Şu anda o kadar güzel bir yağmur yağıyor ki…Eren karşımdaki kanepede uyuyor; yorganın altında kaybolmuş, sağ bacağı yerde, sol tarafı yukarda. Emre 2 (iki!) gecedir Arel’lerde kalıyor. Eşimi hastaneden çağırdılar. Mady ile yogamı yaptım – Belki de onun verdiği iyi hislerle doluyum- . Dün akşam Kızılcık Şerbetinin son yarım saatini izlemedim: kahvaltı sonrası kahvemi yapıp Pembe’nin Apo’yu tokatlamasının tadını çıkaracağım.
Portekiz dönüşü yazılarımı yazabildiğim için mutluyum. Seyahat 5 gün sürse de anılar ömür boyu kalıyor. Sıradaki rota Bali olsa keşke. Oğlanın ta kreşten arkadaşı Max ve Astrid orada yaşıyor bir süredir ve gelecek sonbahar nerede olacakları belli değil. Onlar taşınmadan Bali’yi birlikte keşfedebilsek şahane olurdu.
19 marttan bu yana zaten olmayan keyfimiz hepten yok oldu gitti. Saraçhane olayları, 301 gencimizin hapse atılması, boykot, ülkemizin freni patlak kamyon gibi korkunç bir hızla yuvarlandığı karanlık herşeyi solduruyor ama son zamanlarda bana iyi hissettiren şeyleri unutmak istemiyorum.
İşte benim mutluluk karelerim:
Ah bu mor salkımlar. Sadece 1-2 hafta süren görsel şölen. Sabancı Parkı’nda yakaladım görüntüleri. Dün tekrar gittim ama fırtına çiçekleri dökmüş, geçen haftaki ihtişam yoktu. Tabiat baharı ne güzel karşılıyor: Mimozalar, güller, kır çiçekleriyle çevrili etrafımız.
Bu yumağın adı Lulu. Arkadaşımı yıllardır ilk kez böyle dolu dolu gülerken görmemin sebebi . Bir sabah kahvaltı yaptık ve anasını utandırarak gayet uslu durdu. Sayesinde mutluluk dolu birkaç saat geçirdik .
Ramazan Bayramı bu sene Bodrum’da geçti. Mahalleden çocuklar, biz daha pijamaları çıkarmamışken şeker toplamaya geldi. O sayede biz de bayramlaştık. Bir arkadaşımıza ziyarete bile gittik.

Bayram fotoğrafı
Ve aşırı mutluluk içeren kitaplı kareler:

Ahmet Ümit’in Yırtıcı Kuşları’na bayıldım.
Diyet-spor işi devam. Egzersiz zaten malum. Hele ki 40’dan sonra yüz yıkamak gibi bir şey olması lazım. Evimde, pijamalarımla yaptığım basit hareketler bana fazlasıyla yetiyor. Diyete gelince; kilo verme hızım çok yavaş, gram gram. Asıl kazancım daha dengeli beslenmek oldu. Üşengeçlik ve kararsızlıktan en kolayına kaçıp sadece midemi dolduruyordum. Şimdiki beslenme şeklim hem daha zevkli hem de bir sürü şey yiyorum.

İnstagram fit tariflerle dolu. Yulaf tostu kahvaltı için favorim. Kefir ve probiyotik tüketmeye başladım. Yıllardır devam eden hazımsızlık-şişkinlik vb sorunlarımı azaltacak mı bakalım?
Resim kötü çıkmış ama en altta Emre, ortada babaları, en üstte şahane pijamalarıyla Eren. Birlikte uyanılan sabahlar, pişen pankekler, mis gibi kokan tostlar, Eren’den öğrendiğimiz İngilizce laflar (Enkzayiti disordır mesela. Tatilin ilk sabahı kahvaltıya çağırdığımızda okula gideceğini sanmış. PTSD olmuş bende dedi.) , Emre’nin elektrikli bisikletle markete gitmeleri, babasıyla aralıksız tatlı tatlı atışması gibi şükür komasına sokacak nice şey var bu fotoğrafta.
Uzaklardan gelen böyle güzel, güneşli fotoğrafların verdiği mutluluğu da unutmamalı. Kardeşimle Kızılcık Şerbeti yorumlamayı, Pinko’nun Apo’ya bastığı tokada içimizin yağlarının erimesi gibi detayları.
Telefona bakmadan ayı günü bilemediğimiz şu dijital çağda, duvarımdaki takvimden bana gülümseyen bu iki kediyi çok seviyorum.
Yani, yaşıyoruz inadına.