Fragmanını gördüm; pek beğendim. Gayet güzel, dünyayı camdan bir kafes içinde seyreden bir prenses var önümüzde. Mavi , kasbabarık, kat kat tülden elbisesi ile mahzun mahzun gülümsüyor.
Kitabı okumuş ve hakkında yazmıştım. 2 yıl olmuş bile. Türk kültürünün içinden bir psikiyatrist okumak hoşuma gitmişti ; TV sektörü artık neden bilinmez mal bulmuş Mağribi gibi Gülseren’in kitaplarına saldırdı. Doğduğun Ev Kaderindir, Masumlar Apartmanı, Kırmızı Oda aynı anda yayınlanıyor. Hiçbirini izleyemiyorum. Ajitasyonun dibine vuran, ya delirmiş ya delirmek üzere olan bu kadınlara tahammül edemiyorum. Saçını başını yolan, dizlerini döven, aralıksız ağlayan, bir erkek olmadan var olamayan kadınlar ordusundan bezdim.
Psikiyatri ve insan ruhu benim gibi içe dönükler için her zaman ilgi konusu. Türkçe yayınlanmış neredeyse bütün kitapları okudum, etrafımdaki pekçok insanı gözlemledim. Çıkarımlarım şöyle:
- İlk 10 yıl bir insanın hayatının EN ÖNEMLİ YILLARI. Bugün pek sevdiğim Vapurda Çay Simit Sohbet’de Hüsnü Şenlendirici vardı. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz sorusuna öyle aydınlık bir gülümseme ile cevap verdi ve ”Çok güzeldi” dedi ki..Sonra ekledi ”Ben birbirine aşık bir ana-babanın çocuğuyum.” İşte hayata on sıfır önde başlamak budur.
- İlk 10 yıldaki ev atmosferi hayatla ilgili temel algıyı oluşturuyor. Benimki şöyle ” Yaşamak acı çekmekten ibaret, neşe çok az ve nadir, para çok zor kazanılır, aşırı dikkatli harcanmalı, insanlar gelir geçer, kimseye bel bağlama.” Bu kadar olumsuz yargıya rağmen öyle ya da böyle bir denge tutturmam çalışkan-başarılı-güvenilir kız evlat rolünü üstlenip eğitim hayatıma devam edebilmem ve ana-babamın desteğini hep hissetmem sayesinde oldu.
- Ana-baba ne kadar destekleyici olursa olsun mizaç diye bir olgu var. Görünürde sevgi dolu bir ailen olsa da anne-babanın en olumsuz taraflarını alman ve çeşitli psikolojik sıkıntılar geliştirmen olası.
- İlk yıllarında gerekli fiziksel ve duygusal bakımı alamadıysan, 15-18 yaş arası acayip tehlikeli bir döneme giriyorsun. Hormonlar çıldırmış, aç kurtlar etrafını sarmış, internete baksan dışarda ışıl ışıl bir dünya var – ama sana bin ışık yılı uzaklıkta- ve sen serseri mayın gibi ortalıkta dolanıyorsun. Kızlar için azıcık eli yüzü düzgün, ağzı laf yapan ilk erkeğe kapılmak en kestirme çoğu zaman da TEK çıkış yolu.
- Bu şekilde büyüyen ve bu koşullarda evlenen bir kadının tatminkar bir hayat sürme şansı neredeyse sıfır. Çok üzgünüm ama akıllı başlı bir aile büyüğü yoksa 20 yıl çile çekme garantili hayat başlıyor. İki-üç çocuk da sen doğuruyorsun ve travmalarını onlara aktararak topluca tertemiz deliriyorsunuz.
- Bu kadınların ulaşabilecekleri psikiyatri uzmanı ancak devlet hastanesinde çalışan, 15-20 dakikada teşhisi koyup reçetesini veren bir uzmandır ki onlara ulaşıp yıllarca antidepresan kullananlar şanslıdır. Hiç değilse duygular bastırılır ve yaşadıklarına aldırmamaya başlarsın. Bu da seni daha uyanık yapar, çocuklarının veli toplantısına vs. gidebilirsin.
- Gülseren gibi uzmanlara ulaşmak orta-alt tabaka kadınlar için imkansızdır. Bir iki kez gidebilir belki ama aylarca yıllarca terapiye gidecek para ancak Bihter Ziyagil’de bulunur.
Demem o ki bu diziler ”30-40 yaşına kadar sevilmemiş, değer verilmemiş bir insan iyi bir psikiyatra gitse çiçek gibi olabilir” algısı yaratsa bile bu doğru değil. Uzman psikiyatrist / psikolog çok daha erişilebilir olmalı daha da önemlisi kadınlar ve çocuklar dövüldükleri, işkence edildikleri, hakarete uğradıkları evlerde boğaz tokluğuna yaşamak zorunda bırakılmamalı ve korunmaya alınabilmelidir.
Camdaki Kız kitaba ne kadar sadık kalacak bakalım ama kahramanların acıklı çocukluklarından sonra iflah olmadığını- olmayacağını bilsek iyi olur.
TÜM YORUMLAR
Fragman benim de dikkatimi çekmişti. Kitabı okumadım gerçi ama bakış açısı hoşuma gitmişti…
Bir iki bakarım sanırım, çok ağlak çok mızmız gelirse bırakırım düşüncesindeyim.
İyi haftalar ♥
1-2 bölüm iyi gider sonra başlar gıy gıy da gıy gıy.. Dram, gözyaşı, cinnet.