” Fakat ruhunun derinlerinde bir sancı saklıydı: Olduğundan farklı olma arzusu. Bu, bir insanın kaderden yiyebileceği en büyük silledir. Olduğundan farklı olma arzusu: Kalpte yanan hiçbir arzu daha acı verici olamaz çünkü insan hayata ancak kendi kendisi ve dünya için taşıdığı anlamla uzlaşarak katlanabilir.
İnsan katlanmak zorundadır; işin bütün sırrı budur. Kendi karakterine, kendi tabiatına katlanmak zorundadır çünkü ne tecrübe ne iç görü bir şey değiştirir. Arzularımızın dünyada tam bir yankısı olmayışına katlanmak zorundayız. Sevdiklerimizin bizi sevmemesine ya da umduğumuz gibi sevmemesine katlanmak zorundayız. İnsan ihanete, sadakatsizliğe katlanmak zorunda ve son olarak, ki bu bütün görevlerin en zoru, birinin karakter ya da zeka yönünden kendisinden üstün olmasına da katlanmak zorunda.” s.72
”Kurulan her iktidarda, neredeyse hissedilmeyen, hafif bir küçümseme vardır: Bir insan ruhuna ancak o insanı tanıyarak, anlayarak ve çok ölçülü bir şekilde küçümseyerek hakim olunabilir. Hietzing’deki gece sohbetleri zamanla usta-çırak sohbeti havasına büründü. Kendi eğilimi ve dışsal koşullar sebebiyle vaktinden önce yalnızlığa mahkum olan herkes gibi Konrad da dünyadan hafif alaycı, hafif küçümseyici ama bir yandan da çaresizce meraklı bir tonda bahsediyordu; sanki öteki tarafta, karşı yakada gerçekleştiği varsayılan olaylar sadece çocukların ve daha da şuursuz varlıkların ilgisini çekecek türdendi fakat yine de sesinde bir vatan hasreti hissediliyordu: Gençlik daima ve devamlı şüpheli, umursamaz ve korkutucu bir vatanı özler; o vatanın adı dünyadır. Konrad, subayın oğluna dünyadaki maceraları konusunda son derece dostane ve şakacı -bir yandan da küstahça- laf arasında takıldığında, sesinde, özlem duyanların susuz-boş yutkunuşu tınlıyordu. ” s.36
” Benim vatanımın varlığı sona erdi. Benim vatanım Polonya ve Viyana, bu ev ve şehirdeki kışla, Galiçya ve Chopin’di. Bütün bunlardan geriye ne kaldı? Hepsini bir arada tutan o gizemli tutkal artık etki etmiyor. Her şey parçalarına ayrıldı. Benim vatanım bir duyguydu. Bu duygu yara aldı. İşte o zaman çekip gitmek gerekiyor. Tropiklere ya da daha uzağa.” s.51
” Hafıza sapla samanı olağanüstü bir biçimde ayırır. Büyük olaylardan on yıl, yirmi yıl sonra bunların insanın içinde hiçbir etki yaratmadığı ortaya çıkar. ” s.52
114 Sayfalık bir baş yapıt. Çok beğendim. Benim için mücevher değerinde bir kitap.
TÜM YORUMLAR
Çok duyduğum ve merak ettiğim bir kitap. Yazarın her kitabı çok iyi zaten.İyi okumalar!
Judith’e ben zaten bayıldım!