Emre yedi aylıkken ek gıda telaşı almış yürümüştü bizi. Altıncı ay kontrolünde ”Hiç kilo almamış bu bebek, ek gıdaya geç kaldınız” diyen pek sevgili (!) doktorumuz sayesinde ağzına anne sütü dışında bişey koymamış bebeye kahvaltı bulamacı yedirmeye kalkmıştım, tabi ki ters tepmişti bu çaba. Benim için daimi bir tasa nedeni oldu Emre’nin yemek düzeni. Peşinden tabakla koşturmadım, atlayıp zıplarken kaşık kaşık ağzına yemek tıkıştırmaya çalışmadımsa bunun bir işe yaramayacağını defaatle gördüğümdendir.Ayrıca yemeyen çocuk da büyüyor eninde sonunda.
Eren’de işler bambaşka. O TABAK BİTECEK Mİ? isimli kitabı okuduktan sonra iyice rahatladım. Kitapla ilgili epey ayrıntılı yazanlar olmuş. Blogger anneler uzun uzun anlatmışlar sağolsunlar. Özetle şunları söylüyor kitap:
-Bebeği mama sandalyesine TOKKEN (çok ilginç geldi bana ) oturtun , tepsisine eliyle tutabileceği kıvam ve boyutta yiyecekler koyun. Ekmek de olabilir, sebze, meyve de. Sonrası bebeğin işi, siz keyfinize bakın:) Bu kadar basit olmasa da benim anladığım bu.
-Bir yaşa kadar ek gıda sadece tattırılan bir şeydir , öğün yerine geçmesi, bebeğin karnını ek gıda ile doyurması beklenemez. Karnını doyurmak için anne sütü ve mama desteği esastır. Amacımız önüne koyduğumuz tabağı bitirmesi değil. Yemeğin keyif alınan ve sosyalleşilen bir olay olduğunu algılamasını istiyoruz.
-Boğazına kaçabilecek küçük taneli kuruyemişler ve meyveler dışında herşey verilebilir. Başlangıç aşamasından sonra yoğurt ,çorba gibi akışkan gıdaları bile verebilirsiniz. Yemenin yolunu mutlaka bulacaktır. Örneğin ekmeğini banarak yiyecektir .
–Bebeğe özel yemek hazırlamak ve püre yapmak yok. Biz ne yiyorsak o da onu yiyor. Sebzeleri hafifçe haşlanmış şekilde önlerine koyuyoruz. Meyveleri olduğu gibi.
-Kesinlikle titizlik yapmak yok. Mama sandalyesinin altına temiz bir örtü seriyoruz. Bebeğin aşağı attıklarını tekrar verebiliyoruz. Mümkünse sadece bezi ile oturtuyoruz çünkü her öğün sonrası bütün kıyafetleri yıkamaktansa bebeği yıkamak ya da silmek daha pratik. Hijyen kaygısı olan anneler için de uygulanabilir bir yöntem değil. Bizim gibi hijyen karşıtı aileler içinse harika 🙂
– Kesinlikle bebeği yemekle yalnız bırakmıyoruz. Boğulma riski olduğunu unutmuyoruz.
Kulağa harika geliyor benim gibi rahat bir anne için. Burda kilit nokta bebeğin zaten süt /mama ile güzelce beslendiğinden emin olmamız. Kilo alımı yavaşlayacak gibi bir kaygımız da olmuyor bu sayede. Ne kadar farklı bir bakış açısı .
|
patates kızartması vermedik, biber kemiriyor:) |
Eren’de mama desteğimizin olması en büyük fark Emre’ye göre. Onu da yanımıza oturtuyoruz masada. Önüne koyuyoruz ne varsa. Brokoli sapı olduğu için çok kolay tuttuğu ve bayağı da kemirdiği bir sebze oldu. Ekmek de seviyor. Avokadoya hiç yüz vermedi. Meyvelerde genel olarak hevesli . Tabi ki bu saydıklarımın hiçbirini doyasıya yemiyor. Daha çok dişlerini kaşıyor. İki kaşık meyve püresi ya da bir tabak muhallebi yedirdiğimde yaşadığım tatmini vermiyor elbette BLW( baby led weaning). Eşim bile bu çocuk hiçbir şey yemiyor diye dertleniyor. Uzun vadeli bir yatırım gibi düşünüyorum çünkü bir yaşa kadar ağzına ne verseniz yiyen çocuk bir yaşından sonra oyunla eğlenceyle yiyor sadece. Her öğün bir mücadeleye , anne için ciddi bir sınava dönüşüyor. Yıllar boyu süren bu” yedirme ” olayının ne kadar yorucu olduğunu bilmeyen anne yoktur sanırım.
Şimdilik ben bu sistemden memnunum . Hiç kaşık vermiyor da değiliz. Aptamilin muhallebisinden iki kaşık yediriyor bakıcısı birkaç gündür. Çorbalardan kaşıkla vermeye çalışıyorum ama hepsi bizim yediğimiz yemeklerden. Onun için ayrıca pişirdiğimiz bişey yok.
Bunun dışında sağından soluna çok rahat dönüyor. Oyun halısının üzerinde istediği gibi yuvarlanıyor. İyi ki de almışım dediğim bişey oldu oyun halısı. Asılı olan oyuncaklarla gayet güzel vakit geçiriyor. Hala tam olarak oturmuyor ve dişleri çıkmadı bu arada. Oto koltuğunda merakla sağa sola bakarak rahat yolculuk yapıyor çok uzamadığı takdirde. İki gün önce Emre, Eren ve ben bakıcımızı evine bıraktık. Dönüşte ikisi de uyumuştu:)
İlk altı ay almadığı emziği ara ara alır oldu. Özellikle uyku öncesi alıştırmaya çalışıyoruz.
Eren büyürken bence en büyük fark bizim tavırlarımızda. Gözümüz-kulağımız her an üstünde değil. Geceleri bir saatten sonra başka bir odaya geçiyorum ve kapıyı rahatça kapatıyorum. Uyanıp ağlar diye tetikte olmuyorum. Çok ağlarsa duyarım , azıcık ağlayıp tekrar uyursa harika olur zaten. Başka odaya geçtiğimde genellikle sesini duymuyorum, belki bir-iki mızırdanıp geri uyuyordur (Burda şunu söylemeliyim; kulaklarım inanılmaz hassas. Ölü gibi uyuyan anneler bebeği yalnız bırakmaya cesaret edemez sanırım). Uyku faslında çok yazmak istemiyorum. Benim kör noktam çünkü.
Abisiyle hala iyiler. Emre yedinci aya kadar gayet sevgi dolu geldi. Aslan oğlum benim. Umarım hayat boyu iyi arkadaş olursunuz ve ”İki oğullu ailelerde oğullardan biri hep kayıptır” diyen Murathan Mungan’ı yalancı çıkarırsınız .