Bu Aralar Hayat

Mayıs 6, 2021
211
Views

Bu aralar hayat nöbet listesine göre şekilleniyor. Geçici göreve gideceğimiz haftaların ilk 4 günü evdeyiz: cuma sabahı yola çıkıyor ve pazartesi sabah erkenden dönüyoruz. Kendi kurumumuzda ise gün aşırı PCR’dan sorumluyuz. Artık kaçta biterse..Ertesi gün biraz çalışıyor biraz dinleniyoruz. Zaten nöbete gidecek olmak ayrı, nöbetten çıkmış olmak ayrı bir ruh halidir. Uykusuzluk, sersemlik bir türlü geçmez. Hele benim gibi zor uyuyan, çıt sesine uyanan biriyseniz yorgunluk yakanızı hiç bırakmaz. Tıpkı çocuklar küçükken olduğu gibi gözüm ve aklım hep yatakta: ”Şöyle adam akıllı üç saat uyusam her şey yoluna girecek” düşüncesinden kurtulamıyorum. Yaklaşık on gündür daha stabil bir kitle çalışmaya başladık ve gerginliğim azaldı, çok iyi bir gelişme benim açımdan. İlk nöbetlerde sanki öğlene kadar uyumam gerekiyor gibiydi, şimdi 9 gibi güne başlayabiliyorum. Oğlanlarla kahvaltı ediyor, az-çok derslerine katılıyorum.

Üç-dört gece evden uzak olmak, hastanede kalmak, farklı bir cihazla çalışmak bazen çok sevimsiz olabiliyor ama ekip çok sıcak, entelektüel, yol pek güzel, Muğla’nın her yeri güzel.. Teselli oluyorum bunlarla.

Emre’nin neredeyse bütün derslerde ipin ucunu kaçırdığını üzülerek fark ediyoruz; elbette 5. sınıf bebesine 8. sınıf müfredatı uygulayan eğitim sistemini ve ”Okullar neden kapalı çünkü sadece okullar ve sanat kurumları kapalı” gibi mızmızlanmaları bir köşeye bırakıp elden geleni yapmak ve ”Şükür sağlıklıyız” demek zorundayız çünkü 5 litre ayçiçek yağı da 100 lira. Yine de oturup oğlumla Fransızca çalışabiliyorum, seviyorum yeni bir dil öğrenmeyi, videolar izliyoruz; kendimle gurur duyuyorum. Okullar seneye de açılmazsa bizim cücükler ve bizler ne yaparız hiç bilmiyorum.

Hayat hep devam ediyor; bu çok güzel değil mi? İşte bizim teknecik. Boyanınca ne afilli oldu. İnşallah bu yaz denize doyarız.

Yatak odamızı petrol mavisine boyattık, yatağı-bazayı yeniledik. Alışmak üç gün sürdü ama rengi sevdik. Karanlık oldu odamız iyice. Maalesef komşular geliyor, hareket artıyor. Bayramdan sonra bütün saksıları boşaltıp toprakları değiştirip yepyeni çiçekler ekeceğiz. Bayramda elbette evimizde ve çalışmada olacağız.

Ev demişken…Galiba yıllar sonra evin bu halinden hoşlanıyorum. Kanepeyi duvara dayadık ve kitaplıkla TV sehpasını karşımıza aldık. Nasıl iyi geldi. Otururken kitaplara bakmak, kalkıp yerlerini değiştirmek ve ortada duran canım çiçeğim..Uzanmış bir şeyler izlerken çiçeğimin yeni yapraklarını fark ediyorum, içim huzurla doluyor ve kendime şaşırıyorum.

Bodrum’un güzelim pembe akşamları..Beyto’nun gitar çaldığı saatler..

Şu tabakları ve kareli masa örtüsünü alabildiğim için mutluyum. Çayla mutlu olabildiğim için şanslıyım.

Balkonun yaz şekli.

Yine geçici görevdeyken yazıyorum bu yazıyı. Çocuklardan zor ayrıldım bu sabah. Konuşmaları, koca koca lafları var artık. Şeker Portakalı’ndan sınav varmış haftaya. Gittim Aybala’dan aldım geldim akşam vakti. 50 sayfa kadar okuduk. Zeze’nin babasının duyacağı şekilde ”İnsanın yoksul babası olması ne kötü” demesi, sonra babasının gözlerini aklından çıkaramadan ayakkabı boyamaya çalışması hem de Noel günü, hiç hediye almamışken komşunun oğlunun pırıl pırıl bisikletini görmesi ..Of of. Emre perişan oldu. Ben de tabi. Hayat işte anne, bazıları fakir dedi Eren.

Evet hayat işte…Bazıları….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir