Bu sene Datça’daki festivale gitmeyi başardığımız için kendimle gurur duyuyorum. Zorlandık, uykusuzduk , 1 gün önce Nero Kafe”de sandalyeme vuran güneş beni serseme çevirmişti, başım ağrıyordu vs vs…Evden çıkmak her geçen gün daha da zorlaşırken geldiğimiz noktada şunu anladım: Bir şeyi yapabiliyorsak yapmalıyız çünkü 1 gün sonra bile neyin ne olacağını bilmiyoruz. Bu arada, son dakikaya kadar dört kişinin her biri, diğerinin iptal etmesini ummuş 🙂 Hava tahminleri de yağmur gösteriyormuş. Velhasıl-ı kelam sahiden cennet gibi ülkemizde evden çıkıp herhangi bir şey yapmak büyük bir azim ve kararlılık istiyor.
Benim motivasyonum tamamen doğanın mucizesine tanık olmak, başımın üstünde badem çiçekleri- ayaklarımın altında papatyalar varken derin nefesler almaktı. Böyle bir yer bulamadık ama olsun; başka güzel şeyler yaptık.

HAYALLER (Fotoğraf @mucahitmuglu)
@mucahitmuglu

HAYATLAR 🙂
Sabah 08.00 gibi buluştuk. Diğer arkadaşımızın işi için Acıbadem’e uğradık ve 09.00 gibi yola koyulduk. Biraz uyuklama, biraz sohbet , Marmaris sapağındaki Starbucks’da kahve / şarj molası derken 12.30 gibi Çiğdem Teras’a ulaştık. Manzara harikaydı. Kahvaltı vasat olsa da Datça’ya kuşbakışı bakmak gözümüzü ve gönlümüzü fazlasıyla doyurdu. ( İşletmeler az adamla çok iş yapma kafasında olduğu için temizlik yetersizdi. )
Şakır şakır yağacağı beklenen hava acayip güzeldi. Datça ışıl ışıldı. Tur otobüsleri akın etmişti, park yeri bulmak zor oldu.
Kahvaltı sonrası festival alanını gezdik. Bol bol el işleri, yerel yemekler, bademin her türlü tatlısı-kahvesi , incik boncuk… Böyle bin bir çeşit ürünün olduğu yerleri gezmeye sabrım yoktur benim. İçim daralır. Çabucak bir göz attık. Durakladığımız tek yer Hatay ipeğinden ürünler satılan tezgah oldu. İkiletmeden ilacımı yazan-raporumu çıkaran-eşi dostu muayene eden sevgili doktor arkadaşlarıma iki adet hediye fular aldım.
Datça’da yaşayan bir akraba ile buluşup onların önerisi ile badem kahvesi içtik. Kahveyle hiç alakası yok. Süt içtim gibi geldi bana.

Havaya bakar mısınız ? Bir fincan kahvenin 150 lira olduğunu da not düşeyim.
Ve günün sürprizi. Programa göre 1 gün önce gerçekleşecek Moğollar konseri yağmur sebebiyle bizim orada olduğumuz gün yapıldı 🙂 Ne kadar yaşlanmış olsalar da onları canlı dinlemek ve Cahit Berkay’ı görmek harikaydı.
Konser sonrası Eski Datça’nın taş sokaklarında uzun uzun yürüdük. O kadar şık, göz alıcı kafeler var ki inanamadım. Her köşe instagram karesi gibi. Pırıl pırıl, rengarenk. Ev sahipliği yapan arkadaş, geçen yıl çok güzel fotoğraflar çektiği badem ağaçlarına bizi de götürdü ama ağaçların diplerine koca koca taşlar yığmışlar. En üstteki resimde görünüyor.
Eve dönmemiz 22.00’yi buldu. Kendimi yatağa nasıl attım bilmiyorum. İyi ki gittik, iyi ki yaptık. Tüm okuyanlara badem çiçekleri gibi mucizevi günler diliyorum 🙂
TÜM YORUMLAR
Ayyy ne güzel ya baktıkça içim açıldı ama gerçekten evden çıkmaya üşenme kısmını da o kadar iyi anlıyorum ki…
Badem kahvesini merak ettim. Geçen sene Datça dönüşü arkadaşım badem kurabiyesi getirmişti, hala tadı damağımda efsaneydi…
Badem kahvesi ticari bir ürün bana sorarsan , kahveyle alakası yok.