Yaz tatilinin son haftasını yollarda geçirdik. Konseri bahane edip önce İzmir oradan da Çanakkale’ye geçtik. Son kitap yurdu siparişimde yapboz şeklinde bir Türkiye haritası almıştım, görmediğimiz ne çok şehir olduğunu fark edince en yakından başlayalım diyerek böyle bir plan yapmıştım. Dönüp de bir hafta dinlendikten sonra ”İyi ki gittik” diyorum elbette ama anladım ki çocuklarla ve arabayla seyahat etmek devasa bir yorgunluk ve masraf. 2023 eylülde arabanın deposu yaklaşık 1500 liraya doluyor. Dördümüzün içecek olmadan yediği ortalama bir yemek 500 lira.
Sonraki seyahatler için kulağıma küpe: Mevsim ne olursa olsun birer uzun kollu, şemsiye, çorap taşımak ve bel çantası şart. Çanakkale’de baya baya üşür gibi olduk. Biliyordum da Bodrum hala 35 derece olunca insan bir türlü soğuk olabileceğini düşünemiyor.
İzmir’e gideceğimizi duyan komşu, Mutlaka İstinyepark’a gidin deyince, orası da kaldığımız eve yakın olunca yarım günü AVM’de geçirdik. Sonrasında teleferik ve saat kulesine gittik ama teleferik kapalıymış. Açık havada takıldık, çocuklar mızmızlansa da YKY Kitabevi’ne girip kitap bile aldım.
Çocuk oyun alanı büyük değildi, orada vakit geçiremediler, giriş kattaki dondurmacıda da biraz takılıp çıktık.
Saat kulesi ve civarında gezindik. Ağaçlar altında, sevdiğim tarz bir çay bahçesi vardı ama oğlanların gidelim de gidelim diye tutturması yüzünden birer çay içip kalktık.
Akşam konser için feribotla Karşıyaka’ya geçtik, çocuklar hiç itiraz etmeden evde kaldılar. Konserin yapılacağı yer de hemen iskelenin dibindeydi. Böylece hep istediğim Taksim Tiro konserini de yaşamış oldum. Önceki yazıda detayları anlattım.
Aslını isterseniz, evden uzakta iki geceden sonra gayet yorulmuş ve tükenmiş hissetsek de yola çıktık bir kere ve otel rezervasyonu yaptık diye dönemedik. Yoksa bu işler bizi bundan sonra epey zorlayacak belli ki. Masa seçmek, park etmek, birbirini kaybetmek derken sık sık gerilim yaşadık. Sabah erken çıkarız diye düşünmüştük ama ev sahipleri ile uzun ve güzel bir kahvaltı sonrası öğlene doğru ancak çıkabildik. Kısa süre sonra Foça tabelasını görünce 4-5 yıl önce uğradığımız Foça’yı tekrar görmek istedik. Kavurucu bir sıcak vardı. Eşimin yön bulma sorunu hiç yok şükürler olsun, eliyle koymuş gibi nazar boncuklu kafeyi buluverdi. Sokaklar tam İnstagram’lık, zaten kimse de başka bir şey yapamıyor; limonata-dondurma-tost bile 700 lira!
Foça’dan sonra yola koyulduk, çocuklar biraz uyudu, Eren’in hafif ateşi vardı. Çanakkale’ye yaklaşırken bir yağmura yakalandık ki sormayın. Sanki mevsim bir anda değişti. Bir ara gidemeyeceğiz sandım, görüş mesafesi çok azaldı.
Çanakkale’ye akşam olmak üzereyken vardık. Devamı da sonraki yazıda olsun çünkü Çanakkale öyle kısaca özetlenecek gibi değil.
TÜM YORUMLAR
Çocuklar büyüse de işler pek kolaylaşmıyor demek ki…
Ama her bir şehrini bende geizp görmek isterim ülkemin.