Bu Aralar Hayat

Kasım 26, 2021
211
Views

2021’in son ayına birkaç gün kaldı. Pandeminin resmi ilanının üzerinden tam 21 ay geçti. İnsanoğlu toplama kamplarında yaşamış, oralarda bile hayata tutunacak bir şeyler bulmuş; çok dara düştüğümde kendime bunu hatırlatıyorum. Türümüzdeki adaptasyon yeteneği inanılmaz. Bu duruma da alıştık, sağlık çalışanları, sanatçılar, eve kapanan kadınlar ve çocuklar telef oldu ama bir şekilde hayatta kaldık, hiç yapmadığımız işler yaptık (covid polikliniklerinde hasta muayenesi, PCR, bazı hastanelerde yoğun bakım nöbetleri).

Benim için en zor kısım çocukların evde olduğu upuzun günler boyunca saatlerini youtube karşısında geçirmeleri ve uzaktan eğitim fiyaskosu oldu. Bakanlık bence o şartlarda elinden geleni yaptı ama bizim aile bu işe hiç adapte olamadı. Çocuklar derslere katılmadı, katılsa da dinlemedi, tek satır yazı yazmadan aylar geçti.

Elbette beni alt üst eden diğer kısım da PCR işiydi. Geçici görevde ve kendi kurumumda saatlerimi kalp çarpıntıları ile geçirdim. Çalışmaya ilk başladığımız haftalarda her gece firma yetkilisini aradım. Gece birde kadını uyandırdım. Şurda birkaç aydır kendimi biraz daha rahat hissediyorum. Az önce yine dizlerimdeki uyuşma ile sonuçları değerlendirdim.

Sonuç olarak sağ salim bugünlere geldiğimiz için mutluyum. Ege’de olmak, denize bakabilmek, begonviller ve Bitez’in efsane kış sabahları, Gazete Oksijen, kitaplarım, Güldür Güldür ve Çok Güzel Hareketler’i youtubedan izlemek, çocuklarla muhabbetler gibi pek çok şey var çok şükür ”yaşamak güzel” dedirten.

Bu karakterin hastasıyım

Birkaç yıldır kapalı olan Bodrum kalesini gezdik bir gün. Eren keçi gibi hopladı zıpladı, sıkıldıkları için gruptan ayrıldık, sesli kayıtlar çok yetersizdi, yağmur yağdı ama ne güzeldi 🙂 Ertesi gün tekrar gittik eşimle, kahvemizi orada içtik çünkü yol arkadaşlığımızın 20. yıl dönümüydü ve biz Bodrum’daydık, beraberdik, kavga ettik ama olsun.
Kasım tatilinde teyzem bizdeydi. Kayra (16 aylık) huzursuzdu, hareketliydi, annesi de hasta oldu ama yine de Gümüşlük’e gittik, tekne ile açıldık, Mahfel Kafe’de çay keyfi yaptık. Pek çok şeyi hatırladığım , unuttuğumu fark ettiğim, şaşırdığım, sevindiğim bir hafta oldu. Küçük çocuklu hayat ne kadar zordu, nasıl atlattık o yılları nasıl sağ kaldık ?

İkisini birden babaları götürüyor, evde olduğum günler onları yolcu edip tıpkı annem gibi arkalarından bakıyorum ve dua ediyorum.

Dün akşam bitirdik. Hikaye sınıf farklılıkları üzerine. Hali vakti yerinde, buzdolabı ve gardrobu tıka basa dolu bir çocuk olan Miguel bir otoparkta saçı sakalı birbirine karışmış, derbeder bir adamla karşılaşıyor ve adam buna birkaç dizelik bir şiir okuduktan sonra Miguel başka nesnelere veya insanlara dönüşebiliyor. Bu sabah yol kenarında böyle bir adam gördük, simitçide de rastlıyoruz kendisine , hakkında konuşurken Emre ”Yanına gidersek belki o da bize şiir okur” gibi bir şey söyledi. Kitaba gönderme yaptığını anladığımda çok hoşuma gitti .
Diktatörlük bir canavar olarak resimlenmiş bu kitapta. Metinler gereksiz uzun ama görseller çok güzel. Hala resimli çocuk kitaplarından çok keyif almamız ne hoş 🙂 Beni acayip mutlu ediyor bu durum.
İnstadaki milletin gazına gelip gittik, yarısında çıktım. Ne kadar gereksiz bir filmdi. Karanlıktı bir kere, başı sonu yoktu; gaza gelmemek lazım.
Emre’nin balıkçılık sevdası devam ediyor. Havalar hala güzel, öğlen sıcağında tekneyle açılmak, denizin ortasında olmak, çayını termosa koyup yanında götürmek.. Baya baya cennette yaşıyoruz.
Allah’ım lütfen ama lütfen okul kapanmasın , okulsuzluk aşırı zor
İyi ki Bodrum’da yaşıyoruz dediğimiz şahane bir geceydi. Gördüklerinizin hepsi öğretmen; müzik ruhun gıdası sahiden, annemle gittik ve çok keyif aldık.

2022 için astrolojik tahminler felaket, umarım yanılıyorlardır. Umutlu olmaya çalışıyorum, ah-vah edip etrafta dolanmanın kimseye faydası yok. Sıkıldım pahalılıktan, dertten tasadan. Başka şeyler konuşalım başka planlar yapalım istiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir