14.12.2016, midtown avm |
Eh blog yazmanın en güzel tarafı elinin altında kocaman bir arşiv olması. Yazdığım yazılardan yola çıkarak geçtiğimiz yılı özetleyeyim o zaman.
Ocak: 2016’ya güzel başladık. Evde dinlenerek. Uyuyarak. Televizyon izleyerek. Emre resim dersine gidiyormuş o zamanlar. Şule Gürbüz’le, Riko ve Oskar’la tanışmışım, bir kez sinemaya gitmişim ve yılın bombası olarak İzmir’de üç günlük bir eğitim almışım. O zaman beni çok heyecanlandıran bu adımın devamını getiremedim ama en azından iki kişiye ciddi faydam oldu. Bununla avunmalı mıyım?
Şubat: Eren’i sütten kesmişim, Emre futbol okuluna başlamış. Kar bulmak için dağlara tırmanmışız. Pınar Gogulan, Recall Healing ve Bookshop’u keşfetmişim. Kitap olarak sadece eskilerden Divan’ı bloga yazmışım. Hayatımdaki hayalperest insanların değerini bilmem gerektiğini hatırlamışım.
Mart: Bir haftalığına Hatay’a gitmişiz. Boran bebek katılmış hayatımıza. Dört kitap okumuşum; M.S.2150, BEN oK’İM Sen OK’sin, imzalı ilk Mungan’ım ve Şeytan Tüyü Var Sende. Bir kez sinemaya gitmişim (Annemin Yarası). Ankara katliamı yaşanmış.
Nisan: 38. yaşımı çok mutlu ve keyifli bir şekilde kutlamışım. İlk kez -ve büyük ihtimalle son- bir arkadaşım bana evinde parti organize etmiş. Güzel bir gün olarak hep hatırlayacağım. Yeşil pasaport başvurusu yapmışız. Yine harika kitaplar okumuşum; Oprah, Zor Bir Ailede Büyümek, İnsanların Oynadığı Oyunlar..Batman-Süpermeni izlemişim sinemada. Balkonu yıktırıp cam yaptırmışız, evi birazcık toparlamışız. Eşyalı bir ev aldığımızı nihayet unutabilmişim.
Mayıs: Kos’a ve Berlin’e gitmişim! Yeşilin gazı olsa gerek. Kos güzel bir deneyimdi, Berlin ise..dopdolu, yüklü bir seyahat oldu. İçimde fırtınalar estiren, ilk kez turist halet-i ruhiyesi ile gezebildiğim, bir sürü yer gördüğüm, teyzemlerin de Almanya’da olmasının etkisi ile daha da garipleşen bir hafta idi. İyi ki gitmişim. Emre’nin 6. yaş gününü kutladık ayrıca ve Unutma Dersleri ve Kardeş Rekabeti gibi iki nefis kitap okudum.
Haziran: 26 haziranda Emre patikadan mezun olmuş. Kocaman karnımla kreş kapılarında Emre’yi bırakma çilesini yaşamam daha dün gibi oysa. Berlin yazıları devam etmiş. Okuma açısından fakir bir ay olmuş.Atatürk havalimanında patlama gerçekleşmiş.
Temmuz: Ramazan bayramı için Düzce’ye gitmişiz. Kolumda fark ettiğim bir kitle yüzünden yaklaşık on beş gün paranoyağa bağlamışım. 15 temmuz sonrası zaten hayatımızın seyri tamamen değişmiş.
Ağustos: Çoğunlukla havuz, nadiren de denizdeyiz zira acayip sıcak bir yaz geçirmişiz. Ordan burdan karman çorman okumuşum da okumuşum. Miniğim üç yaşını doldurmuş. Gebe bakıcımızla birlikte yazı evde geçirmiş bebelerim.
Eylül: Bir devrin sonu. Ayın Aydınlık Yüzü’nü kapatıp yeni iki blogla devam kararı almışım. İlk göz ağrım okula başlamış! Ödev, beslenme, forma, etüt kavramları ile tanışmışız. Görümcemler gelmiş ve Datça’ya gitmişiz. Bodrum sahafla tanışıp yeni yeni yazarlar keşfetmişim. Sevdiklerimi yeni kitap bloguma yazmışım.
Ekim: Bakıcı ayrılmış. Annemler gelmiş. 5 Ekimde Eren kreşe başlamış. Dalyan ve Akyaka’da bir haftasonu geçirmişiz. Yoga hayatımda iyice yer etmiş. Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü, Kurtlarla Koşan Kadınlar, Kendine Ait Bir Oda’yı girmişim bloga.
Kasım: Marsilya planı malesef elimde patlamış. İstanbul’da iki gün geçirip dönmüşüm. İkimizin Yerine’yi izlemişim sinemada. Çekirdek aile olarak yaşamaya başlamışız kasım sonunda. Bugünü Yaşama Arzusunu okumuşum İstanbul’a bakarak, Meltem Gürle ve Hasan Ali Toptaş’la tanışmışım kitaplar sayesinde. Erkeğin Özüne Giden Yol’da gezmişim.
Ekim ve kasım uzun süredir hayatımda olan bazı insanları kalbimden ve telefonumdan sildiğim aylar oldu. Bir 40 yaş farkındalığı olarak insanlara ”hayır” demekte çok zorlandığımı, biraz dominant karakteri olan birinin beni emir eri gibi kullanabileceğini gördüm ve çok acı duydum bundan. Şimdi benden bir şey talep edildiğinde şöyle birkaç saniye durup düşünmeye çalışıyorum ”Bu şeyi yapmayı gerçekten istiyor muyum?”. Aslında benim motivasyonum şu: Karşımdaki insan şu anda aciz durumda ve ben ona el uzatabileceksem neden yapmayayım? Anahtar kelime ”acizlik”.
Birkaç günden beri çocuklar laptop için tam da yemek saatlerinde kavgaya tutuşuyorlar ama ne kavga. Genellikle yemek yiyemeden sofradan kalkmak zorunda kalıyorum. En son pazar sabahı kahvaltı sofrasında aynı şey olunca bir hışımla bilgisayarı kaldırdım. Öğlene kadar Emre ağladı, bana vurmaya kalktı, beni odaya kilitledi vs. Pazar sabahı ziyan oldu. Ortalık sakinleşince anlaşma yapmadan bilgisayarı çıkarmam dedim ve önce Eren oynayacak, alarm çalınca sen oynayacaksın gibi saçma sapan kural koymaya kalktım. Tüm pazartesi akşam üzeri bunun tartışması ile geçti. Emre kabul etmiyor tabi. Önce ben diyor. En sonunda baktı ki olmayacak, alt katta idik, oturdu en alt basamağa, anne bilgisayar diye ağlıyor, kabul ediyor musun şartları dediğimde öyle bir çaresizlikle ediyorum dedi ki içim yandı. Bu da zorbalık bana göre. Çocuk zaten kabul etmek zorunda. Başka çaresi mi var? Bu kabullenmek değil ki! Mecburiyet. İşte ”acizlik, çaresizlik” kelimeleri beni böyle mahvediyor.
Aralık: İkinci haftasında babaaane gelmiş. Evimizde bol bol yemek pişmiş. Çocukları alma-bırakma maratonu başlamış. Allende ve Munro bu ay tanıştığım yazarlar olmuş. Eskilerden Livaneli ve Mungan’a selam vermişim.
Sima’dan gelen mutluluk dolu yılbaşı zarfı |
Artık birbirleri ile oynuyorlar |
18.12.2016, okulun kahvaltısı, deniz kenarında kum tepeleri |
24-25 aralıkta Emre ile bir İstanbul seyahati planladım. Oldukça depresif ve paranoyak bir haftayı yeni atlattım. Ülkece korku içinde, endişeli ve mutsuz olsak da Dedemin İnsanları filminden aklımda kalan tek cümle ”Ailen de senin ülken oğlum”. Evimizde keyfimiz yerinde, şükürler olsun çocuklarımız büyüyor, çok da tatlılar. Bakıcısız yaşayabiliyoruz. Uyuyabiliyoruz yatağımıza yatıp, pijama giyip. Bunlar çocuklu hayatımda özlemini çektiğim şeylerdi 5-6 yıldır. Sabah uyanıyor ve üst kata çıkıyorlar bize hiç seslenmeden. Emre okumayı öğrendi. Eren patikada sabahları sorunsuzca el sallıyor bana. Dokuzda işimde oluyorum. Cedric serisine başladık Emre ile. Çok sevdik.
Yani sevgili günlük, hayat devam ediyor. Nasıl olursa , ne olursa olsun..2017 hepimize güzellikler, iyilikler getirsin diyorum adet yerini bulsun diye. Yoksa makro ölçekte pek iç açıcı değil manzara.
Güle güle 2016.
TÜM YORUMLAR
Ne güzel bir özet 🙂 Ben de yıla tolu bakışları çok seviyorum. Her sene yapıyorum fotoğraflarla bir özet.
2017 için dileyecek fazla bir şeyimiz kalmadı. Sadece gelen gideni aratmasın, huzur içinde, can korkusu olmadan yaşayalım…
Ben de Özlemin blogunda gördüm. İlk kez yaptım. Hatta dünkü yazıya eklemeler yaptım bugün.
Özet çok güzel olmuş 🙂
Yavaş yavaş vedalaşmak lazım 2016 ile…
Acısıyla tatlısıyla bitsin gitsin artık…
Yeni yıl hepimize barış, sevgi ve kardeşlik getirsin inşallah…
Size de bol bol mutluluklar ♥
İnşallah..Tek dileğimiz barış, huzur, güven..
Cedric mi? Bence izlemeye devam etsin çünkü insan hep çocuk kalmayı istemiştir ve bunu bir tek Cedric'de gördük. Kitap okumanız ne müthiş bunca kargaşanın arasında unutmuyorsunuz. Umarım bu sene umduğunuzdan da güzel geçer 🙂
Teşekkür ederim Samet. Okumak benim antidepresanım. Okumazsam çok fena oluyorum. Kitap blogum da var 🙂 Cedric ne tatlı di mi? Kitapları var, resimli çizgi roman. Çok güzel. Tavsiye ederim
Ne kadar güzel ve detaylı bir liste yapmışsın Elif abla imrendim bu yazına gerçekten çok güzel olmuş.
Yeni yılda her şey gönlünce olsun inşallah.
Teşekkür ederim Gökhan. Sen de yapsan aslında. Çok verimli bir yıl geçirdin değil mi bloggerlık boyutunda?
Evet bloggerlik için benim için güzel bir yıl oldu.
Sırf bu arşivleme sebebiyle blogu bırakamıyorum..
ne güzel yazmışsın aylara göre