Kitap kulubünün aralık ayı kitabı olan Algernon’a Çiçekler bol ödüllü, filmi yapılmış, milyonlarca satmış, 30 dile çevrilmiş. Eh, ”Bu kitapta ne var da bu kadar sevilmiş?” sorusuna cevap bulmak için bile okunabilir. Kitabın adını duymuştum ama çok dokunaklı diye okumak istememiştim.
Hikaye özetle düşük IQ ‘lu, 32 yaşında bir genç olan Charlie’nin deneysel bir ameliyata gönüllü olması ve giderek daha akıllı bir insana dönüşmesi.
Kitap Charlie’nin yazım yanlışları ile dolu günlüğü ile açılıyor. Çevirmen burada harika bir iş çıkarmış. Berbat çevirilerden fenalık geçirdiğim son okumalarımı düşününce çevirmen Handan Ünlü Haktanır’a buradan teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim. Adı, kapakta yer almadığı için Koridor yayınevini kınıyorum.

Kitabın ilk satırları şöyle:
‘‘ ilerneme rapuru 1 martt 3
Doktor Strauss bundan böyle yaşadığım herbişeyi, neler düşündümü neler hatırladımı yazmamı söyledi. Bunu neden istedini bilmiyorum ama beni kullanıp kullanmıycaklarını anlamak için öle yapmam önemliymiş. Umarım beni kullanırlar çünkü bayan Kinnian diyoki belkide beni akıllı yapabilirlermiş. ” s.7
İşte bu harika bir çevirmenin işi dostlar.
Charlie ilk olarak zihin durumu vs ölçülürken Algernon ismindeki bir fare ile yarıştırılıyor. Fare ve adam aynı labirentte yol bulmaya çalışıyorlar. Defalarca yapılan testler sonrasında ikisi arasında bir bağ oluşuyor. Daha doğrusu Charlie, Algernon’a bağlanıyor. Ameliyat sonrasında ise bir mucize gerçekleşiyor. Charlie giderek daha akıllı oluyor fakat hiç beklemediği şekilde dünyası giderek daha sevgisiz, ürkütücü ve kafa karıştırıcı bir hal alıyor. Hiç hatırlamaığı geçmişi ve çocukluğu yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor. Annesinin kendisini nasıl hırpaladığını, normal bir çocuk gibi davranması için nasıl zorladığını, kızkardeşi dünyaya geldikten sonra işlerin nasıl korkunç bir hal aldığını ve sonunda bir gece yarısı onu evden nasıl sepetlediğini hatırlıyor. Bayan Kinnian’a durumunu şöyle anlatıyor:
” Gündüzleri düşündüm, okudum, yazdım. Geceleri kendimi aradım ve anladım ki eski Charlie sürekli beni izliyor. Kendim olmadığım duygusuna engel olamıyorum. Ben onun yerini gasp etmişim ve beni fırından nasıl attılarsa ben de onu kendi yerinden atmışım gibi geliyor. Eskisini yıkmadan bir arsanın üzerine yeni bir bina dikemezsin ve o eski Charlie de bir türlü yıkılmıyor. Var olmaya devam ediyor. ” s.213

İşin kötüsü aynı ameliyatı geçiren Algernon’da beklenmedik bulgular ortaya çıkıyor. Anlaşılan o ki Algernon’un beyni hızlı gelişme sonrasında giderek küçülmeye başlamış. Charlie gidişatın kötü olduğunu ve sonuçta hayatı boyunca kaçtığı bakımevine yatmak zorunda kalacağını kabullenme sürecine giriyor.
Elbette kitabın sonunda çok ağladım ama nasıl biliyor musunuz? Babam ve Oğlum ya da Cici filmlerini izlerken akan gözyaşlarım gibi. İçimi yıkayan, beni ferahlatan, ” Her şey boşuna, yaşamaktaki tek amaç sevmek, sevilmek” sonucuna götüren güzel bir ağlama.
Böyle güzel kitaplar, filmler, oyuncular ve çevirmenler oldukça yaşamak ne güzel şey..
TÜM YORUMLAR
Umduğumdan çok daha ötesini bulduğum bir kitpa oldu.
Son cümleniz çok şeyi özetliyor, gerçekten sevmek ve sevilmek derdimiz:)
Değil mi? Sanki bütün sır orada.