”Söz sessizlikte,
ışık karanlıkta,
yaşam ölürken ;
bomboş gökyüzünde uçarken parlar atmaca. ”
dizeleri ile başlıyor kitap ve okuyucuyu ”Her şey zıddıyla kaimdir” felsefesine ya da ”Diyalektik” denen yerlere götürüyor . 180 sayfa boyunca Jung’a selam gönderiyor. İnsanın ”gölgesi” ile yüzleşmesinin nasıl da zorlu bir mücadele olduğunun altını kalın kalın çiziyor.
Hikaye kısaca şöyle: Gont Adası’nda doğan Duny, annesi erkenden ölünce yabani bir ot gibi kendi kendine büyür. 7 yaşında iken teyzesinin mırıldandığı bir tekerlemenin keçileri kontrol ettiğini fark eder ve büyücülük dünyası ile tanışmış olur. Aslında bir cadı olan teyzesi ona temel eğitimi verir ve Duny, köyünü büyük bir beladan büyü ile kurtarır. Bu hikaye kulaktan kulağa yayılınca tanınmış bir büyücü Duny’yi ziyarete gelir. Ona Ged ismini takar ve gerçek bir büyücü olabilmesi için çocuğu yanına alarak yola koyulur. Her büyüme öyküsünde olduğu gibi başından acı-tatlı birçok olay geçer. Ged sonunda yetişkin olur ama çok ağır bir bedel öder.
Sayfaları hevesle çevirdim; kurgu merak uyandırıyor. Diyaloglar çok başarılı. Gölge metaforu metine büyük bir ustalıkla yerleştirilmiş. Kitabın baskısı, resimleri, kağıt kalitesi hemen hissediliyor. Son birkaç yıldır en büyük yayınevlerinin bile özensizce bastığı, kötü çevrilmiş kitaplardan sonra ilaç gibi geldi.

Resimler, Deniz Bilgin, 1994 olarak yazılmış; sonraki baskılarda varlar mı acaba? Hikayenin etkisini çok artıran, harika bir çalışma olmuş.
”Çocukken, büyücülerin istedikleri her şeyi yapabileceklerini sanıyordun. Ben de öyle sanırdım bir zamanlar. Hepimiz öyle sanırdık fakat gerçek şu ki insanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyebileceği yol iyice daralıyor.” s.76
” Daha sonra Ged o geceyi düşündüğünde, böyle ruhu kaybolmuş halde yatarken kimse kendisine dokunmamış olsa, kimse onu öyle ya da böyle geri çağırmamış olsa ruhunun sonsuza dek kaybolabileceğini fark etti. Onu geri çağıran sadece, canı yanmış dostunu rahatlatmak için yalayan hayvanın dilsiz bilgeliğiydi. Yine de o bilgelikte Ged kendi gücüne yakın bir şeyler buldu. Büyücülük kadar derin olan bir şeyler. O andan itibaren, bilge kişinin kendisini, konuşabilseler de konuşamasalar da yaşayan diğer varlıklardan ayırmayan kişi olduğuna inandı. ” s.86
”Kötü bir yol, insanı iyi bir sona ulaştırabilir. ” s.114
” Bir insan kendine ait olmayan bir biçimde ne kadar uzun süre kalırsa tehlike de o kadar büyük olurdu. ” s.128
” Ged ne kaybetmiş ne kazanmıştı ama kendi ölümünün gölgesini kendi ismiyle adlandırarak, kendisini bütünlemişti; tam bir insan olmuştu. Tüm kişiliğinin bilincinde olan, kendisinden başka hiçbir güç tarafından kullanılamayacak veya ele geçirilemeyecek, o yüzden de hayatının hayattan yana yaşayacak, hiçbir zaman yıkım, acı, nefret ve karanlığın hizmetine girmeyecek bir insan. ”s.184

Ged’in eğitim aldığı Büyücüler Okulu Harry Potter serisine ilham olmuştur diye tahmin ettim.
Not: Le Guin, ”Gerçek mit bilince yükseldiğinde daima aynı mesajı verir: ”Hayatını değiştirmelisin” cümlesi ile kalbimi çalmıştı. Yerdeniz Büyücüsü, tanışma kitabım oldu. Başından sonuna, sayfa atlamadan, merakla okudum. Diğer kitaplar için bir heves uyandırdı mı?Biraz 🙂 Denk gelirse okuyacağım.

Kitabım Dalyan’da tekne turunda.

Turgutreis Marina içindeki kahvecilerden birinde Ursula ile kahve içiyorum. Belki de Bodrum’un en ağaçlı, rahat ve geniş mekanıdır burası. Seviyorum.