Sekiz saatlik atölye dün akşam bitti. Zoom toplantısında 110 kişi görünce epey şaşırdım ve umutlandım. Bu korku-kaygı-umutsuzluk üçgeninden artık çıkmak istiyorum ve benim gibi 100 kişi ile olmak ruhuma iyi geldi.
Beliz Güçbilmez, 20 yıl oyun yazarlığı hocalığı yaptıktan sonra khk ile işinden olmuş bir akademisyen. 5 yıldır bu atölyeleri yapıyor ve ilk aşamada manyetik alan metodu adı verdiği bir şeyi anlatıyor (sekiz saat boyunca). Raymond Carver isimli Amerikalı bir yazarın Katedral isimli öykü kitabından 5 öyküyü okumak bizlerin göreviydi. Elbette bir son dakikacı olarak akşam sekizdeki çalışma için öğlen İmge’ye gidip kitabı aldım 🙂
Beliz hoca, Spotify’da Nilay Örnek’in konuğu olmuş ve kendini ve metodunu uzun uzun anlatmış . Hatta ilk saatin sonunda yahu ben bunları spotify’da dinledim diye üzüldüm. Merak ediyorsanız oldukça ayrıntılı bir yayın olmuş, göz atın derim.
Sekiz saatin sonunda ağlamakla gülmek arasında garip bir hissiyatta kalakaldım. Off…of..
Kısa kısa notlarımı yazayım; devam edeceğimden emin değilim. Unutmayayım anlatılanları.
-Bir kere gerçek bir üniversite hocasını dinliyoruz. Zoom’dan da olsa o duyguyu yeniden yaşamak hem güzel hem de rahatsız edici çünkü mikrofonlar kapalı , derse katılmak mümkün değil, pasif bir şekilde dinleyip not alıyorsunuz. (Elbette bu biraz da zorunluluktan, öyle ya da böyle okumak-yazmakla ilgilenen 110 kişinin derse katıldığını düşünün. Tam bir kaos olurdu.)
– Hoca ne anlattığını çok iyi biliyor, konuyu nereye bağlayacağını unutmuyor, konuşurken takılmıyor, kafası dağılmıyor, eee-ııııı filan demiyor. Derse hakim, teknik terim kullanmıyor ya da çok az kullanıyor.
-”SANAT EĞİTİMİ TEKNİK BİR EĞİTİMDİR” benim için unutulmaz bir cümle çünkü çok şaşırtıcı. Sanatla teknik kelimelerini hiçbir bağlamda bir araya getirmeyen benim gibi hayalperestler için ”Dur bi dakika. Noldu şimdi?” dedirten bir an.
-Hoca diyor ki metaforların ve tohumların peşine düşün. İyi bir metinde bir tohum vardır, mesela hayal kırıklığı olsun bu. Tüm metin, metindeki metaforlar , anlatıcının görmeyi seçtiği her şey bu tohuma atıfta bulunursa metinde bir mıknatıs oluşur. O metin artık parçaların toplamından fazla bir şeydir. Manyetik alanı olan bir metin yazarından daha akıllıdır.
-Kurmacalar neyin gerçek neyin sahte olduğunu anlamak için şarttır, yeryüzündeki insanın acıklı macerasına taa mağara resimlerinden başlayarak sanat bu sebeple eşlik etmiştir.
-Anlatılacak yepyeni bir hikaye yok. Yazdığımız-yazacağımız her ne varsa zaten yazılmıştır.
-Kurmacalar duygusal eğitimin en etkili aracıdır.
-Tekrar oku tekrar yaz tekrar anlat.
-Bir kavramı hiç bilmeyen birine o kavramı nasıl anlatırsın? Benzeterek yani metaforlarla. İyi kurmaca kıskançlıktan bahsediyorsa asla kıskanç kelimesini kullanmaz, bir tür tabu oyunu gibi.
-Tohumdan metafor üretebilmelisin; üretemiyorsan sorun var.
-En iyi çalışan metaforlar münasebetsiz olanlardır. Bozulan pasta- ölen çocuk, donmuş tavuklar-morgdaki cesetler gibi.
-Metaforun ne anlama geldiğini karaktere söyletme, işin sırrı zaten orada.
İkinci aşama için biraz bekleyeceğim sanırım ama bana bambaşka bir bakış açısı ve yepyeni fikirler veren verimli bir atölye idi. Bu metotla en azından bir öykü yazmayı deneyeceğim.