Valla maaile olduk, geçti gitti, sadece Eren’den emin değilim ama kalan üç kişi artık ”covirgin” değiliz.
İlk olarak Eren’in sınıfında bir çocuğun pozitif olduğu haberini aldık. Birkaç gün sonra Eren’de, halsizlik diyebileceğim ama çok da hasta gibi görünmediği bir hal oldu. Okula göndermedik. Aynı günlerde Emre’nin okulundaki birçok öğretmen pozitif oldu ve Emre’nin ateşi çıktı. İki gün boyunca yüksek ateş ve baş ağrısı oldu. Okula göndermedik bir hafta. Test yaptırmadık. Evde maske takmadık. Taksak iyi olurdu ama ateş-ağrı atakları sırasında o kadar huzursuz oluyordu ki kucağımızdan inmiyordu. Zaten olan olmuştu.
Çocuklar toparlandı ve benim şikayetlerim başladı. Baş ağrısı ve sırt ağrısı. İki-üç gün dört saatte bir minoset aldım. Normalden daha fazla uyudum. Testim pozitif çıktı beklendiği gibi. Üç günden sonra hafif öksürük başlayınca endişelendim; öksürüklü rahatsızlıklarım bir ayda ancak geçer eskiden beri ama bu sefer öyle olmadı. Birkaç gün içinde geçti gitti. Tat-koku kaybı hiç olmadı, eklem ağrısı ve halsizlik çok az hissettim. Olabilecek en rahat şekilde geçirdim.
O arada şubat tatili başlamıştı. İlk hafta çalıştık. İkinci hafta izin istemiştik bir ay öncesinden Neredeyse son güne kadar izin onayımız yapılmadı. Sağlık personelinin birikmiş izinleri 60-70 günü bulur, geçici görevler yüzünden başhekimler kimseyi izne çıkarmak istemiyor olabilir, bilemiyorum. İyice azalmış olan döner sermaye katkısı, izin durumunda sıfırlandığı için personel zaten izin yapamıyor son yıllarda.
Bu sene kış çok sert geçiyor. Bizim ev yüksek bir tepede olduğu için fazladan rüzgarlı ve soğuk oluyor. Gidecek birkaç arkadaş var ama bu kış herkes covid olunca çekindik, ne kimseyi çağırdık ne kimseye gidebildik. Özellikle ben çok sıkıldım. Hatay’a gitmeye niyetlendik ,bu sefer de eşim pozitif oldu; üstelik epeyce şiddetli boğaz ağrısı neredeyse bir hafta devam etti, eklem ağrısı ve halsizlik de zorladı.
Şubat tatilinin onuncu gününde instagram dan bulduğum bir termal otele rezervasyon yaptırıp yola koyulabildik. Perşembe-cuma iki gece konaklamaya üç bin lira ödedik, aşağıda görseli olan dublex odada konakladık, kahvaltı ve akşam yemeği dahildi. Çocuklar için asma katta iki yatak, tuvalet banyo ve televizyon vardı ama Eren geceleri dolandığı için alt katta babasıyla uyudu. Merdivenler epeyce dikti ve üst kat biraz boğucuydu. Isıtmayı kapalı tuttuk çünkü açık olunca üst kat fırın gibi oluyordu.
Yemeklerden memnun kaldık. Çok çeşitli ve lezzetliydi. Çocuklar bile beğendiler ki artık Eren pilava bile burun kıvırıyor. İyice çıkmaza girdik yemek işinde.
Isıtılmış havuz ve termal havuz aynı alandaydı, çocuk kalabalığı ve kapalı mekan sebebiyle uğultu ve gürültü rahatsız ediciydi. Ayrıca yerler ısıtılmış olduğu için epey sıcaktı. İlk kez kaplıca suyuyla dolu bir havuza girdik. 35 derece sıcaklık bana çok fazla geldi. Termal havuzdan dışarıya çıkabildiğin bir açıklık yapmışlar, biz genellikle dışarıda durduk, değişik bir duyguydu.
Kış mevsiminde otelde yapacak fazla bir şey olmasa da azıcık masa tenisi oynadılar, upuzun ve yumuşak koltukların üzerinde hoplayıp zıpladılar, bowling oynadılar , geniş alanlarda koşturup durdular, yüzdüler .E, daha ne olsun?
Dönüşte ta Siverek’den tanıyıp kalben sevdiğimiz Taner’lere, ilk akşam eşimin kuzeni Bahar ablalara gidip insan içine karışmanın hazzını yaşadık. Başka evler, başka sofralar , başka insanlar olmadan olmuyor, ruhumuz o sohbeti muhabbeti, başkaları üzerinden kendini tanımayı ,aramayı ve bulmayı özlüyor.
Yılbaşına birkaç gün kala başlayan gastritim bazen azalsa da devam ediyor. Araya giren covid, artık ”zam” diyemeyeceğimiz korkunç fiyat artışları, 2000-3000 elektrik faturaları, her gün önümüze sürülen sahte gündemler, şöyle havadan sudan iki satır sohbet edememek, sert kış havası derken tuhaf bir sis içindeyim sanki. Bakıyor ama görmüyorum, yiyor ama tat almıyorum, kahveyi neredeyse sıfırladım. Hiç haber takip etmemeye çalışıyorum. Sinirlenmekten yoruldum. Bodrumun en işlek trafiği olan okulun çevresinde yol ortasına arabasını bırakıp gidenlerden yoruldum.
Ufak-tefek sandığımız güzelliklere minnettarım. Elvan’la havadan sudan konuşabiliyoruz dakikalarca. Ona tabak-çanak almanın hayalini kuruyorum 25 yıldır yaptığım gibi. Taşınma olasılığı var minicik de olsa ve atlayıp gitmeye, yanımda çatal-kaşık takımı, tuzluk, keten runner-amerikan servis takımı götürmeye niyet ediyorum. Müşerref’le kitap muhabbeti yapıyoruz whatsapdan. Çocuk Köstebek Tilki ve At gibi bir kitap var artık raflarımızda. Ne büyük mutluluk! Anna Karenina okuyorum hem de ilk kez. Güllerim açıyor ve arada sırada bir dal kesip vazoya koyuyorum. İkea’da minicik vazolar gördüm geçenlerde, niye almadıysam? Sema’nın yakın bir yerde çalışması sayesinde istediğim her an yanına gidebiliyorum; pazartesi günü öğle arası İmge’de buluştuk aylar sonra, salı günü Vahdettin’in orada kahve içtik, niye çay yok diye söylene söylene. Katıldığım atölyeyi anlatabildim uzun uzun..
Ne kadar kıymetli bunlar biliyor musunuz? Hem de hiç olmadığı kadar kuvvetle biliyorsunuz değil mi?
TÜM YORUMLAR
Merhaba. Geçmiş olsun 🙏🏻
İki günde olsa ne iyi etmişsiniz, fotoğraflar bir harika idi. Dinlenmek ruha şifadır ne de olsa.
Kalabalık sofraları, ve sevdiklerimizle sohbet gibisi yok.
Rutine ara vermek, farklı bir yerde uyanmak iyi geliyor.
Çok geçmiş olsun, Elif Hanım.
Teşekkür ederim, geçti şükür. Siz ne durumdasınız? Bu sene geçirmeyen kalmadı sanki.
Geçmişler olsun. Ülkenin hali biz uzaktayken bile kara kara düşündürüyor, allah yardımcısı olsun fakir fukaranın. Otel çok hoş görünüyor, ne iyi yapmışsınız.
Ah Gece, öyle değil mi? Uzaktan daha da kötü görünüyor olmalı..Teşekkürler. Sevgiler
Çok geçmiş olsun Elif Hanım.Yazılarınızı zevkle takip ediyorum. Bol faaliyetli günler dilerim.Sevgilerle..
İyi ki varsınız, hep beklerim.