Çocuklar uzun paçalı pijama altlarını giydiklerine ve yatak odalarının camları kapandığına göre 2023 yazı bitti diyebilirim. Aşırı derecede sıcak geçen bir mevsimi daha kazasız belasız atlattığımız için şükürler ediyorum. Öne çıkan görseldeki ayakkabılar çarşamba sabahları gittiğim yoga çıkışını gösteriyor. İşte bunlar hep sonbaharın güzellikleri 🙂
Bu yazın en önemli olayı şüphesiz Elvan ve Efsun’un 7 yıl aradan sonra Türkiye’ye gelmiş olmalarıydı. Temmuz başında döndükleri güne kadar neredeyse hiç ayrılmadık. Tam dört hafta kalmış olsalar da o kadar çabuk geçti ki geldiklerine inanmakta zorluk çekiyorum. Hem çok şey yaptık çok şey yaşadık gibi hem de hiçbir şey yapmamışız gibi. Düzce’deki günlerimiz de dolu dolu geçti fakat evden doğru dürüst çıkmadık bile. Vedalaşmamız da çok ayak üstü oldu; valiz ağır gelir mi vs derken onlarla pasaport kontrolüne kadar gittim ve apar topar ayrıldık.
Sonrasında ise Hatay’a gittim, Adana’ya gittim, köpek edindik, teyzemler geldi misafir, köpeği geri verdik, tavşanları da elden çıkarttık derken temmuz bitti. Ağustosta Ecem ve üç dört günlüğüne amcamın kızı geldi. Eylül başında okullar açılmadan İzmir-Çanakkale gezisi yaptık ve işte bugündeyiz.
Havuza ve denize en az girdiğimiz yaz oldu. Çok sıcak olmasına rağmen klimalı oda konforundan ayrılmak istemediğimiz için her yeri kapatıp kanepede pineklemek daha cazip geldi. Tekneyle iki belki üç kez çıktık. Klima çalıştırdığımız geceler de epey çoktu.
Eren’in mezuniyeti ve Emre’nin devlet okuluna dönüşü 2023 yazının diğer satır başları. İkisinin aynı okulda olması, servisle gidip gelmeleri, Kevser’de yemek yemeleri ise lükslerimiz. Acayip bir rahatlık.
PCR nöbetleri ağustos sonunda bitti. Mesai sonrası telefonumu unutabilmenin mutluluğunu anlatamam. Geceleri kimsenin aramayacağını bilmek kadar güzel bir şey yok. Telefonu uçak moduna alıp üst katta bırakıyorum ki alışveriş bataklıklarında – elbette instagram reelslerinde- kendimi kaybetmeyeyim. Sabah uyanmak için alarm kurmam gerekiyor fakat telefonu yatağa götürmek uykusuz kalmanın ve kalitesiz uyumanın en büyük sebebi. Eşimin alarmına güveniyorum biraz, çoğunlukla da iç saatime. Sabah 7 oldu mu hop ayaktayım. Oğlanlar servis sayesinde hiç mızıldanmadan birer nutellalı pankek yiyip youtube’da Gorilla Tag videosu vb izliyorlar. Pek de gülüyorlar, neye güldüklerini hiç anlamasam da. Önemli olan sabah kaosunun, hadi hadi hadi diye çırpınmaların, arabada giderken yaşanan sözlü çatışmaların neredeyse hiç yaşanmıyor olması. Pijamalarımla kahvaltı hazırlıyorum, kapıya çıkıp arkalarından el sallıyorum. Çantalarını da kendileri hazırlıyor, her gün farklı farklı kitap defter taşıyorlar.
Cuma günü okul aile birliği toplantısı vardı, süslenip püslenip gittim. Bol bol para konuşuldu elbette. Okul bahçesini otopark olarak kullanmak, temizlik personelinin maaşlarını ödemek, temizlik malzemesi- tuvalet kağıdı- kağıt havlu-sabun sorunları, rehber öğretmen olmaması gibi başlıklar vardı ama zeytin ağaçlarının altında, açık havada, tatlış velilerle oturmak güzeldi. Ayrıca tuhaf bir ismi olan – İşimidye- balıkçıda bir buluşma, iki gece önce şeytanın bacağını kırıp Veli Bar’da – kimsenin kılavuzluğu olmadan- güzel bir gece, dün akşam Sinem’in doğum günü için Pasta Evi’nde mini toplanma derken epey de sosyal bir hayat içindeyiz.
Ev aramaya son verdim 🙁 Elimizdekini güzelleştirme yoluna gideceğim. L koltuk gitti, daha da kötü oldu ev. Şahtık şahbaz olduk. İyice perişan, kaotik yaşayıp gidiyoruz. Bir iç mimarla anlaştım, beklentiyi yüksek tutmasam da – acaba öyle mi? – gidip 50 bin liraya koltuk takımı alıp eve getirince pişman olmaya tahammülüm yok artık.
Emre’nin LGS mevzusu, Zeynep ve Ece öğretmenlerle geçen hafta başlayan özel dersler, sivilceler için alınan yüz yıkama fırçaları, çocuklara yeni çoraplar alma mutluluğu ve delik çorapların/ solmuş-renk atmış kıyafetlerin doldurulduğu çanta, haftaya Düzce yolculuğu, abimin annemin üst katına taşınmış olması, gürültücü komşumun vefatı, Netflix’de izlenen nice yapım, dolup taşan çekmeceler, dolaplar, uzun zamandır alınması planlanan kahve makinesi, olta çantası, dolap uygulamasında satılan nice eşya, elektrikli arabaya geçmek üzere olmamız, kedilerle mücadele… Bu kadar çok şey varken hiçbir şey yokmuş gibi hissetmem. Bir türlü çıkışı bulamadığım iç dünyamın labirentlerinde yıllardır süren kedi fare oyunu.
Özetle burada her şey aynı. Buna da seviniyor olmam büyümüş olduğumun göstergesi.
TÜM YORUMLAR
Bu yazıyı okuyunca iyimser bir hava geldi üstüme. Dolu dolu yaşanmış bir yaz ne güzel duruyor, darısı başımıza. 🤗