Yeni eve taşınalı tam bir ay oldu. Sabahları ve başlangıçları seven ben, belki de en çok bu sebeple, kendimi genel olarak keyifli-mutlu-huzurlu hissediyorum. Bakalım zaman ne gösterecek.
Uyanma saatim 07.00 civarında. Haftada iki-üç kez marina yolunda yürüyüş yapıyorum. Havanın aşırı güzel olması, hafifçe üşümek, bakımlı ve tertemiz Sabancı Parkı, o saatlerdeki huzur / sessizlik, yürüyüş sonrasındaki enerjik hissetme hâli (İnanamıyorum, şapkalı a yazabiliyormuşuz ya klavyede, Google’dan öğrendim) çok hoşuma gidiyor. Hani yabancı filmlerde olur ya, kahramanımız koşu sonrası bir buket çiçek ve taze ekmek alarak eve döner; neredeyse o duyguda oluyorum.

Sabahları deniz
Sekiz civarında çocukları kaldırıyorum. Emre genellikle kendisi uyanıyor, Eren’e seslenmek gerekiyor ve daha yüzünü yıkamadan okul formasını giyiyor. Çantasını hazırlayıp salona geçiyor ve biraz daha yatıyor. Damla çikolatalı pankek, krep veya salamlı tost hazırlıyorum. Emre bu sabah ”Güzel bir şey yap anne, çok acıkıyorum” dedi. Kulaklarıma inanamadım ve 10 dakikada patatesli omlet yaptım. Bazen ben de kızarmış ekmekle hafif bir kahvaltı yapıyorum ama o zaman geç kalıyoruz 🙂 Çöpü toplayıp çıkarmak, ortalıktaki dağınıklığı kaldırmak, evi olabildiğince derli toplu bırakmak gibi görünmez işleri de yaptıktan sonra evden çıkıyoruz. Ders zilinin çalmasına 10-15 dakika kalmış oluyor.
En çok 10 dakika süren yol için arşa çıkmış servis parası ödemek istemedik. Çocukları biz alıp bırakıyoruz. Bu esnada ya telefonda Brawl Stars oynuyorlar, ya shorts izliyorlar. Eren mutlaka kemerini takmayı unutmuş oluyor, okul kitaplarını ısrarla okuldaki dolabına koymuyor ve sırtında çanta ile gidip geliyor. Pazartesi resim, perşembe müzik dersi var. Boya-defter ve kulaklık götürmesi gerekiyor.

Evimde piyano olması bile başlı başına mutluluk sebebi iken piyano çalmaya çalışan bir çocuk olması : Off. Anladınız siz onu.

Bodrum’un pembe akşamlarında evimizde gitar sesleri…Özer ile yıldızları tuttu sanki.

Eren’in Orhun Yazıtları ödevi için iş başındayız
2025’e sadece 2 ay kaldı. Takvim alma zamanı geldi.
Teşekkürler hayat. Her şey için.
Sabahlar ve başlangıçlar demişken, Cumalı’nın enfes şiirini hatırlamamak mümkün mü?
SABAHLARI SEVERİM OLDUM BİTTİM
Kalktım sabahı dinledim
4.20 bir yaz günü sabahı
Evlerin yüzü ağardı
Ağaçlar yeşile çıktı
Ben sabahları severim oldum bittim
Sabahları çocukları bütün başlangıçları
Kalktım sabahı dinledim
Kente giren caddelerde köylülerin
Geceden yola çıkan sebze arabaları
-Fırınların kepenkleri nedense hep aralıktır-
Çıplak ampul ışıklarıyla karışır sabahlara
Taze ekmek kokuları
Kalktım sabahı dinledim
Hanların önünde geceleyen
Koca koca kamyonlar kalktı
İşçi kahvelerinde çaylar demli
İstasyonlarda salepler dumanlı
Kalktım sabahı dinledim
Analar uğurladı çocuklarını
-Her serüvenden ilk sayfa-
Üstlerinde henüz yatakların doyulmamış sıcaklıkları
Bakışları otobüslerin trenlerin soğuk camlarında
-Hep ansıyacaksınız bundan sonra-
Ayrılıklar izleyecek ayrılıkları
Kalktım sabahı dinledim
Dudaklarımda okuldan kalma bir şarkı
Hani yorgundum yeniktim çaresizdim
Dündü - Evet dün
Dün bir kentti geride kaldı
Bu sabah bir başka kente indim

Ne olacak bu begonvillerin güzelliği?
TÜM YORUMLAR
Yazılarınızı okurken iki oğlumun çocukluğunu hatırlıyorum, ne kadar çok şey yapılıyor sabahları, onca yorgunluğa rağmen o günleri çok özlüyorum.
Şiir sevmeniz ne güzel, iyi ki paylaştınız.
Şiir kadar güzel bir şey var mı? Çok seviyorum, saf edebiyat, sihir gibi bir şey..
Ben çok seviyorum rutinini yazan blog dostlarımı 🙂 İnsan hem farkları hem benzerlikleri görüp ne hoş hissediyor..
Dünyanın neredeyse bütün evlerinde benzer telaşlar, sevinçler, mutluluklar benzer. Ne güzel bir his değil mi?
Sabah yapılan yürüyüşler, kahvaltı telaşı, çocuklar. şu an çok yorucu gelen bu şeyleri belik bir on sene sonra çok arayacağız. fotoğraflar daha büyük olsaydı keşke. daha çok keyfine varırdık.