan Ergüder’in canlandırdığı Nesrin, kaybolmuş bir kadın ve o kadar bizden biri ki… Her duygusunu iliklerimde hissettim. Annesi kayboluyor Nesrin onu arıyor, kedisi kayboluyor Nesrin onu arıyor. Evine sığınan öğrenci kız Zehra kayboluyor, Nesrin onu arıyor. Nesrin hep arıyor ama buluyor mu? Buldukları ona yetiyor mu?

Zehra Amasya’nın bağrından kopup gelmiş. Annesi Aylin’le, hayran olduğu Nesrin’in bir geçmişi var ve uzun yıllardır küsler. Zehra’dan bahsetmek zor çünkü bana, benim hikayemi anlatıyor . Taşradan uzaklaşmaya çalışan bir kız. Okuyan, yazan, hevesli, coşkulu ama ne orada mutlu ne burada mutlu. Çok genç, canı güzel şeyler yaşamak istiyor; aslında sadece YAŞAMAK istiyor. Sadece yaşamak. Dolu dolu sevmek, gülmek, öpmek-öpülmek. Geride kalanlara üzülmeden, suçluluk duymadan.

”Aylin’le Nesrin’in arasında ne oldu” sorusunu son bölüme kadar soruyoruz. Biraz daha çarpıcı bir hikaye olsaydı keşke orada. Bunca yıllık küslüğü kalanlar-gidenler klişesine bağlamaları beni  tatmin etmedi.

Tolga Tekin, Nesrin’in şerefsiz erkek arkadaşı rolünde döktürmüştü. İyi bir senaryo ve çok gerçekçi diyaloglar sayesinde günümüz erkek hastalıklarının ağa babası olan narsist-manipülatör kişilikten bir kez daha etimizle kemiğimizle nefret ettik.

Zehra’nın Amasya’da bıraktığı sevgilisi soruyor:

”Ne var ki İstanbul’da ? Burada olmayan ne var ?”

Zehra, ne güzel anlatıyor:

” İstanbul’da bir kafede otursan kimseyi tanımazsın. Kimse de seni tanımaz ama yine de yabancılık çekmezsin. Burada herkesi tanırsın, herkes seni tanır ama yine de yabancısın ve yapayalnızsın. ” 

 

 

Yönetmenimiz ve senaristimiz (kalp kalp kalp)  Selman Nacar’ı takibe alalım. Belli ki şahane işler yapacak.

 

Çok severek, hevesle tavsiye ediyorum arkadaşlar.

 

Not 1: Diziyi izleyene kadar ansiklopediden haberim yoktu. İnanılmaz bir şekilde eserin tamamına online olarak ulaşılabiliyormuş.

Not 2: Reşat Ekrem ve İstanbul Ansiklopedisi’nin yazım süreci hakkında şahane bir yazı buldum. Bakın ne demiş koskoca Reşat Ekrem;

 

”Babıali Yokuşu’nda, Nallı Mescid’in yanı başında eski bir binanın zemin katında yayın hayatına başlayan ansiklopedi uzun ömürlü olmamış; Reşad Ekrem ortağı Cemal Çaltı ile anlaşmazlıklar yaşayınca ansiklopedinin devamı gelmemiştir. Bununla beraber Koçu umudunu yitirmemiş, çareler aramış, birçok yere başvurmuştur. Maddi zorluklar içerisinde fasiküller düzensiz yayımlanmış ve sonunda 30. fasikül ile 1088 sayfada yayın hayatının sonuna gelmiştir. Reşad Ekrem, son fasikülün kapağında bu yöndeki şikâyetlerini dile getirmiştir:

“Sonsuz takdirleriniz ve şahsıma gösterilen söz dostluğu kâfi değildir. Bana maddeten zahir olmanız gerektir… 365 günde yani koca yılda bir defacık kesenizi İstanbul Ansiklopedisine açınız ve 1580 kuruş gibi, üç mavnacının Balıkpazarı’nda bir akşamlık rakı parasını vererek abone olunuz… Otuzuncu fasiküle gelmiş olan bu eser, benim namusumla, hayatımla sigortalıdır. Dilediğim de alil olmadan (elden ayaktan düşmeden) bir gün onun herhangi bir sayfasının üzerinde çalışırken kapanıp ölmektedir. O zaman, işte o zaman… Eğer benden sonra heyetler bu işi başarabilirse… Kanayan kalbimin remzi olarak son tashihlerini yaptığım kelimeye kırmızı mürekkeple bassınlar.”

İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ, BİRİNCİ CİLT, 9. FASİKÜL. KAPAKTA EMİNÖNÜ İSKELESİ VE MEYDANI RESMEDİLMİŞ

Not 3: Tez vakitte yazarın kitaplarını alıp okuyacağım.

Not 4: Çok daha verimli bir eleştiri okumak isterseniz tık tık 

Kategori:
Günlük · Sinema

TÜM YORUMLAR

  • Yazılarınız her zaman yeni kitaplara, yeni güzelliklere taşıyor beni,esin kaynağı oluyorsunuz.

    Serpil Mayıs 28, 2025 9:11 pm Yanıtla
  • Ben Nesrin’le Aylin’in küsme nedenini çok manalı buldum. Aslında anlamam için manalı bulmama bile gerek yok belki. Bazen insan küslüklerinin nedenini de unutup tamamen içinde kalan duygulara bırakıyor kendini; kırgınlığa, hayalkırıklığına. O yaşlarda birbirimizi hiç bırakmayacağız sözleri, aynı paralel de gitmeyen yaşantılar nedeniyle bir tarafı küskün bırakıyor. 18 yaşımdaki halimle Amasya’da kalsam birlikte hayal kurduğum arkadaşım İstanbul’da yeni bir hayata başlasa ve beni istemeden de olsa geride bıraksa gücenirdim. Nesrin hayata bir başka yerden tutunurken, Aylin küskün ve kendine acıyan tarafı seçmiş. Tam olarak ifade edemesem de – bu benim vokabulari yetersizliğim- Aylin’i iyi anladım. Göz yaşı da döktüğüm bir kesitiydi dizinin Aylin ve Nesrin’in karşılıklı konuşması. Diziyi çok beğendim. Sen Nesrin’in arama meselesine de parmak basmışsın dikkatimi zor topladığımdan orasını biraraya getirememişim. Bu arada Canan Ergüder’in Mirgün Cabas’la bir konuşması var, tavsiye ederim. Yukarıdaki düşük cümlelerim nedeniyle şimdiden özür diliyeyim. Yukarı çıkıp düzeltmek zor geldi.

    mavi ajanda Haziran 3, 2025 9:55 pm Yanıtla
    • Kalanlar gidenleri asla affetmiyor değil mi? Farklı bir açıdan bakmışsın, sen yazınca bana da anlamlı geldi.
      Mirgün’le olan videoyu bilmiyordum, bakacağım . Teşekkürler; hem yorumun için hem de içini açtığın için.

      Aydınlık Yüz Haziran 10, 2025 2:59 pm Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir