”Ege bölgesi görülmesi gereken yerler ” listesinde yer alan Ulubey Kanyonu ve Taş Yaran Vadisi’ni görmek üzere pazar sabahı altıda yola çıktık. Rota işine hiç karışmam; eşim gidiş yolunu pek de anlamadan oluşturmuş olsa gerek çünkü hep köy /dağ yollarından gittik. Nazilli’de daha fazla dayanmayarak mola verdik. Eski usül pastane-fırın tarzı bir yer bulup hemen oturduk çünkü pek çok yerde pazar günleri yeme içme mekanları kapalı oluyor malum.
Çalışanlar mutsuz, pastane bakımsızdı ama ne gam! Birlikteyiz, hiç bilmediğimiz bir yere gidiyoruz ve sabahın onu bile olmadan şahane köpek yavruları ile sarmaş dolaş olmuşuz 🙂 Evimize azıcık daha yakın olsaydı ve dönüş yolunda olsaydık belki de birini alır gelirdik; o derece tatlı ve insancıldılar. Egelilerin en sevdiğim yanlarından biri ; kediler-köpeklerle sevgi dolu bir ilişki kurmuşlar.
Taş Yaran vadisi yürüyüşünün çok yorucu olacağını düşündüğümden ilk durağımız orası oldu. Aşağı inmek kolay, vadideki dev kayalar hayranlık uyandırıcı ama çıkarken epeyce mola vermek zorunda kaldım. Nefes nefese yukarıya ulaştığımızda ahşaptan yapılmış masaların olduğu açık kafeterya tarzı bir yer var; çay-kahve, bisküvi gibi şeyler mevcut. Türk kahvesi molamızı orada verdik. Oralarda yaşasaydık en güzeli termosları doldurup kahvaltılıkları alıp gelmek olabilirdi.
Vadi çok acayipti. Görsel bir şölen diyebilirim kesinlikle ama hepsi bu gördüğünüz resimler kadar. Uzun bir yürüyüş parkuru yok, instaya foto koyabileceğiniz tek nokta var 🙂
”Acıktık” nidaları eşliğinde yemek yiyecek bir yer aradık ama bulamadık, sağolsun Google imdadımıza yetişti. Uşak Konağı ilk üçteydi, kendimizi önünde buluverdik. Kış mevsiminde olunca bahçesi bakımsız, görüntüsü sönük geldi ama şansımızı denemek istedik ve iyi ki öyle yapmışız. Etler lezzetli, garson güler yüzlü, işletmeci hoş sohbetti. 500 lira hesap geldi ama artık şaşırmıyorum. Makul bile geldi zira dördümüz de et yedik ve ben şaşırmaktan çok yoruldum.
İkinci durağımız Ulubey Kanyonu. Öncesinde hakkında güzel yorumlar bulunan Uşak Arkeoloji Müzesi’ne uğrayıp Karun’un Hazinesine baktık. Müze çok şık, temiz ve uzun uzun gezilicek gibiydi ama her zaman olduğu gibi çocuklar koşturdu, biz sinirlendik, zaman dar olunca hızlıca göz atıp çıktık müzeden.
Kanyon müzeye uzak değildi . Vadiye göre daha hareketli, restoran-kafe, ters ev vs olan, çocukla gidilecek bir alan yapmışlar. Önce oraya gitseydik belki daha iyi olurdu. Artık bir dahaki sefere.
Kanyonu izlemek için cam terasa çıkıyorsunuz. O kadar yüksekte olmak dehşet verici, oğlanlar işin gırgırındaydı tabi. Hoplayıp zıpladılar. Günün sonunda iyice yorulmuştular zaten. Eren resimlere bile girmek istemedi. Bir kilo ayva, Atatürk’lü minik duvar halısı, ters ev ziyareti, kafede çay-tatlı keyfi sonrası dönüş yoluna başladık. Pespembe bir gökyüzüne doğru giderken Emre ”Aslında ülkemiz çok güzel” dedi ve bence gezi amacına ulaşmış oldu. Sonrasında ”Türkiye cennet cennet” esprisini de patlattı.
Sırf vadi ve kanyon için bizim gibi 10 saat yolculuk yapmaya değer mi bilmiyorum ama iyi ki gittik. İnsan hep yeni şeyler görmeli, yeni şarkılar duymalı, yeni cümlelere şaşırmalı.
Bir şekilde yakınlarına yolunuz düşerse Uşak’ta yapacak güzel şeyler var özetle.
TÜM YORUMLAR
Gidip de konaklamak korkunç fiyatlara olunca bence değermiş günü birlik gidip gelmeye. 🤭 Ağız suyu akan emojiyi de koyayım da zira gezinin bütününü canım çekti. 😂🤤
O emoji vardır bence 🙂 Arayalım bulalım. Daha güzel gezilerin olsun, sen yaz biz de okuyalım.