Benim için bu sorunun cevabı yok, yani bilmiyorum ama kim olmak istediğimi biliyorum : Bu soruyu sormaya ihtiyaç duymayan, bu soruyu duyunca boş gözlerle bakabilen, en fazla ”Ne diyon sen hemşerim” diyebilen biri olmak isterdim.
İnsanlar üçe ayrılır: Fazla düşünmeden, çok yorulmadan yaşayan annem gibi iyi insanlar , hem kendisi mutsuz olan hem etrafındakileri mutsuz eden kötü insanlar ve çok satan kitaplardan alınmış sorularla yaşamına anlam katacağını sanan safdiller.
Oysa ne diyor Agah hocamız;
” İnsan anlam arayan değil anlamı bulduğuna inanan bir varlıktır.”
Şu dünyada olan bitene aklımız ermiyor. 20 yıl önce sadece komşunun evindeki kavgayı, açlığı-tokluğu bilirdik; ne kadar rahatmışız. Şimdi eriyen buzullar yüzünden evsiz kalan kutup ayısı videolarını izliyoruz ve bir takım derneklere bağış yapasımız geliyor. Afrikadaki açlara üzülürdük, şimdi Avrupanın ortasındaki Ukraynalı çocuklara dertleniyoruz ve bütün bu bilginin acısına katlanamadığımız için varoluşsal sorular sorup aforizmalara sığınıyoruz.
İnsanın kendisi ile ilgili hakikat nedir ki?
İnsan doğar, bir anneden koptuğu için acı çeker, bir nevi cennetten kovulmuştur. O acıya rağmen ve o acıyla birlikte büyür. Mutlaka bir şeylerden korkar; avcı toplayıcıyken vahşi hayvanlardan korkuyorduk şimdi kredi borçlarımızı ödeyememekten korkuyoruz. Rahatlamak ister. Bir şeylere sığınır, kaçar ve hep yaşamak ister. Evladın ölür, soykırımdan kurtulursun, karın tokluğuna eşek gibi çalışırsın ama yine de yaşamak istersin, aslında akıldan çok bedenle- içgügüyle karar verdiğini itiraf etmek de ağırına gider, tutup böyle sorular sorarsın, listeler yaparsın.
Şimdi düşünelim; evimiz arabamız olmasa, o kredileri ödemek için günde 8-10 saat çalışmasak, okul diye bir kavram olmasa, çok daha basit evlerde belki topluca yaşasak, çocuklarımıza hep beraber baksak, kendi sütümüzü-peynirimizi yapabilsek, dalından meyve toplasak ben kimim diye sorar mıydık? Kim olmak istiyorum der miydik?
Şahsen ben demezdim.
Kulağa ütopik geliyor ama keşke bedenimizi daha çok dinlesek, yiyip içip uyusak, sadece yaşamsal ihtiyaçlar için çaba harcasak..
Varlığıma anlam katmaya çalışmaktan yoruldum.
TÜM YORUMLAR
“Varlığıma anlam katmaya çalışmaktan yoruldum.”
Ahh Ahh…
Deniz kenarı sıhbetleri bunlar. Ama biliyor musun, bazen çok konuştuğumuzu da düşünüyorum öyle deniz kenarlarında. Bildiğin biriyle oturup sadece denize bakma konuları belki. Hakkıyla yaşayabilmek. Yaşadım diyebilmek. Bütün modernite denen saçmalıklardan uzak.
Sevgiler,
Bir ah da ben çektim; o kadar çok konuşuyoruz ki gerçekten; konuşmama orucu tutasım, sessizlik yemini edesim var.
Anlaşılmak iyi geliyor, teşekkür ederim Aze.