Bu Aralar Hayat; Kül

Mayıs 25, 2022
263
Views

Cem Adrian’ın sözleri ve müziğiyle beni her defasında başka bir aleme götüren bu şarkısını son aylarda çok dinledim. Eliyahu’nun enstrüman çaldığı kısım da güzel ama şarkı sözlerini mevlid okurmuş gibi okuduğu kısmı atlıyorum; fazla dramatik geliyor.

Sözleri şöyle:

İçimde bir şey kanıyor
Keskin bir vedanın yarası sızlıyor
Yüzümde bir şey soluyor
Aynı değil, umudun rengi kayboluyor

Kalbimde bir yerde bir orman yanıyor
Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor
Şiirler hep dargın, dualar şifasız


Ömrüme mıhlanmış bir cümle

Kül olur kalbindeki zamanla
Yana yana, yana yana
Yana yana, yana yana

Zaman kalbindeki arzuyu, umudu, beklentiyi, insanı artık ne ise o; eninde sonunda küle çeviriyor. Yok oluyor o şey ama seninle beraber. Kalbindeki her neyse onun kül olması için yanması gerekiyor ama aslında yanması gereken sensin. İçindeki o neye olduğundan emin olamadığın özlemi, beklemeyi yok etmek mi istiyorsun? Önce kendin yok olmaya razı mısın, ona bak diyor bana bu şarkı. Bunu bu kadar güzel ve tek cümle ile anlatmasına hayranlık duyuyorum. Büyülüyor beni insanoğlundaki bu derinlik ve ruhsal güç.

İçimde neye olduğunu bilmediğim bir inanç ve umut vardı; her şeyin güzel olacağına dair belki, bir şekilde yerimi bulacağıma belki, birinin bana ”sen busun, bu kadarsın , zorlama daha fazla” diyeceğine belki. Ben bu kadarım demek bana aşırı zor geliyor. Geride kalan 40 yıl sadece bunu anlamak için miymiş?

Ne çok şeyden; yine de en çok ama en çok kendimle bitmek bilmeyen bu upuzun monologdan yorgunum. Yüksek Topuklar’daki Nermin’den fazlam yok eksiğim var.

Ne güzel söylemiş Murathan Mungan; madem ondan açıldı söz:

O kadar çok anlattım ki
kendime kaldım anlatmaktan…
bunaldım kendisiyle boğuşmasını başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, ofset duyarlılıklardan
kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
‘içtenliğin’ ya da ‘dünya görüşünün’ kirletmediği
kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum.

TÜM YORUMLAR

  • 11.22.63 dizisi var izlemişsinizdir, Elif hanım.
    Zaman yolculuğu yapabiliyor başroldeki kişi.
    Final sahnede, sevdiği kadının yaşlılık haliyle karşılaşıyor ve ona “iyi bir hayat yaşadın mı” diye acı bir merakla bu soruyu soruyor.

    Bu söz bana çok tesir etti. Yıllardır, başkalarının sevgisi peşinde koşarken, iyi bir hayat yaşayabildim mi, hep bir başkasının sevgisi üzerine kurgulanmış bir hayat “iyi yaşanmış bir hayat” oluyor mu. Bu iyi hayat neden sadece onların varlıklarıyla mümkün oluyor.
    İnsanlara en büyük beddua “sen de çok sev ama sevilme emi” olabilir mi, diyerek Yıldız Tilbeyle bitireyim :))

    Aliye Mayıs 28, 2022 7:05 am Yanıtla
  • Diziye çok bayılmadım, Elif Hanım, bu arada. Saçma gelen şeyleri de yazabilirim ayrıca. çok sevdiğin birine yıllar sonra rastlıyorsun. Ve mutlu bir hayat sürebildin mi, diyorsun. En Çarpıcı gelen kısımdı.

    aliye Mayıs 28, 2022 6:53 pm Yanıtla
    • Blogda bir kitap hakkında yorum yazmıştım; epey oldu : Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları. Senin yorumun bana o kitabı anımsattı ve dönüp yazıyı okudum. Birer ”içselleştirici” olarak sorunu hep kendimizde görsek de artık bazı şeyleri değiştirmenin mümkün olmayabileceğini düşünüyorum. Oldukça derinden kafa yorduğum bir mevzu; iyi yaşamak nedir?

      Aydınlık Yüz Haziran 2, 2022 10:18 pm Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir