Bodrum Kitap Günleri

Şubat 27, 2024
82
Views

27 ocak – 3 şubat arası Bodrum’da ilk kez kitap fuarı düzenlendi.  İki ya da üç gün hariç her gün gittim ve tüm oturumlara katıldım. Satış için epey kitap getirilmişti ama kendimi tuttum. Doğan Kitap ve Kırmızı Kedi’nin indirim reyonlarından 3-5 kitapla yetindim.

Buket Uzuner, Ayşe Kulin, Pelin Batu, Polat Özlüoğlu, Figen Şakacı, Birgün gazetesi yazarları, Yekta Kopan, Latife Tekin ve Kilisli bir sahafın söyleşilerini dinledim. Ayağımıza kadar gelmişken gitmemek ayıp olurdu.

Ayşe Kulin, incecik endamı ve düzgün Türkçesi ile tek başına, kürsü arkasından konuştu. Yaşlı bir kadınla genç bir erkeğin aşkını yazmaya çalıştığını, pek de beceremediğini anlattı. Türkiye’nin geleceğinden umutlu olmadığını söyledi.

Buket Uzuner sempatikti; evimizin salonunda oturur gibi sohbet havasında anlattı. Türk mitolojisini bilmediğini, ailesi ile Kayseri’ye gittiklerinde Gevher Nesibe Hatun’u Tommiks-Texas’ta gördüğü bir kadın zannedip ” Aa Suzi”  dediğini, yıllar sonra tekrar gittiğinde heykelin yok olduğunu , tanıdığı insanlarla seferber olup büstü bir lisenin bodrumunda bulduklarını ve tekrar yerine yerleştirilmesini sağladıklarını anlattı.

Henüz okumadığım Defne Kaman dörtlemesinde bir kitabı şahmaran efsanesine ayırmış. Benim de sadece uzaktan adını duymakla yetindiğim efsaneden bahsetti. Hatta söyleşi sonrası Netflix’deki Şahmaran dizisini izledim hemen. Serenay’ın saçlarına, dizide yaratılan atmosfere bayıldım. Eve bir şahmaran tablosu alasım bile geldi.  (İmza sırasında Buket hanımın kitaplara kaşe bastığını görünce hayal kırıklığına uğradım, imzasını kaşe yapmış baya baya )

Pelin Batu, sahneye 4-5 yaşlarındaki oğlu ile çıktı. Bir an çocuğu ne yapacaklar diye endişe ettim, neyse ki biri aldı götürdü. Genç bir beyefendi ile söyleşti ama daha çok kendisi anlattı. Sanırım bir üniversitede kadın tanrıçalarla ilgili ders veriyormuş. Epeyce uzun bir slayt destesi vardı. Kendince en çok sevdiklerini, ilginç bulduklarını özetlemeye çalıştı. Zaman planlaması pek iyi değildi. Aklımda yer eden bir şey de olmadı.

Birgün Gazetesi yazarları Barış İnce veTimur Soykan’ın oturumu oldukça coşkulu geçti. Genç ve idealist iki adam olarak imamların öncülük ettiği bir saadet zincirinden, mafya liderlerinin paralarına çökebilmek için tutuklandıklarından, yayın yasağı getirmek için ödene rüşvetlerden vs bahsettiler. Zaten koyu CHP’li teyzeler-amcalardan oluşan salonun tansiyonu iyice yükselmişken sahneye belediye başkanımız Ahmet Aras çıktı ve anında saçma sapan şeylerden bahsetmeye başladı. Latife Tekin de aşırı sakin ses tonu ve sürekli teşekkür etmeleriyle hepimizi sakinleştirdi (!)

Bir başka oturumda Kilis’de sahaflık yapan İsmail Kün’ün  youtube için çekilmiş kısa filmini  izledik ve söyleşisini dinledik. Keşke buralarda da olsa dediğim türden bir kitapçı ile tanışmış olduk. Tarsus’a sırf onun için yolumu düşürmeye niyet ettim.

Basılmış epeyce kitabı olan yazar Figen Şakacı’nın ismini duymamıştım. Onun konuk olduğu oturumda moderatörlük yapan hanım (Şule Tüzül) ise daha çok ilgimi çekti. Okuma yazma islerinde saçlarını ağarttığını konuşma tarzından ve sorduğu sorulardan anladım. Sunum sonrası yanına gidip kendisini tebrik ettim. Böylece tanıştık ve sayesinde ilk kez bir kitap kulubüne katıldım. Hem de yüz yüze.

Polat Özlüoğlu söyleşisi ve şu anda adını hatırlayamadığım başka sunumlara da katıldım. Bazen sinir oldum bazen hoşuma gitti. Bazı seyirci soruları beni de düşündürdü; mesela: Mutluluğu anlatan edebi eser var mıdır? Edebiyat daha çok acının kederin mi dilidir? (Bu soruya İnce Memed mutluluğu anlatır diyen adama ne desem bilemedim) . Yekta Kopan’ın tam bir televizyoncu olduğu anları izlemek, sahneye taşınan koltuk, başkanın etrafında koşturan kısa paça pantolon giymiş adamlar gibi detaylarla düşünceden düşünceye savruldum fakat en çok şunu anladım: Kabuğumdan çıkmam lazım. Bunu anlamak bana iyi geldi.

 

 

Dinleme fırsatı bulursanız kaçırmayın

Bir hafta sonra Şükrü Erbaş- Aydın Şimşek sunumları oldu yine aynı yerde. Şükrü Erbaş’ı dinlemek ne büyük keyif. Torununun yazdığı şiiri (Okulumuzu süsledik / bayramımızı kutladık)  dinleyince bir iki satır daha ekle demesi, onun da  (Okulumuzu süsledik / bayramımızı kutladık/ yazan Civan ) şeklinde şiiri uzatması gibi ne güzel detaylar anlattı.

Sadi, Kavafis , Yannis Ritsos ve Neruda şiirlerinden bahsetmesi, büyük isimlerin sonuna Efendimiz eklemesi (Karacaoğlan efendimiz) , seksi bir hanım arkadaşının fotoğrafının altına herkes wowww yazarken (Geçme mescid önünden / çok namazlar bozdurursun) yazması, modern insanın uçsuz bucaksız bir düzlükte yapayalnız ve güvende olması yine de insanın ağusunu insanın alması, binlerce insanın yaptığı kötülüğün verdiği ızdırabı tek bir insanın dokunuşunun gidermesi, Kazancakis efendimizin (Ölüme benden alacağı hiçbir şey bırakmayacağım; sadece bir avuç kemik) cümlesi gibi pek çok şeyi de Şükrü Erbaş’ın konuşmasından not ettim.

Aydın Şimşek’i hiç okumamıştım fakat oldukça donanımlı bir yazar olduğunu hissettim ve okumaya niyet ettim. Sözleri ” Bu adam birşeyler biliyor” dedirtti.

Şubatın ilk 15 günü edebiyatla dolu dolu geçti. Yeni başlangıçlar yapmama, yeni yazarlarla tanışmama vesile oldu. Şimdi biriken kitapları okuma zamanı 🙂

 

 

 

TÜM YORUMLAR

  • Elif hanımcim ya. İyiki varsınız, iyiki yazıyorsunuz.

    Aliye Mart 2, 2024 6:01 am Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir