Herkesin her şeyi bildiği bir çağda yaşamak çok zor. İnanların her konuda fikir sahibi olmaları ve sen sormadan bunu sana boca etmeleri -hele ki dert yanarken- delirme sebebi.
Arabayı değiştirdik. Hikaye uzun; sinir bozucu, ”Paramla rezil oldum hem de bininci kez ” dedirten türden,. EFT yaparken Muhammed yerine Mustafa yazdığım ve bankacıların öğle tatiline denk geldiği için paranın adamın hesabına geçmesini 2 saat beklediğim, noterin vekaleti sanal sisteme tanıtması için cepten aradığım özetle her aşamasında saç baş yolduğum bir süreç oldu. Sonunda, beğendiğim hibrid bir aracın 7000 km yapmışını bulduk, abim gidip aldı sağ olsun ama satıcı tam bir köylü kurnazı çıktı.

Neyse dün pek de samimi olduğum, her gün görüştüğümüz bir arkadaşa dert yanıyorum; bana diyor ki:
” Yani Elif hanım, siz de bula bula Kayseri’yi mi buldunuz. Kayseriliden araba alınmayacağını herkes bilir. ”
Gözlerimden ateşler çıkarak, sesim birkaç perde yükselerek epey söylendim – Sonra da üzüldüm tabi gereksiz yere patladım diye-. Arkadaşım, bir şeye de yorum yapmayın ya. Olan olmuş, araba alınmış, yola çıkmış geliyor. Hayırlı olsun de geç. Şimdi sen bunu söyleyince ben kendimi daha beceriksiz, yetersiz, böyle basit (!) bir şeyi bile bilemeyen biri gibi hissetmiyor muyum sence? 1 dakika yargı dağıtmayın gözünüzü seveyim.
Her konuda herkesin böyle kesin yargıları olması bir tek bana mı zor geliyor? Pilav şöyle yapılır, şu pirinç en iyisi, filanca araba çok yakar, falanca semtte oturulmaz, çocuğuna pizza söyleyen kötü besler, yemeyen / uyumayan / söz dinlemeyen çocuğun varsa kötü örnek olmuşsundur, ekran karşısında çok vakit geçiriyorsan dünyanın en kötü ebeveynisin, Emrah Serbes kötü adam çünkü kaza ile ölüme sebep oldu, artık onun yazdıkları okunmaz, Yılmaz Erdoğan/ Orhan Gencebay ve daha birçok kişi iktidarla yakın artık sevilmez, havuz pistir girilmez, Bodrum’da yaşıyorsan manzaralı evde oturacaksın.. Daha milyonlarca sayabilirim ama anlaşıldı herhalde demek istediğim.
Erdal Tosun diyordu ya ”Zamanında çok konuştum, faydasını görmeyince bıraktım”. Belki de susmayı öğrenme zamanımız gelmiştir.
Özellikle kadınlarda bu ”yargıçlık” sendromu çok mu yaygın? İki dakika dert anlatıp içini dökmek istiyorsun hemen şöyle başlanıyor lafa:
” Eeee bu kadar şımartıp tepene çıkarırsan böyle olur. Ben hiç şunu yapmadım / bunu etmedim. ”
Güya rahatlayacaktın di mi; başlıyorsun kendini savunmaya. Sen savundukça karşı taraf hepten coşuyor. Akıllar veriliyor, eleştiriler sıralanıyor, ”Biz de çocuk büyüttük ”ler filan havalarda uçuşuyor.
Böyle konuşmalara artık katlanamıyorum. Bir-iki samimi arkadaş hariç ”İyiyiz çok şükür, her şey yolunda çok şükür, Allah bugünlerimizi aratmasın ” tarzında 8-10 kalıp cümleyi ezberleyip sadece bunlarla yaşabilir miyiz ki?
Blogdaşlar harika bir yapım izledim Netflix’de:

En az iki kez izleyip notlar almak lazım. Bana çok iyi geldi. Belirsizlik, mücadele ve acı herkes için geçerli ve yaşadığımız sürece kaçınılmaz. Bunu doktorun ağzından net olarak duymak, o basit çizimler filan çok anlaşılır ve güzeldi. Tavsiye ederim.
TÜM YORUMLAR
Aynı fikirdeyim,ancak ben de geçen bir benzerini yaptım.Belçikalı öğrencim dedi ki Belçika’da doğum izni 4 ay .Ben de sanki anneymişim gibi,çok anlarmışım gibi ay ama çok az şöyle böyle demeye başladım.kaydın bana dedi ki ama ben 4 ayın sonunda çoktan eh yeter be demiştim.küçük bebek sevmiyorum bana yetti de arttı bile dedi.kendimden utandım ama şunu da kadınla paylaştım, dediğin şey o kadar özgürleştirici bir şey ki… Bu o kadar iyi boyutlu bir şey ki… Feminist geçinen ben olayı bir tarafından tutup diğer olasılıkları görmezden gelmişim. hemen ezberlerimi gördüm tabii. Kendi yaptığımı ya da arkadaşınınkini savunamam ama bu ezberleri unutmak öyle zor ki… tüm klişeler gibi yaşlanmak da insanın hoşuna gidiyor,kontrol edemediği bu dünyada kısa da olsa bir hüküm veriyor.onun dışında her şey zaten dediğin gibi…
Gül, ben artık işin içinden çıkamıyorum. Duyarlı olmak çok yorucu, kendimizi bu kadar yargılamak, gözlemlemek vs. Yaşlanmak bazı açılardan güzel olsa da umarım çok yaşlanmadan göçeriz, zira fiziksel kısıtlamalarla baş etmek hiç hoş değil.
Stutz ben de izledim. Psikatır ve ya psikoloğa hiç gitmedim.Orada beni sadece
dinleyip ardından sadece ilaç verecek olmaları saçma geliyordu. Yapımda da bunu söylüyorlardı cahil arkadaşın tavsiye veriyor, deneyimli psikatır/psikolog sadece dinliyor olmasını yanlış buluyorlardı. Benimde olayları dinleyip tavsiye verecek birine ihtiyacım var. böyle birine ulaşamayacağıma göre kitapları varsa alayım demiştim ama unutmuşum, sizin yazı iyi oldu. Sevgiler..Ayşe
Günaydın Ayşe,
Yalnız dikkatini çekti mi bilmiyorum; Jonah, doktora birkaç kez ”Senden sonra hayatım çok iyileşti. Bana öğrettiklerin çok işime yaradı” dedi. Olay sadece ilaç vermek değil hiçbir zaman.
Türkiye için ”işinin ehli psikiyatrist / psikolog” bulup onunla terapi sürecine girebilmek yüzde onluk kaymak tabaka haricinde pek mümkün değil. Çok pahalı bir işe dönüşüyor maalesef. Bir yandan da şunu düşünüyorum adam akıllı bir koltuk alsan 20 bin lira, 10 taksit yapsan 2 bin ödüyorsun. 10 seans psikiyatrist görüşmesi yapsak belki de kendimiz için hatta çocuklarımız için çok iyi bir yatırım yapmış olacağız.
Evet, farkettim Stutz sadece dinleme gibi psikiyatrist/psikologların yaptığı basma kalıp tedaviyi kullanmıyor anladığım kadarıyla tavsiyeler veriyor. Böyle uzman kişi bulsak koltuk parasına değer tabiki. Yıllar önce bir arkadaş demişti,şimdi meşhur dizi yazarı olan psikiyatristin Ankaradaki kliniğinde uzman doktor dinledi beni sonra haklısınız deyip ilacı yazdı.Biz de yaygın durum böyle gibi.İşinde çok iyi uzmanlar mutlaka vardır Türkiyede de ama bulmak zor ve pahalı. Yüzüme gerçekleri söyleyecek ve yol gösterecek biri ne harika olurdu. Kitaplarla ve arkadaşlarla çözmeye çalışmaya devam.Sevgiler..
Haklısın :)))
Uzman konusunda eksik yok fazla var da…ah şu ülkenin arap saçına dönmüş sistemleri :((
Herkes herşeyi profesörü ve eleştirmeni olduğu için artık insanlarla böyle paylaşımlara girmiyorum. Çünkü sonra bir de kendini açıklaman gerekiyor tekrar tekrar. Sadık yarim blogdur. Gerisi fasa fiso.
Bazen de tutamıyorsun kendini, yoğun bir stres içindeysen dökülmek istiyorsun. Yanında kim varsa tek şansın da o oluyor.