BİLMİYORUM. İyimser bir hava esiyor, vaka sayıları düştü, çalıştığımız numune sayısı yarı yarıya azaldı. Yüzde 30-40 oranında pozitif sonuç verirken şimdilerde yüzde onu bulduğumuz nadir. Aşı işinde hız kazanırsak yılbaşına doğru kovidle olan imtihanı geçtik sayabiliriz. Tabii ki bunların hepsi tahmin. Moda deyimle ”at izinin it izine karıştığı” şu zamanda ”Büyük resmi” görmek kolay değil. En dokunulmaz sandığımız şeylerin bile hallaç pamuğu gibi atıldığı günlerdeyiz.
Önceki akşam televizyonda Dr. Sucharit Bakhdi isminde bir mikrobiyoloğa denk geldik. Adama kalsa kovid yalan, aşı yalan, her şey yalan. Bizimkiler adamın dediğini iyice çarpıtınca ortaya öyle bir tablo çıkıyor ki geçtiğimiz 18 ayda olup biten her şeyi biz rüyamızda görmüşüz. Bu kadarı da olmaz dedim. O zaman buyrun kovid servislerinde çalışın gönüllü olarak. Hemşirelerimiz çok yoruldu, sadece servis hastalarına refakat edin, sohbet edin.
Mutlaka küresel hesaplar var, bence de Bill Gates denen melun bir dolap çeviriyor ama akciğerleri iflas etmiş, nefes alamayan ve ölen o kadar insan varken pandemi yalan demek neyin kafası ?
İyiyi, güzeli hak ediyorum, insan gibi yaşamayı, sevmeyi, sevilmeyi.. Herkes gibi. Elimizde ne vardı ki mutluluk adına yaptığımız? Çayımızı alıp sahile inmek, annemize sarılmak, dünyadaki sayısız güzelliğe dokunmak, yeni bir kafe keşfetmek, çiçekleri koklamak.. Bir an önce bunlara kavuşmak istiyorum.


Floransa seyahati planlamak, yakınlara hafta sonu kaçamakları yapmak, güçlü ve şık bir araba edinmek, bir Vespa almak.. Artık bunlardan söz etmek, dolu dolu kahkahalar atmak istiyorum.
Didem Madak’ı keşfettim; sağda solda yıllardır görüyordum adını, dizelerine denk geliyordum elbet ama o nasıl bir içtenlik ? Kadın ruhunu harf harf dökmüş kağıtlara. AH’LAR Ağacı’nı almış, karıştırıp bir köşeye bırakmıştım. Geçen hafta kendimi Jimmy Mc Gill’in Türk versiyonu olarak hissettiğim bir gün eve gittim, aldım elime, okuyup okuyup ağladım. Öyle bir noktadayız ki her şey bizi ağlatabilir; incelikler, güzellikler dahil. O yüzden lütfen lütfen artık iyi hissetmek için bilinçli bir çaba gösterelim ve kimseyi aşağı çekmeyelim.

Anksiyeteden bayılacak gibi olduğum günler oluyor, geçici göreve giderken son sefer pek fena oldum. Geçen ay o kadar gerilmiştim ki elim ayağım uyuşmuş halde gittim. Şükür ki ilk kez sorunsuz bir üç gün geçirdim. Geldikten sonra iki gün kaygı sonrası nekahat yaşadım adeta. Uyku hali, karnımda daimi bir kasılma; sınava girecekmişim gibi. Bilir misiniz o hissi?
Demem o ki hepimiz az ya da çok yaralı / arızalıyız. EŞ- dost-akraba-komşu gibi cankurtaranlardan mahrumuz. Üzerimize 24 saat yağan pandemi, susuzluk, komplo senaryoları, çevre felaketleri vs vs umursayamıyorum. Evet, resmen öyle, umursayamıyorum.
Güzel kitaplar alıyorum; Mesnevi aldım yıllar sonra, Aylaklar Kumsalı, Madak’ın şiir kitapları, çocuk kitapları..Çiçeklerim var evin içinde ve kapımın önünde, güzel antika bir fincan bakıyorum kendime, şık bir yemek takımı.. Gönlümü eğliyorum , kontrol edemeyeceğim şeyler için daha fazla üzülmek istemiyorum.
