2 Film, 1 ev, 1 Yemek, Biraz da Deniz

Haziran 6, 2017
232
Views
Denize girmekte çok temkinli olsa da uyuyakaldı hemencecik

Cumartesi sabahı Eren beşte çişe kalktı ve ben bir daha uyuyamadım. Altıda güne başladım. Ne zamandır canımı sıkan kırık bir saksıdaki sardunyayı başka yere naklettim. Kapının önüne koyduğum toprak rengi saksıyı Bodrum mavisi saksıyla değiştirdim, çiçekleri suladım, kahvaltı hazırladım ve işe gittim (İlk kez bahçe ile ilgilenmiş olabilirim üç yıldır ). Yarım gün çalıştım.

Ortakent’de yeni bir yaz kampı açılacağını duymuştuk, eski ekipten bir arkadaşla oraya bakmaya gittik. Başka Şeyler web sitesinin sahipleri olan Sema ve Hakan Köylüoğlu’nun projesi olarak 19 haziranda başlayacağı varsayılan atölyeler kulağa çok güzel geliyor. Umarım istediklerini gerçekleştirebilirler. O kadar ilham verici bir evleri vardı ki okulu unutup her bir objeyi tek tek elledik. Her şey antikaydı; çok zevkli, rengarenk ve büyüleyiciydi. Aşağıdaki resme minik bir örnek olarak bakınız:

sema arlı köylüoğlu
Sema hanımın evi

Akşam sahilde bir yemek organizasyonu vardı. Doğrudan Kefi’ye geçtik ve oğlanlar deniz sezonunu açarken biz de mümkün olduğu kadar sohbet ettik. Bir sürü  ıvır zıvırın yanında akşam giyeceğim elbise ve ayakkabıları almayı unutmadığım için kendimle gurur duydum.

Aynı mekanda akşam yemeğini de yedik kalabalık bir grupla. Bodrum’da 12 ay yaşayanlar genellikle dışarda yemez çünkü ödenen paralara acırız. Burada yaşamanın; püfür püfür esen rüzgarın, dalga seslerinin bedeli olarak iki kişi alkolsüz bir yemeğe en az 100 lira öder ve genellikle de doymazsınız. Bu kez bir sebepten organize olduk ve tadını çıkaralım dedik sahilin. Bir ara boğazıma kılçık saplandı zannedip keyfim kaçsa da Emre’yi play station oynamaya götüren arkadaşımın da katkısı ile farklı bir akşam geçirdik.

Pazar günü gergin ve yorgun uyandım. Emre gözümü açar açmak mızırdanmaya başladı. Bir önceki gün oynadığı play station’un tadı damağında kalmış. Gene oraya gitmek istiyor. Öğlen bire kadar başımın etini yedi. Evde bi ton iş var. Misafir odası bit pazarına dönmüş, elimize ne geçtiyse attık haftalardır. Yatılı misafirlerin yatak yorganları bile kalkmadı daha. Aklım biraz onlarda ama en çok kahvemi alıp yeni kitabıma dalmak arzusundayım.

Babaları baktı ki yolu yok aldı bebeleri çıktı. Allahım nasıl rahatladım. Akşam altıya kadar da gelmediler. Biraz sağı solu topladım, iş listesi çıkardım, perdeci- halıcı ve tesisatçıyı aradım, içim rahatlamış olarak çayımı kitabımı alıp televizyonun karşısına geçtim.

Pazar sabahı d-smart kanallarından birinde bu filme denk geldik. Afişi, jeneriği ve konusu ile hayal ettiğim pazar filmlerinden biri oldu.
Mimarın ofisi; mekanın güzelliğine bakar mısınız?
2016 yapımı ”Mimar” iki noktada bana ilham verdi: Daha renkli giyinmek ve mekanların bende yarattığı duyguları hatırlamak. Filmdeki mimarın yaratıcılık, para, ev konusunda çarpıcı cümleleri vardı. Sessizlikten hoşlanan kadınla yatak odasına televizyon koyan kocasını evi tam ortadan bölen ses izolasyonlu bir duvarla ayırma fikri mesela. Denk gelirseniz izleyin, tavsiye ederim.

Çocuksuz saatlerin devamında bu filmle karşılaştım. Löseminin son safhasındaki kızımızın halleri, her şeye rağmen kaybetmediği mizah yeteneği, annesinin bohem havaları, babası, aşık olmak için yanıp tutuşması ve yakışıklı esas oğlan derken gözyaşlarıyla izledim.

Sonra çocuklar geldi, araba bal kabağına sindirella külkedisine dönüştü, hayat kaldığı yerden devam etti..

Kategori:
Günlük

TÜM YORUMLAR

  • Ne güzel bir yazıya dönüşmüş yaşanmış bir gün…Ben de dün güzel bir gün geçirdim, postam geldi…

    Ayşe'nin Kozası Haziran 6, 2017 7:46 am Cevapla
    • Ayşe :)) Ben de postaları merakla bekliyorum.

      ELİF sarı Haziran 7, 2017 8:30 am Cevapla
  • Sayfiye yerlerinin çoğunluğu böyle oluyor sanırım, yemeğe değil sergilenen ortama para ödüyoruz maalesef 🙁

    Yalnız kalmak sana ilaç gibi gelmiştir eminim, böyle spontone gelişen anları ben de seviyorum…

    İlk filmi not ettim, tavsiyen için teşekkürler…

    Mutlu günlerin olsun

    Oytunla Hayat Haziran 6, 2017 11:06 am Cevapla
  • Bize de mi turistik tarifeee demek lazım esnafa ya da baştan pazarlık yapıp oturmak.
    Ah çocuksuz evin keyfi ne güzel çıkıyor biliyorum ben de :))

    Anne Kaleminden Haziran 6, 2017 12:21 pm Cevapla
  • Aslında sıradan bir gün sizin kaleminizle harika bir yazıya dönüşmüş 🙂 gerçi iki erkek annesi bir kadının (misal ben)çocuksuz günü o kadar da sıradan sayılmaz ama 😉 Ben de 12 ay Bodrum'da hatta çok yakınlarınızda ( ev-iş-okul üçgenimiz Bitez -Ortakent hattında)yaşıyorum ve mekanlarla ilgili eleştirinize katılıp alınan paraya karşılık hizmet kalitesi ve güleryüzün bile bulunmadığını da eklemek istiyorum…Güzel bir tesadüf ile karşılaşmak dileğiyle,sevgiler

    Judgest Haziran 7, 2017 6:27 am Cevapla
    • Sen belki beni tanırsın blogdaki resimlerden ama ben seni hiç görmedim. Blogun yok di mi?

      ELİF sarı Haziran 7, 2017 8:29 am Cevapla
    • Tekrar merhaba, bloğum yok maalesef.Ben sizi ilk kez işyerinizde gördüm ve hatta bir an sanki önceden tanışıyormuş gibi birbirimize bakıp gerçekten samimi şekilde sizin güleryüzünüzle selamlaştık. (yani ben o enerjiyi aldım en azından ve sizden gelecek olumlu bir sonucu beklediğimden aklımda yer etmiş)Ben o dönem sizi bilmiyordum, takip etmeye başladıktan sonra evet evet O'ydu dedim. Ama sonra genelde 17.30 dan sonra geldim ve aranmama rağmen sizi göremedim. Öğle arası tanışmak için gitsem diye düşünüp mola saatlerimiz uyar mı, ben benzerliklerimizi ve sizi bildiğim için muhtemelen coşkulu olurum ama ya siz ne düşünürsünüz, fln fln yazdım durdum. Bi cesaret edemedim ama çok isterim….

      Judgest Haziran 7, 2017 9:14 am Cevapla
    • aaa, lütfen ne zaman isterseniz laboratuvardayım ben. Lütfen bana mail adresimden yazar mısınız: e.aydinsari@gmail.com

      ELİF sarı Haziran 7, 2017 11:44 am Cevapla
  • Aaaa Judgest ve sen ne kadar da yakınsınız birbirinize. Görüşsenize. Ben olsam yakınlarınızda ikinizle de görüşürdüm. Tabii ben oğlumu büyütüp 13'e getirdim. Şimdi zaten bizimle gezmeyi istemiyor. Küçük çocukları düşününce sahiden neler yaşadığınızı tahmin edebiliyorum. Benim için bunaltıcı bir dönemdi. Nefes almana bile izin vermezler. Ama çok da tatlı, güzel bir şey. En çok "araba bal kabağına, sindirella külkedisine dönüştü" demene bayıldım. Hahahaha 🙂
    Nasıl geçtiğini anlamadan geçiyor zaman. Hemen büyüyorlar. Klişe olacak ama hem söylenmeye devam et böyle, hem de keyfini çıkart. Öperim çok. Sevgiler

    özlem öztürk Haziran 7, 2017 8:11 am Cevapla
    • Keşkeee, ne çok isterim görüşmeyi… sevgiler

      Judgest Haziran 7, 2017 9:16 am Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir