Eren’in Sınıfı ile Ankara- Eskişehir Gezisi

Mayıs 3, 2023
127
Views

Üç günlük geziden bir ay gezmişçesine yorgun ve perişan bir halde döndüm. Biraz yaşın etkisi, biraz kaos ve kalabalık derken 17 nisandan beri yollarda olduğumu fark ettim. Düzce, İstanbul, Ankara, Eskişehir… Mayıs geldi işte, Emre’mizin doğduğu ay. 13 yıl oldu ya sevgili blog; aynı zamanda blogumun da 13 yaşında olması demek bu.

Gezimiz maalesef 3 saat rötarla başladı. Ankara Ramada Otel’e 02.30 gibi varabildik. Yerimizi yatağımızı görmeden uyuduk Eren’le. O saatte valiz yerleştiren, duş alanları ertesi gün hayretler içinde dinledim.

29 nisan cumartesi Anıtkabir’de adımıza randevusu alınmış resmi bir törene katıldık. Mozoleye çelenk bırakıldı, defter imzalandı, yazılanlar okundu. Hava soğuktu, her yer çok kalabalıktı. Eren mutsuzdu, yanımda olmak istedi ama 3 gün boyunca okuldaymış gibi ”sıraya gir, buraya gel, dinle ” komutlarına uymak zorunda kaldı. Birinci gün öğleden sonra 1. ve 2. meclisi ziyaret edip otele döndük. Programda onlarca müze, mekan vs vardı ama yarısına gidemedik -iyi ki-.

İlk kez ziyaret ettiğim İsmet İnönü’nün köşkü beni çok etkiledi. Burası Atatürk’ün meşhur sofrası.
Okumak isterim. Bence o yılları ”kahramanlık, çilekeş Tür halkı ve düşmanı yenme” gibi yüzeysel bakış açıları dışında değerlendirmeyi başaramıyoruz.
Grup fotoğraflarından ısrarla kaçan oğlumla gizli saklı selfie yaptık. Çocuklarımla bunca yıldır onların ihtiyaçlarına/duygularına öncelik vererek kurduğumuz bağın iki tarafı da ne kadar mutlu ettiğini bu gezide bir kez daha anladım. Aferin bize.

İkinci gün Eskişehir trenine yetişmek için erken kalktık. Odunpazarı’ndaki turistik yerleri ve Sazova parkını acele acele gezip akşam Ankara’ya döndük. Çocuklar azıcık koşturup eğlenmeye başladıkları her defasında ya veliler ya öğretmen tarafından ” hadi hadi ” nidalarıyla gene sıraya sokuldu. Biz Eren’le azıcık anarşist davranıp yalnız takıldık, hayvanat bahçesinde ve sualtı parkında tek başımıza gezdik. Balmumu Müzesi sırasında en öne gidip kaldırımda oturduk.

İki şehir de tertemizdi. Ankara’nın parkları, bahçeleri çok güzeldi. Büyük ağaçlarla dolu Çankaya sokaklarında huzur buldum. Tek başıma Kuğulu Park’a yürüdüm. Behzat’la Bahar’ın oturduğu bankı tahmin etmeye çalıştım. Eskişehir neredeyse Müze Kent olmuş. Her şey için bir müze açılmış. Bazıları zorlama olsa da o kadar kalabalıktı ki her yer Yılmaz Büyükerşen’in vizyonuna hayran kaldım.

Üçüncü gün sabah, önce Etnografya ve Anadolu Medeniyetleri müzelerini dolaştık. İki müze de uzun uzun vakit geçirmeyi, kahve eşliğinde saatlerce dolaşılmayı hak ediyor ama programla gezince tabiki acele acele gezdik. Çocuklar çok sıkıldı. Bu müzecilik işi başka bir şey ve daha bin fırın ekmek yememiz lazım çocuk diliyle konuşmayı öğrenmek için.

Hamamönü’nde kahve ve alışveriş molası verdik. Ankara Kalesine tırmandık. Öğleden sonra Eren’in girmediği Ters Ev ziyareti ile seyahati bitirdik. Ters ev Kent Park AVM’nin otoparkındaydı, 1 saat tuvalet ve atıştırma molası yapalım dedik ve Eren’e Arby’s den menü aldık. Buna çok sevindi, teşekkür etti bana her fırsatta.

Dönüş uçuşumuz tam vaktinde oldu. Eve geldiğimizde ben gürültüden perişan olmuş vaziyette serildim kaldım. Dün bütün gün yattım neredeyse. Eren’i de göndermedim.

Odunpazarı’nın göbeğinde Ayten Usta ‘da içtiğimiz Türk Kahvesi tüm seyahatin en lezzetli ve otantik durağıydı. Herşey çok özenli, tabaklar el yapımı, atmosfer on numara beş yıldızdı.
Kapibara diye hayvan varmış, pek de meşhurmuş
Etiketler:
Kategori:
Günlük · Seyahat

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir