Sabah uyandım. Dün geceki yağmur , gök gürültüsü ve fırtınadan sonra Bodrum pırıl pırıl bir sabaha merhaba diyordu. Gökyüzünde tatlı bir kızıllık vardı. Kuş sesleri ve harika portakal ağacı kokuları ile şükürler ederek yeni günü karşıladım. Mutluluğum Facebook’a girene kadar sürdü. Pamir’in uyku tulumlu ayağının yanında annesini gördüm ve kalbim ağrımaya başladı. Mısır’da asılacak yüzlerce insan, çeşitli hastalıkları ile yardım arayan bebek-çocuk fotoğrafları sel gibi aktı gözümün önünden.
”Çağdaş insanın bütün alışkanlıkları arasında, günlük gazeteleri okuması en kötü alışkanlık olarak sayılabilir. Sabah, ruhun en açık olduğu anda, gazeteler bir önceki gün dünyada yaşanmış olan bütün kötülükleri insana akıtırlar. Ama zamanında ondan kurtulmak için gazete okumamak yetiyordu. Bugün artık bu mümkün değil; radyo ve televizyon var, bunları bir an için açman bütün kötülüklerin içine doluşması için yetiyor.” demiş Susanno Tamaro Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabında. Günümüzde yaşasaydı bu alışkanlıklar arasına sosyal medya alışkanlığını da mutlaka koyar ve kurtuluşun artık imkansız olduğunu düşünürdü.
Gözümüzü açar açmaz hızlıca Facebook , Twitter , İnstagram’ı dolaşıyoruz pek çoğumuz. Bu sayede inanılmaz bir negatif enerji ile doluyoruz. Gezi olaylarıyla başlayan süreçten sonra Facebook dışında hiçbir uygulamayı kullanmıyorum ;siyasi paylaşımlar yapanları ya da hep olumsuzluklara dikkat çekenleri takip etmiyorum. Çünkü eşten dosttan haber alırız niyetiyle indirdiğim bu uygulamalar bir süre sonra dünyada ne kadar kötülük varsa ruhuma taşır oldular. Ben de yapıyorum , hasta çocukların resimlerini paylaşıyorum örneğin belki faydası olur diye. Geçenlerde yine deri hastalığı nedeni ile yardım arayan çocuklar için yaşadıkları belediyenin telefonunu aradım. Aile gelen yardımları koyacak yer bulamadığından bir süre yardım istemiyormuş. Bu tip haberleri ilk koyan kişi takip etmeli belki de bilemiyorum.
Gözümüzü kapatıp kafamızı kuma gömmeyelim elbette ama ne faydası var bütün bunların daha doğrusu faydası mı çok zararı mı diye sorguluyorum artık. . Bir çocuk öldü, 3 yaşındaydı. ÖLDÜ. UYKU TULUMUYLA ÖLDÜ.Bu kadar. Babası Twitter kullanabiliyor diye tüm Türkiye Pamir’den ve insanlıktan nasibini almamış insanımsılardan haberdar oldu. Büyüyünce Gezici olacağından tutun ,babanın aleviliğine kadar herşey dile getirildi. Evimde iki tane ilgime muhtaç bebe varken bütün bunları okuyarak geçirdiğim vakitlere acır oldum bugünlerde. Emre benimle konuşmaya çalışırken elimde telefon olmasından rahatsız olur oldum. Belki de facebook da çıkmalı artık hayatımdan televizyon da.