İstasyon, Birgül Oğuz, Kitap Yorumu

Eylül 23, 2021
178
Views

Müşerref’ten aldığım bir başka kitap. Merak ettiğim bir yazardı, denk geldiğim iyi oldu ve beğendim. Başka kitapları da olsa gerek, almak ve okumak isterim.

İstasyon için uzun bir öykü denebilir. Olaylardan ziyade duygulara-düşüncelere odaklanmış bir anlatım var ki bu tarz kitapları çok severim. Kahramanın beyninin içinde dolaşmak, duygu dünyasını katman katman keşfetmek, çocukluğuna inmek çok hoşuma gider. Herhalde biz insanoğlu yaratılmışların karşılaştığı onca belirsiz şeyden o kadar ürküyoruz ki roman bile olsa birinin başına neler geldiğini başından sonuna kadar bilmekten tuhaf bir zevk duyuyoruz.

Konuya gelirsek:

Deniz, 20 yıldır aynı üniversitede edebiyat hocalığı yapan ve işini kaybetmiş bir kadın. Evli değil, çocuğu yok. Bir şekilde günlerini geçirmeye çalışırken çok eski bir arkadaşı arayıp bir ”istasyon ev”e birkaç aylığına göz kulak olup olamayacağını soruyor ve o da kabul ediyor. Anladığım kadarıyla bir sebepten saklanmak zorunda olan kadınların kullandığı böyle evler var ve Deniz’in kalacağı ev bir adada bulunuyor.

Deniz, eve yerleştikten ve Arkadaş ismindeki bir köpekle yaşamaya başladıktan sonra uzunca süre eve kimse gelmiyor. Kadın, ada hayatına alışmaya başlasa da içinde saklı duran şeytanlarla cenk etmeye başlaması için çok zaman geçmesi gerekmiyor. Bir süre sonra nihayet eve gelen bir konuk ise Deniz’in kırılgan dengesini tamamen alt üst ediyor.

Öykü kısaca böyle. Kahramanın iç yolculuklarının özellikle ve -elbette- annesiyle ilişkisinin anlatıldığı kısımlar çok etkileyiciydi. Birgül Oğuz, kendine has bir dil geliştirmiş sanki ; heyecan verici buldum anlatımını. Aşağıda bazı alıntılar var:

”Dikkatimi toplamak benim için ciddi bir meseleydi. Bunu ancak kendime düzenli telkinler vererek ve tek başımayken başarabiliyordum. Hemen her şey hakkında kötü şeyler düşünüyor, herkeste habis ya da en iyi ihtimalle zavallı bir yan görüyordum. Yalnızlığımı korumam elzemdi; kendimden çok başkaları için istiyordum bunu çünkü onların da benim kadar incinebilir olduğunu göz önünde bulundurarak davranmaya takatim yoktu.” s.19

”Beraber hayatları kötü değildi ama iyi de değildi. Birbirlerini severlerdi ama damak tatlarına aykırı bir lezzetin özgünlüğünü sever gibi. ”s.50

” Babamı severdim. Onun konuşkanlığından, zindeliğinden her şeye illa tepki vermesinden, anlaşılmak ve takdir edilmek için gösterdiği yoğun çabadan, tükenmek bilmeyen enerjisinden çocukken bile yorulduğumu hatırlıyorum ama tıpkı hava durumu ya da şimdi tabanlarımın altında kütürdeyen kar gibi beni gerçekten olduğum yere, içinde başkalarının da olduğu hayatıma, ara ara içime kapanıp kuytu bir köşesine çekilsem de akıp gitmeye devam eden ve hiç de fena olmayan hayatıma raptederdi ve bu iyi bir şeydi. ” s.51

” Başıboşluk bazılarının cennetidir. Bir sabah uyanırsın ve yapacak hiç ama hiçbir şey yoktur. Oradan şuraya gidebilirsin, şuradan da buraya, sonra başlangıç noktasına dönersin ama istersen dönmeyebilirsin de. Hiçbir rotası olmadığı gibi hiçbir sınırı da olmayan bir yürüyüş. Annem gibiler için başıboşluk nihai amaçtı ve gerçekleştiğinde, gerçekleştiğinin bile farkına varamayacak kadar sarhoş olurlardı. Gerçekten de cennetteydi. ” s.52

” Doğru dürüst bağlanamamış herkes gibi ben de ondan bir türkü kopamamanın hüsranıyla çileden çıkıp duruyordum. Sular ara ara duruluyordu ama yarattığım tahribatı onarmama yetecek kadar uzun süreliğine değil. Yeterince iyi bir anne değildi yeterince kötü de değildi, kaldı ki nasıl göründüğünden bir çocuk kadar habersizdi ama mesele bu da değildi. Acı olan, ona iyi gelen şeyler arasında benim olmamamdı. ” s.60

” Bir an ama sadece bir an , davranışlarımın kaynağına inmeyi başarırsam her şeyi düzeltebileceğimi, duyguyla kaynayan bütün pınarları sağaltabileceğimi, anlamdan kopuk kötü tekrarları önleyebileceğimi, daha iyi bir insan olabileceğimi düşündüm ama hayatta pek de bir karşılığı olmayan bir arzuydu bu; iyi niyetli ve zararsızdı yine de boş ve açtı. Her şeyi istiyordu, her şeye gücünün yeteceğini sanıyordu. ” s.86

Kitapta adı geçen füzen kalem; kömürden oluşmuş kalem demek anladığım kadarıyla

Sonbaharın ayak seslerini tatlı tatlı duyduğumuz bugünlerde okuyacak farklı bir şey arıyorsanız tavsiye ederim. Ben bu dili sevdim.

Etiketler:
Kategori:
Günlük · Kitap Yorumu

TÜM YORUMLAR

  • İstasyon’dan önceki Öykü kitabı Hah da ilginç kurgusu ve betimlemeleri ile zihni çalıştırıcı, şiirsel anlatımıyla da okuması pek keyifli bir kitaptır.

    Buraneros Eylül 23, 2021 5:55 pm Cevapla
    • evet, listeme aldım ama Murat Uyurkulak tarzına benzer mi diye korkuyorum.

      Aydınlık Yüz Eylül 27, 2021 3:23 pm Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir