Evet, o kadar dizi dururken aynı diziyi tekrar izliyorum. Bir anksiyete göstergesiymiş bu; sonunu bildiğin için hep aynı şeyleri izlemek istemek ama benim hoşuma giden o değil. İnsanoğlunun nasıl da muhteşem bir varlık olduğunu yeniden hissetmek. Bir grup insan -hangi niyetle olursa olsun – bir araya geliyor ve BB gibi bir yapımı hayal ediyor ya da LCDP ya da BCS (Better Call Saul).
Çok iyi bir hikaye (Benim Adım Feridun misal) veya şarkı da ben de aynı hissi uyandırıyor. İnsan aslında nasıl yüce, nasıl yetenekli nasıl Tanrısal güçleri olan bir varlık.. Misal ben şu an yazmayı bıraktım Aytaç, Hüsnü ve İsmail’le muhabbete daldım; diyor ki bana klarnet: Canım ah canım, çok uğraştın çok didindin ama hayat işte, bak hayat bu kadar, hepsi bu , dünya bu kadar, yorulma daha fazla..Sonra diyorum ki Baba, keşke burada olsaydın ve ben sana sürekli kızıp yüz çevirmek yerine yanında sessizce daha fazla otursaydım.. Ve istisnasız her defasında ağlıyorum, sanki babam yanıma geliyor ve beni yeniden affediyor..
BB de böyle bir iş benim için. Bugün 4. sezon 4. bölüm müydü hikayeye bakın:
Hank vurulmuş ve upuzun, yorucu, depresif bir fizik tedavi dönemi başlamış. Bu durumdaki pek çok erkek gibi öfkesini karısından çıkarıyor. Kelebek gibi etrafında dönen kadını azarlıyor, darlıyor, sözleriyle itip kakıyor. Sonunda Marie, gerçeklikten uzaklaşmak için bu Amerikan emlakçı tayfasının isteyen herkesin satılık evleri görebildiği günleri var ; open house diyorlar o günlere doğru anladımsa; işte o günleri takip ediyor ve heyecan-adrenalin olsun diye alıcı gibi gidip her evde yeni bir hikaye uyduruyor ve o evden ufak bir şey çalıyor. ( Ah, gel de burada Aldatmak’daki Aydan’ı hatırlama) . Tabi ki sonunda aynı emlakçı ile ikinci kez karşılaşıyor ve polis gelip kadını alıyor.
Tabi Marie, narkotik polisi olan Hank’i arıyor mecbur ve adamın eski mesai arkadaşı kadını hapse girmekten kurtarıyor . İşlerin bombok olduğunu anlayan eski meslektaş çat diye Hank’i ziyarete geliyor ve ”Uzmanlığına ihtiyaç var, zahmet olmazsa bir göz atar mısın ” diyerek Hank’e bir dosya bırakıyor. Uzatmadan, çocukların deyişiyle ”boş yapmadan” kalkıp gidiyor.
Hank, dosyaya burun kıvırıyor önce ama yatakta yatmaktan ve TV izlemekten başka işi olmadığı için sonunda dosyaya uzanıveriyor. Adamın dosyayı yatağın üstüne değil de biraz uzağa koyması bile nasıl ince bir detay. Belki yanına koysa şöyle bir karıştırıp atıverecek ama uzaktan uzağa dosya ile bakışıyor ve kendiyle mücadele ediyor. Sonunda da elbette acayip bir şey yakalıyor.
İşte, BB ve BCS’de neredeyse her bölümde böyle birkaç hikayecik var ve toplamı düşündüğümüzde yüzlerce öykü demek bu. Adamların yola çıkış cümlesi şu:
” Başarısız ve parasız bir kimya öğretmeni kanser teşhisi konduktan sonra, ailesine borç bırakmamak için uyuşturucu imal etmeye başlar”
Bu kadar açık ve net bir cümleye adamlar yüzlerce alt başlık açıyor, neredeyse yüz bölüm dizi çekiyor.
İşte bu yüzden yeniden izliyorum ve hiç sıkılmıyorum.
TÜM YORUMLAR
Tekrar tekrar bilinçsizce izlemek anksiyete halidir belki ama tam da bu yazıda belirtilen sebeplerle tekrar izlemek bir bilinçlilik durumu bana kalırsa. İzlediğim şeyi tekrar etmem ama bir dizide bunu kırmıştım, o da Mad Men’di:) Breaking Bad de tekrar izlemeyi hak eden dizilerden biri. Çok severim. Ben de bu ara Better Call Saul’u izliyorum:)
Doğru diyorsun, bilinçli bir hal bu. Mad Men de uzaktan bir-iki izlediğim bir yapım ve gerçekten çok çok iyi bir iş olduğu belli.