2021’in son ayına birkaç gün kaldı. Pandeminin resmi ilanının üzerinden tam 21 ay geçti. İnsanoğlu toplama kamplarında yaşamış, oralarda bile hayata tutunacak bir şeyler bulmuş; çok dara düştüğümde kendime bunu hatırlatıyorum. Türümüzdeki adaptasyon yeteneği inanılmaz. Bu duruma da alıştık, sağlık çalışanları, sanatçılar, eve kapanan kadınlar ve çocuklar telef oldu ama bir şekilde hayatta kaldık, hiç yapmadığımız işler yaptık (covid polikliniklerinde hasta muayenesi, PCR, bazı hastanelerde yoğun bakım nöbetleri).
Benim için en zor kısım çocukların evde olduğu upuzun günler boyunca saatlerini youtube karşısında geçirmeleri ve uzaktan eğitim fiyaskosu oldu. Bakanlık bence o şartlarda elinden geleni yaptı ama bizim aile bu işe hiç adapte olamadı. Çocuklar derslere katılmadı, katılsa da dinlemedi, tek satır yazı yazmadan aylar geçti.
Elbette beni alt üst eden diğer kısım da PCR işiydi. Geçici görevde ve kendi kurumumda saatlerimi kalp çarpıntıları ile geçirdim. Çalışmaya ilk başladığımız haftalarda her gece firma yetkilisini aradım. Gece birde kadını uyandırdım. Şurda birkaç aydır kendimi biraz daha rahat hissediyorum. Az önce yine dizlerimdeki uyuşma ile sonuçları değerlendirdim.
Sonuç olarak sağ salim bugünlere geldiğimiz için mutluyum. Ege’de olmak, denize bakabilmek, begonviller ve Bitez’in efsane kış sabahları, Gazete Oksijen, kitaplarım, Güldür Güldür ve Çok Güzel Hareketler’i youtubedan izlemek, çocuklarla muhabbetler gibi pek çok şey var çok şükür ”yaşamak güzel” dedirten.
İkisini birden babaları götürüyor, evde olduğum günler onları yolcu edip tıpkı annem gibi arkalarından bakıyorum ve dua ediyorum.
2022 için astrolojik tahminler felaket, umarım yanılıyorlardır. Umutlu olmaya çalışıyorum, ah-vah edip etrafta dolanmanın kimseye faydası yok. Sıkıldım pahalılıktan, dertten tasadan. Başka şeyler konuşalım başka planlar yapalım istiyorum.