Oğlumun ta kreşten arkadaşı Max, on yıldır başka kıtalarda yaşıyor. Ana-oğul Bodrum’u o kadar çok seviyorlar ki her sene geliyorlar. Elimdeki en eski fotoğrafta üçü yan yana.

11 yıl sonra üçü yine yan yana 🙂
Bize de sürpriz olan bu sağlam arkadaşlık sayesinde her yaz 15-20 günümüzü onlarla geçiriyoruz. Evimizde başka coğrafyaların (Anne otelci olduğu için Fas ve Kamboçya’da yaşadılar) , hayatların, yemeklerin, kültürlerin rüzgarı esiyor.
Birkaç yıldır Bali’de yaşayan dostlarımız bu yıl 25 temmuzda geldiler ve Emre’yi de alarak Dalyan’a gittiler. Eren ve ben, sanırım 3. keredir bir günlüğüne onlara katıldık ve günübirlik tekne turu yaptık. (Hep aynı kaptanla, aynı rotada)

Aşıklar Yolu
Bu sefer 1 gün önceden plan yaptım. Malum her yer radar, her yer EDS. İstesen de hızlı gidemiyorsun. 16.30 gibi Bodrum’dan çıktık. 19.00 olmadan Yatağan Ateş Döner’de yemek molası verdik. Yemeğimizi afiyetle yedikten sonra Muğla’nın güzelim yollarının tadını çıkara çıkara -Üşenmedim, dev okaliptüs ağaçlarının sıralandığı aşıklar yolunda durdum- Köyceğiz’e vardım. Arabayı şarj edip sevgili Müşerref’in yanına gittim . Max’lar bu sene Okçular köyünde bir ev tuttular. Köy içinde sapa bir yerde olduğu için tek başıma bulmayı denemedim. Onların, başka arkadaşlarıyla yemek organizasyonu vardı; akşamı Müşerref’le geçirmek için çok güzel bir fırsat doğdu 🙂 Üç saate yakın oturup çayın ve kitap sohbetinin tadını çıkardıktan sonra ”45 dk sonra buluşalım” mesajı gelince ayaklanıp yollara düştük amma velakin evdeki hesap çarşıya uymadı; 1 saatten fazla karanlık bir yol kenarındaki benzin istasyonunda bekledik. Asıl sorun arkadaşın internetinin olmaması; tek iletişim yolumuz Emre’nin paylaştığı internetken Emre’nin -elbette- şarjının bitmesi. Evde kaç tane taşınır batarya var , gel de anlat. Elinden gelse 5 günlük seyahate çantasız gidecek benim oğlan. Şarj aletini, diş fırçasını bile almayacak; öyle bir üşengeçlik.
Şükür ki kaybolmadan buluştuk ve 01.00 civarı kendimizi yatağa attık.
Ertesi sabah tura erken başladık. 09.15’de teknedeydik. Sabah duşumu Tavşan Adası’nın (Delikli kayanın olduğu koy)turkuaz sularında aldım.

Bir ergenle Titanik yapma denemesi 🙂
Şeytanın bacağını kırdım; Ursula okuyorum. Yerdeniz Büyücüsü epey ilgimi çekti. Hiç söylemiyorsunuz, bu kitabın normal bir kurgusu varmış .
Ramazan kaptan İztuzu plajının orda demirliyor ve bize mangal yapıyor her yıl. Bu sene acayip bir jest yaparak ayrıca gönlümüzü fethetti. İnciri çok sevdiğimizi konuşuyorduk. Biz İztuzu’nda dalgalarla boğuşurken bize incir getirtmiş! Denizin ortasına tekneyle incir geldi! Vay arkadaş.
Bizim için çok çok acayip olsa da gerçek bir Fransız olan arkadaşım ve oğlu mavi yengece bayılıyor. Dalyan’ın en ünlü ürünlerinden biriymiş bu yengeç ve caretta carettaların yaşadığı sularda olurmuş. Her yıl kendileri misina ile avlıyor ve pişiriyorlar. Bize etini ayıklayıp veriyorlar ; oğlanlar yemiyor; ben de meraktan tadına bakıyorum.
Yengeç ziyafetinin (!) ardından kaptan, dümeni dibindeki termal kaynaklar sayesinde yeşil görünen bir koya çevirdi. Bu koyda dip yakın ve az dalınca çok kötü kokulu bir çamur alıp yukarı çıkıyorsunuz; o çamuru da yüzünüze sürüyorsunuz. Kim bilir nelere faydası var 🙂
Erken başladığımız turu geç bitirdik . Limana dönüş yolunda güneş batıyordu. Yeryüzü muhteşem, yaşamak güzel, hava ferah, herkes yorgundu 🙂
Teknede üstün körü aldığımız duşla 20.00 civarı yola koyuldum. 10 saat denizde olmanın yorgunluğu çökmüş olsa bile evime dönmek, yastığıma başımı koymak, evimde uzunca duş almak istedim. Milas’a geldiğimde o kadar bitkindim ki bir benzinliğe çekip 15 dakika uyudum 🙂 Ömrü hayatı uyuyamamakla geçmiş ben, aşırı yorgunluktan sızdım. Eren zaten daha evden çıkmadan bayıldı.
00.30 civarında eve girdik ama tuzumla, çamurumla yatağıma yattım. Ne duş, ne başka bir şey…
Nasıl bir sevap işledik de Ege’de yaşamak kısmet oldu bilemiyorum dostlar:)
Not: Meraklısına güzel bir Dalyan’da Gezilecek Yerler yazısı koyayım.